On milyon tane uygarlığa ulaşabilme düşüncesiyle, 1974 yılında Porto Rico’daki Arecibo Radyo Teleskobu’ndan 25.000 ışık yılı uzaklıkta Herkül takım yıldızı yönünde yer alan M13 küresel kümesi doğrultusunda uzaya 2.38 gigahertz frekansında, bugün Arecibo Mesajı olarak adlandırılan bir radyo mesajı gönderildi.

Gönderilen mesaj, kendi uygarlığımız boyunca uzaya gönderilen en güçlü bir radyo sinyali olup, gücü 3 trilyon watt değerindeydi. 3 dakika boyunca gönderilen mesaj, saniyede 10 bit veri taşıyacak biçimde organize edilmişti.

Şayet kümedeki yıldızların etrafında yer alan gezegenlerde haberleşme yeteneğini geliştirmiş teknolojik açıdan ileri uygarlıklar varsa, bundan tam 25.000 yıl sonra bu radyo mesajını tespit edebilecekler. Mesajı alacak olan uygarlık veya uygarlıklar, o an için Güneş’i Galaksimiz’deki en parlak radyo kaynağı olarak görmüş olacaklar.

Arecibo Mesajı, 0 ve 1 rakamlarından ibaret olan ikili kod şeklinde tasarlanmıştır. Gönderilen bu mesaj, 23 sütun ve 73 satırdan oluşan 1679 karakterden ibaret bir bilgi paketi olarak 169 saniyede gönderildi. Bu mesajın anlamını şu şekilde açıklayabiliriz:

Arecibo Mesajı
M13 yıldız kümesine gönderdiğimiz, insanlığı ve Güneş Sistemi’ni anlatan mesajın çözümlenmiş hali.

 

En üstteki satır (Biz mesajı yatay çevirdik; üst kısım sol tarafa denk geliyor. Soldan sağa doğru takip edin), 1 ila 10 arasındaki rakamların ikili sistemdeki kodlarını gösterir. Sonraki (mor) satır; 1, 6, 7, 8 ve 15 numaralı sayıları içerir. Bu sayılar, Dünya’da yaşamın var olması için gerekli olan temel elementlerin atom numaralarını (proton sayılarını) gösterir. Söz konusu atomlar, sırasıyla hidrojen, karbon, nitrojen, oksijen ve potasyumdur.

Bundan sonraki (yeşil) dört satır, bu atomların oluşturdukları farklı molekül yapılarını gösterir. Bunlar da, DNA molekülünü oluşturan şekerler, fosfatlar gibi temel yapı taşlarıdır. Yuvarlak spiral şekil (mavi), DNA’nın yapısını göstermektedir. Bu DNA’nın ortasında yer alan (beyaz) yapı ise, yaklaşık 4 milyon tane DNA’dan ibaret tek bir insan kromozomunu simgelemektedir.

Bu yapının hemen altında (kırmızı) insan figürü görülmektedir. Bu insan figürünün sol tarafında, Dünya’da yaşayan insan sayısı, sağ tarafta ise gönderilen radyo mesajının dalgaboyu uzunluğu yer almaktadır. Bundan sonraki satırda (sarı), Güneş sisteminin şematik bir durumu görülmekte, Güneş’ten sonraki yukarı doğru yönlenmiş üçüncü gezegenin Dünya olduğu ve bu gezgenden radyo mesajının gönderildiği vurgulanmaktadır. En altında ise (mor), bir noktaya odaklanmış radyo teleskobun bir gösterimi ve bunun altında ise (beyaz) radyo teleskobun çapını gösteren sayısal bir ifade yer almaktadır.

arecibocapture51
Mesajı gönderdiğimiz, 305 metre çapındaki devasa Arecibo radyo teleskobu. Bu teleskoptan daha büyüğü, Çin tarafından yapıldı ve halihazırda bilimsel araştırmalar gerçekleştiriyor. 

 

Tabi biz bu Arecibo Mesajı’nı yorumlarken, 25 bin yıl sonra bunu görebilecek olan uygarlıkların iletişim için gönderdiğimize benzer radyo dalgalarını kullanmayı sürdürdükleri veya bu aralıkta taramalar yaptıklarını farzediyoruz.

Oysa biz bile, keşfetmemizin üzerinden henüz 150 yıl bile geçmemiş olmasına rağmen, artık iletişim yöntemi olarak yüksek güçlü radyo dalgalarını kullanmayı terk ediyoruz. Televizyon iletişimimiz, uzaktan tespiti mümkün olmayan dijital uydu ve kablolu yayın sistemlerine geçiş yapıyor. Radyo dalgaları ile haberleşmek yerine, düşük enerjili ve kısa erimli cep telefonu ve uydu sinyalleri kullanmaya başladık. Tüm bu yeni iletişim protokollerinin uzaydan, uzaklardan bizi gözleyen uygarlıklar tarafından görülebilmesi malesef mümkün değil.

456390_151889398290881_1227608937_o
Tv yayınlarımız ve iletişimimiz artık uzak mesafelere ulaşamayan kısa erimli uydu sinyalleri yoluyla gerçekleştiriliyor.

 

Eğer biz bile yüksek enerjili ve erimli radyo dalgalarını kullanmaya artık son veriyorsak, yeterince gelişmiş olan Dünya dışı uygarlıklar niçin bunu kullanmayı sürdürsünler? O halde gelişmiş bir uygarlığın 100-200 yıllık bir süre radyo dalgalarını iletişim için kullanacağını, sonrasında ise başka iletişim protokollerine geçeceğini düşünmemek için bir sebep yok. Özetle radyo dalgalarının, sanayi devrimi başındaki uygarlıklar tarafından kullanılan ilkel bir teknoloji olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz.

Yine de tüm bunlara rağmen, oralarda bir yerde olmasını umduğumuz uygarlıklar gönderdiğimiz bu mesajı alabilseler bile, bunun bir mesaj olup olmadığını anlayabilmeleri de ayrı bir tartışmanın konusu. Bu mesajı “o an bize bakmadıkları için” göremeyebilirler. Görseler bile, özel bir sinyal olduğunu anlamayabilirler. Özel bir sinyal olduğunu anlasalar bile çözemeyebilirler.

Öyle ki, M13’e göndermiş olduğumuz Arecibo Mesajı’nı “bakalım ne olduğunu anlayabilecekler mi?” diye denemek için verdiğimiz bilim insanlarının büyük bir kısmı mesaj içeriğini çözümleyemedi.

M13_DSS_Noel
Arecibo mesajını gönderdiğimiz M13 küresel yıldız kümesi. Bu küme, sıkışık bir ortamda toplanmış 1 milyona yakın “yaşlı” yıldız içermektedir.

 

Bu durum çok ilginç görünebilir. İnsan aklıyla oluşturulmuş ve basit bir yapıya sahip olduğunu düşündüğümüz bu mesajı, yine insanlığın en parlak zihinlerine çözmesi için gösterdiğimizde çözemediklerini görüyoruz. Öyleyse rahatlıkla şunu düşünebiliriz; Güneş Sistemi dışındaki uygarlıklara gönderdiğimiz her mesaj veya onlardan bize gelebilecek olan her mesaj aslında birer “bulmaca”dan ibaret.

Tabi bu arada şunu belirtmek gerekiyor; 25 bin yıl çok uzun bir süredir ve bu süre içerisinde M13 kümesi şu anda olduğu yerden çok uzağa gitmiş olacak. Yani mesaj kümeye ulaşamayacak. Ancak mesajımız 25 bin yıllık yolculuğu boyunca “yolu üzerine denk gelecek olan” binlerce yıldız sistemi tarafından görülebilecek.

Arecibo Mesajı’nı alacak olan uygarlığın bulmacayı çözmesi gerekiyor. Ancak uygarlıkların zihinsel ve düşünsel yapıları birbirinden çok farklı olabileceği için bulmacanın bir çözümüne ulaşabileceklerinin garantisi bulunmuyor. Bu yönüyle evrene gönderdiğimiz “biz buradayız” diye bağıran sinyaller belki de sadece “yer tespiti” yapmaya çalışan uygarlıkların işine yarayacaktır.

Öyle ki, yeterince gelişmiş bir uygarlık eğer mesajı çözümleyemese bile, bunun başka bir uygarlık tarafından gönderilmiş olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Bu durumda, eğer mesajı alan bu uygarlık “istilacı” bir tür ise, mesajın geldiği yeri tespit ederek bir istila girişiminde bulunabilir. Elbette bunun tam tersi de mümkün: Mesajı alan ama çözümleyemediği halde zeki bir ugarlığa ait olduğunu farkeden barışçıl türlerin varlığı da mümkün.

Ama barışçıl uygarlıkların mesajı aldıktan sonra bizleri dostça ziyaret edebilmeleri için gerekli motivasyonu sadece bir mesajın sağlayabileceği konusu şüpheli. Oysa istilacı uygarlıklar için bu mesaj “yağmalanacak yeni bir gezegen” mottosuyla oldukça motive edici olabilir.

Bu “risk”, aralarında Stephen Hawking’in de yer aldığı ciddi bilim insanları tarafından aralıklarla dile getirilip insanlık uyarılmaya çalışılıyor. Ama yine de, uyarılara rağmen uzaya yerimizi belli eden sinyaller gönderme konusunda pek geri adım attığımız söylenemez.

Hazırlayan: Mesut Özkan   •   Geliştiren: Zafer Emecan