Komplo teorisyenlerinin en sevdiği şeylerden biri, son yıllarda küresel çapta felaketlerin arttığını dile getirmek.

Oysa, volkan patlamaları ve depremler de dahil olmak üzere, yaşanan felaketler orta ve uzun vadede artış göstermemiştir. Dünyamız ve üzerinde gerçekleşen yıkıcı felaketler milyonlarca yıldır olduğu gibi olağan seyrini sürdürüyor.

Yeterince uzun bir zaman dilimini (mesela 5 – 10 bin yıl gibi) ele alırsanız; günümüzde yaşanandan çok daha fazla su baskını, kuraklık, aşırı sıcaklar, aşırı soğuklar, deprem ve volkanik faliyetler içeren zaman dilimlerine rastlarsınız. Aynı zamanda bunların çok daha az görüldüğü uzun dönemler de mevcuttur. Yahut, kimi bölgelerde felaketlerin ardı arkası kesilmezken, kimi bölgelerin güllük gülistanlık olduğu dönemler de vardır. Ancak, uzun vadede bir istatistik yaparsanız, yaşanan felaketlerin “homojen” bir yapı sergilediğini, çağımızla çok benzer bir çizgide ilerlediğini görürsünüz.

Dünya üzerinde her yıl 7-8 büyüklüğünde çok sayıda deprem olur. Fakat dünya oldukça büyük, sadece %30 kadarı karalardan oluştuğu ve deprem hatlarının büyük çoğunluğu yerleşim yerlerinden uzak olduğu için bunların önemli bir kısmı basın organlarında ya dipnot şeklinde yer alır, ya da görmezden gelinir. Bu büyük depremlerden sadece yerleşim merkezlerine yakın olanlardan, o da can ve mal kaybı söz konusu olursa haberimiz oluyor.

Volkanik faliyetlerin neden olduğu küresel düzeyde “uzun yıllar” süren sıcaklık düşmeleri, yani bir nevi mini buzul çağı geçtiğimiz yüzyıllar içerisinde yaşanmış ve kayıtlara geçmiştir.

Benzer şekilde, sıcaklıkların aşırı yükseldiği ve kuraklığın on yıllar boyunca ciddi bir sorun haline geldiği dönemler de yaşanmış ve kayıtlara geçmiştir. Kayıt sisteminin bu kadar gelişkin olmadığı dönemlerde yaşananlar için ise dinsel “cezalandırma” hikayelerine bakabilirsiniz.

Bununla birlikte, son 20-30 yılda basın, televizyon, internet; kısaca küresel iletişim ağı çok geliştiği için artık dünyanın en ücra köşelerinde olanları bile yanıbaşımızda gerçekleşmiş gibi anında duyuyoruz. Söylediğimiz gibi, 20-30 yıl kadar önce bunların çoğundan haberimiz olmuyor, tüm felaketler yerel seviyede kalıyordu. İşte şimdi her şeyden haberdar olmamızla, eskiden dünyadaki doğal afetlerden çoğunlukla habersiz yaşayıp; “bunlar olmuyordu” diyen nesil arasında bir çatışma yaşanıyor.

Dünya üzerinde olağan dışı bir durum yaşanmıyor. Kafamıza göktaşı düşmedi, küresel bir kuraklık yaşanmadı, buzul çağına girmedik, fırtınaların ortasında kalmadık. Ama geçmişte, atalarımız bunların hepsini yüzyıllar boyunca tekrar tekrar yaşamak zorunda kaldılar. Fosil kayıtlardan, jeolojik araştırmalardan bunların hepsini görebiliyoruz ve haberimiz var artık.

İnsanoğlu bu; çölde, kutuplarda, ekvatorda, dağ başında veya ıssız adada, artık nerede bulursa bir şekilde hayatta kalmayı, hatta yerleşim merkezleri kurup yayılmayı beceriyor binlerce yıldır. Nasıl bir virüs gibiyiz anlaması zor.

Zafer Emecan