Çok yaygın bir yanılgı, teorilerin “kanıtlandığında” kanun olacağı yönünde. Oysa “bilim”de böyle bir şey söz konusu değil.

Eğitim sistemimizin bozukluğundan mıdır bilinmez, insanlarımız bilimsel bir gerçeğin ortaya çıkışının; hipotez > teori ve nihayet kanun şeklinde olacağını düşünüyor. Maalesef eğitim sistemimiz bu yanlış bilgiyi zihinlerimize kazıdı ve kazımaya devam ediyor.

Teori, gözlemlediğimiz bir olguyu, yani doğa kanunlarını açıklama amacı güden ve kanıtlarla desteklenebilen açıklamalar bütünüdür. Bilim, teorileri ispatlama amacı gütmez ve bunun için çaba göstermez. Çünkü sağlam bir teori, zaten kanıtlar tarafından desteklenir ve gücü ölçüsünde yaygın kabul görür. O nedenle bilim, teoriler için “kanıt” toplar; açıklama gücüne bakar. Gerekirse yeni kanıtlarla destekler.

Öncelikle şunu bilin: Günlük hayatımızda kullandığımız teori kelimesi ile, bilimsel alanda kullanılan teori kavramı birbirinden çok ama çok farklıdır. Günlük hayattaki teori kavramı, kişisel yargılarımızdaki varsayımsal düşünceleri, fikirleri ifade eder. Oysa bilimsel alanda bir teori kişisel yargı değildir ve ortaya koyabilmeniz için çok güçlü (“herkesçe” sınanabilir, deneylenebilir, gözlemlenebilir, hatta yanlışlanabilir) kanıt ve deneylerle ortaya çıkmanız gereklidir.

Açıklanması gereken bir konuyla ilgili ortaya koyduğunuz teorinizin çok güçlü varsayımlarla, herkesçe sınanabilir herkesçe gözlemlenebilir veya herkesçe tekrarlanabilir deneysel kanıtlarla gelmesi ve hem önceden cevaplanabilenleri mükemmel biçimde cevaplaması, hem de cevaplanamayan sorulara bir önceki teoriye oranla daha iyi, daha yeterli düzeyde (herkesçe sınanabilir, yanlışlanabilir şekilde) doğru cevap verebilmesi gerekir. 

Olgu veya doğada var olan gerçek (doğa kanunu) nedir?

Uzak galaksilerin kırmızıya kayması gözlemlenen bir olgudur, doğa kanunudur ve gerçektir. Bunun nedenlerini ve mekanizmasını açıklamaya çalışan teori ise; “büyük patlama teorisi”dir. Yine, evrim gözlemlenen bir olgudur, doğa kanunudur ve gerçektir. Nedenlerini ve mekanizmasını açıklamaya çalışan teori ise “evrim teorisi”dir.

Evrim Teorisi
Evrim bir doğa kanunudur ve evrim teorisi bu doğa kanununun işleyiş mekanizmasını açıklamaya çalışır.

 

Gök cisimlerin birbirini çekmesi bir olgudur, doğa kanunudur ve gerçektir. Bunun nedenlerini ve mekanizmasını açıklamaya çalışan teori de “kütleçekim teorisi”dir. Elektrik bir olgudur, doğa kanunudur ve gerçektir. Nedenlerini ve mekanizmasını açıklamaya çalışan teori “elektron teorisi”dir. Bu arada, eminim bir çoğunun elektronun bir teori olduğunu ilk kez burada okuyorsunuz. Evet, elektron denen parçacık bir teoridir; kanun değil.

Bir teorinin “terkedilmesi” için, hem onun açıklayabildiklerini, hem de açıklayamadıklarını “daha iyi” izah edebilen başka bir teorinin ortaya konulması gerekir. Örneğin; evrim teorisi “şunu şunu açıklıyor”, ama “bunları bunları açıklayamıyor” demek, o teoriyi geçersiz kılmaz ve sanılanın aksine çökertmez. Çünkü evrim zaten sürekli gözlemleyebildiğimiz bir olgudur ve gerçektir. Evrim teorisinin hatalı olması, bir doğa kanunu olan evrim gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Teoriler, “bazı şeyleri iyi açıklayamadığı için” çöpe atılmazlar. Teorilerin açıklayamadığı alanları aydınlığa kavuşturmak için teori geliştirilmeye ve teoriyle çelişmeyecek yeni ek teorilerle desteklenmeye çalışılır. Sonuçta ortaya çıkan teori, “iş görüyor” ise kullanılmaya devam edilir.

Çok uzak galaksilerin ışığının kırmızıya kayması bir doğa kanunudur. Büyük Patlama Teorisi, bu kırmızıya kayma nedenini açıklayabilmek amacıyla ortaya konulmuştur.

 

Örneğin, büyük patlama teorisi, çok uzak galaksi kümelerindeki galaksilerin hidrojen ve helyum dışındaki elementler bakımından fakir olması gerektiğini söyler. Ancak, çok uzaklarda diğer elementlerce zengin galaksilere rastlanması büyük patlama teorisini çökertmez. Kaldı ki, böyle galaksilere rastlıyoruz da. Evrenin genişleme hızının büyük patlama teorisinin öngördüğünden çok daha fazla olduğunu gördüğümüzde büyük patlamayı çöpe atmadık. Onun yerine “burada bilmediğimiz bir karanlık enerji buna neden oluyor galiba” dedik ve teoriyi sahiplenmeye devam ettik. Oysa, “karanlık enerji hipotezi” için elimizde şu an hiçbir kanıt yok.

Newton’un kütleçekim teorisi; yüzyıllar boyunca gökcisimleriyle ilgili hesaplarımızda kullanılmış, gayet başarılı bir teoridir. Fakat, Einstein’ın görelilik teorisi, Newton’un teorisinden çok daha ileridedir ve bambaşka bir bakış açısı getirir. Buna rağmen, Newton formülleri “daha pratik” olduğu için, çok hassas hesap gerektirmeyen alanlarda (mühendislik vs) kullanılmaya devam ediliyor. Yani Newton teorisi yanlış değil. Sadece Einstein’ınki daha doğru.

Son bir örnek verelim:

Gezegenler güneş çevresinde dönüyorlar. Hareketlerini nasıl hesaplayabiliriz? Tabi ki, Newton’un kütleçekim teorisi ile. Peki, bazı gezegenlerin, mesela Merkür’ün yörüngesini bununla hesapladığımızda yanlış çıkıyor, ne yapmalıyız? Elbette, Einstein’ın görelilik teorisini kullanmalıyız.

Özetle, ne büyük patlama teorisi, ne atom teorisi, ne elektromanyetizma teorisi, ne sicim teorisi, ne de evrim teorisi aradan binlerce yıl geçse de “kanun” olmayacak. Yerlerine daha iyi teoriler geliştirilse bile, gerektiği sürece kullanılmaya devam edecek.

Hazırlayan: Zafer Emecan

Daha geniş okuma için: https://evrimagaci.org/bilimde-hipotezteorikanun-hiyerarsisi-var-midir-5548