Biz bir astronomi platformuyuyuz. Dolayısıyla homeopati denilen ve bilimsel hiçbir geçerliliği olmayan, batı ülkelerinde üniversitelerde yerden yere vurulan bir sahtekarlık hakkında yazmamız olağan değil. Ancak, konu hakkında konuşmamızı gerektiren çok önemli bir şey var ki, o da konunun köklü ve saygın bir üniversitemizle ilintili hale gelmesi.

Öncelikle homeopatinin ne olduğuna bakalım

Hani sokaklarda bazen dolaşırken görürsünüz; “Bel Fıtığı Tedavisi 0532 xxx xx xx” şeklinde duvar yazılarını. İşte bu duvar yazıları, bilimsellikten son derece uzak ve hiçbir güvenilirliği olmayan biçimde “fıtık tedavisi” yapan kişilere aittir. Yakın bir zamana kadar bu fıtık tedavisi yaptığı iddiasında olan kişiler Türkiye’de el üstünde tutuluyordu. Gazetelerde yaptıkları iyi birşeymiş gibi haberleri yayınlanıyor, televizyon programlarına çıkarılıyorlardı. Neyse ki geç de olsa tıp dünyası, üniversitelerimiz ve basınımız bunların gerçek yüzünü gördü ve artık ortalıkta at koşturamıyorlar.

belfitigi
Bel fıtığı (veya bel ağrısı) düşük oranda da olsa kendi kendine iyileşebilir. Yani, her 100 kişiden birkaçının bel ağrıları bir süre sonra kendiliğinden kaybolacaktır.

 

Peki kimseye zararı olmayan fıtık tedavicilerinin üzerine niye gidiyorduk? Hepsi birçok hastasını “tedavi ettim” diye örnek gösteriyordu. Hatta çevrenizde bunlara gidip de tedavi olduğunu söyleyenler dahi vardır. Doğrudur, bu kişilere gidip “iyileşenler” var (!) Niçin mi var? Çünkü bel fıtığının kendi kendine hiçbir şey yapmadan iyileşme şansı vardır ve bu kayda değer bir ihtimaldir. Yani, bu kişilere 100 hasta gitse, 2-3 tanesi “sözde tedavi” sonunda sağlığına kavuşur. İşte bu sahtekarlar da, yanlarında “iyileşmiş” kişileri ekrana çıkartıp “tedavi ettim” diye dolaşırlardı. Peki tedavinin hiçbir faydasını görmeyen yüzlerce kişi? Onlardan söz edilmezdi elbette. Bu sahtekarların hiçbiri; “kaç kişiyi tedavi ettiniz ve başarı oranınız yüzde kaç” sorusuna cevap veremezdi. Hatta, “tıbbi tedavi görenlerle sizin uyguladığınız tedavi arasında iyileşme oranı açısından ne fark var?” sorusunu bile cevaplayamazlardı. Çünkü, tıbbi tedavi yöntemleriyle kıyasladığınızda tedavi oranları yerlerde sürünüyordu.

Ek bilgi: Bel fıtığının “tıbbi yollarla” hastanede tedavi oranı %90 civarındadır. Ameliyat yoluyla bu oran %98’e kadar çıkar. Kendi kendine hiçbir tedavi uygulanmadan iyileşme oranı ise %1-3 arasıdır. Bilim size “net” oranlar verir. Afaki cümlelerle konuyu geçiştirmez. 

Homeopati de benzer bir tedavi yöntemidir. Homeopatlar şunu yapıyor: Bir miktar su alıp içine “kendilerince” etken bir madde koyuyorlar (bu genelde arsenik oluyor ama, “tedaviye göre” değişiyor. Deniz tutmasına karşı “gemi batığı kıymığı” dahi koyuyorlar). Ardından bu karışımı çok büyük oranda su ile karıştırıp seyreltiyorlar. Öyle ki, tedavi için sözde hastalarına verdikleri seyreltilmiş dozajın içinde “etken madde”den nereyse hiç kalmıyor. Hiç derken şaka yapmıyoruz, 1-2 atom molekülü bile ya var, ya da yok hale geliyor o suda. Ama bu insanlara göre; “suyun hafızası var” ve bu da tedavi için yeterli.

front-homeopati
Homeopati ile sözde tedavi gerçekleştirenler, tıpkı astrologlar gibi “süslü püslü” new age tarzı görsellerle yaptıkları işin reklamını yapmaya bayılırlar. Bu resimde papatyalar içindeki o ilacın ne papatya ile, ne de başka bir çiçekle ilgisi bulunmuyor oysa.

 

Homeopati denilen zırvalık, şimdiye kadar yapılan bütün klinik testlerde sınıfta kalmış durumda. Bir işe yaradığına dair 1 (bir) tane bile bilimsel araştırma bulunmuyor. Bütün kontrollü deneylerde “placebo” karşısında çuvallıyor.

Placebo nedir peki?

Placebo, “sahte ilaç”tır. Bir gerçek şudur ki, insan vücudu “tedavi olduğunu düşündüğünde” bazı rahatsızlıkların etkileri yok olur. Örneğin, fizyolojik sebepleri olmayan baş ağrıları, mide bulantıları, halsizlikler, psikolojik sorunlar kişinin tedavi gördüğüne ve iyileşeceğine inandığında geçebilir. İşte buna da “placebo etkisi” denilir.

Placebo testi; bir ilacın tedavi etkenliğini kontrol etmek için kullanılan temel test aşamalarından, hatta en basitlerinden biridir. Şöyle ki; bir ilaç veya tedavi yöntemi geliştirildiğinde bunun deneneceği bir test grubu seçilir. Yine başka bir test grubu daha seçilir ve o kişilere “size iyi gelecek şu ilacı vereceğiz” diyerek habersizce sahte ilaç verilir. Bu sahte ilaç, şeker bile olabilir.

Test grubu üzerinde yapılan deney sonunda, sahte ilaç almış olanlar ile, geliştirilen ilacı almış olanlar arasında “kendini daha iyi hissedenler” oranlanır. Örneğin; “sahte ilacı alanların %25’i olumlu gelişme göstermişken, x ilacını alanlarda olumlu gelişme oranı %55 olmuştur” gibi. Bu testler, yeterli örneklem sayısına ulaşana ve istatistiksel güvenilirliğe ulaşana kadar defalarca tekrarlanır. Ardında ilacın placebo’ya karşı daha etkili olduğu görülür, oldukça uzun yıllar süren başka birçok testten de geçer(se), onay verilir ve satışa sunulur.

placeba-ilac
Etkinliği placebo karşısında bile sınanamayan bir tedavi yönteminin ciddiye alınmasını beklemek ile, “uzaylılar tarafından kaçırıldım” demek arasında hiçbir fark yoktur.

 

Ancak, Homeopati tedavisi ile uğraşanların böyle bir derdi bulunmuyor. “Verdiğimiz ilacın zararı yok nasılsa” diyerek hiçbir yararı olmadığı halde satmaya devam ediyorlar. Bakın birşey dikkatinizi çekmiş olmalı: “satmaya devam ediyorlar” diyoruz. Çünkü bu sözde ilacı satıyorlar ve para kazanıyorlar. Yukarıda verdiğimiz bel fıtığı ve placebo örneklerinde olduğu gibi satın alıp parasını kaptıranlardan bir kısmı iyileşiyor ve bu iyileşenleri “bakın, turp gibi yaptık hastalarımızı” diye örnekliyorlar.

Niye Türkiye’de Homeopati bu kadar ciddiye alındı ve üniversitede kongre bile düzenleyebiliyorlar?

Bütün gelişmiş ülkelerde dışlanıp neredeyse “dolandırıcı” sınıfına sokulmak üzere olan bu tedavi yöntemi elbette artık oralarda tutunamıyor. Üniversitelere giremiyorlar, tıp otoriteleri tarafından ciddiye alınmıyorlar, alay konusu oluyorlar. Ne yapmalarını bekliyorsunuz peki homeopatların?

Evet tahmin ettiniz. Üçüncü Dünya ülkelerine “hicret” ediyorlar. Gerçekler anlaşılana kadar, kendi ülkelerinde toplayamadıkları parayı ve görmedikleri itibarı buralarda arıyorlar. İşte, Ege Üniversitesi ve kimi diğer üniversitelerimizde “bol para karşılığı” verdikleri seminer ve kongrelerin sebebi de bu. Peki gerçekler böylesine bariz bir şekilde kör gözüm parmağına ortada iken, bu sözde tedavi yöntemi niye revaçta? Sebebi basit; iyi para getiriyor. Bakın, hiçbir işe yaramayan bir kutu sözde ilaç 60 tl’ye satılıyor. Bir de size o ilacı tavsiye edecek olan homeopat denilen sözde doktora vereceğiniz parayı hesaplayın.

homeopati57874
Boynuna steteskop takmış “doktor görünümlü” birinin size homeopati önermesi, uyguladığı tedavinin bilimsel olduğu veya bir fayda göreceğiniz anlamına gelmiyor. Paranızı bunlara kaptırmayın…

 

Homeopati dolandırıcılarının “bilimsel görünümleriyle” ülkemize akın ediyor olmaları bizi üzüyor elbette. Ama Türkiye akademik camiası tarafından ciddiye alınmaları daha da fazla üzüyor. En çok da üzüldüğümüz ne biliyor musunuz? Şu bizim bel fıtığı tedavisi yaptığını iddia edip şimdilerde ciddiye alınmayanlara içimiz gidiyor. Keşke duvarlara telefon numarası yazacaklarına yaptıkları tedavinin ismini “Belopati” falan koysalardı da, “bilimsel” görünselerdi. Vizyonsuzluk işte, madem sahtekarlık yapıyorsun, bari bilimsel görünmeye çalış değil mi?

Homeopatlar bunu yapıyor işte, bilimsel görünüyorlar. Bol bol süslü ama anlamsız cümle kullanıyorlar. Elit takılıyorlar, bakımlı geziyorlar, şık giyiniyorlar, gösterişliler. Kongreler düzenleyip seminerler (tabi ki parayla, bedava yok) veriyorlar. Hatta ve hatta, kaz gelecek yerden tavuğu da gerekirse esirgemiyorlar.

Umarız bu homeopati çılgınlığı ve ülkemize akın eden sahtekarların tez zamanda sonu gelir de, akademik camiamız silkelenir, toparlanır, bir daha böylesi sahte bilim şarlatanlarından uzakta durur.

Homeopati’nin ne denli geçersiz bir sözde tedavi şekli olduğu hakkında daha detaylı bilgi almak için Yalansavar’da yayınlanan şu yazıyı okuyabilirsiniz. Hatta işin daha da acıklı yönü için, bu yazıyı okumanızı da tavsiye ederiz.

Yaşanan bu akademik ayıba dur demek istiyorsanız eğer, düzenlenen imza kampanyasına desteğinizi bekliyoruz.

Kozmik Anafor Ekibi