Dünya dışında yaşam kurabilme hayallerimizde uygun mekan için başrolde yer alan Mars, adını en az on kültürün temsil ettiği Romalıların savaş tanrısından alır.

“Kızıl gezegen” olarak da adlandırılan Mars’a kırmızı rengini veren, kayaların içinde bulunan demirin oksijenle tepkimeye girerek demir oksidi oluşturmasıdır (oksitlenme). Yani, gündelik hayatta bildiğimiz anlamda paslanmadır. Mars’ın Güneş Sistemi’ndeki diğer gezegenlere göre cazibesi; insanoğlunun Ay’dan sonra gidebileceği en uygun yer olmasıdır.

En uygun yer dememiz, Mars’a giden astronotların elini kolunu sallaya sallaya yürüyebilecekleri anlamına gelmez. Marslı olabilmek için gün sayan astronotlar oraya gittiklerinde Güneş rüzgarlarına kapılacaklarını göz ardı etmemelidir. Çünkü Dünya ile yaklaşık aynı zamanda; 4.5 milyar yıl önce şekillenen Mars, hızla soğuyarak kalın bir yer kabuğu oluşturmuş fakat herhangi bir tektonik levha sahibi olmadığı için çekirdeği de soğuyunca kayda değer bir manyetik alan geliştirememiştir.

Yaklaşık 3 milyar yıl önce Mars’ın Dünya gibi sularla kaplı ve kalın bir atmosferi olan bir gezegen olduğu tahmin ediliyor. Ancak, düşük kütlesi bu güzel günlerin uzun sürmesine izin vermemiş…

 

Ayrıca Mars’ın yeterli bir kütlesi; buna bağlı olarak kalın bir atmosferi tutacak yeterli kütle çekimi de yoktur. Başlangıçta sıcak, nemli ve kalın bir atmosfere sahip olan Mars bu sebeplerden dolayı atmosferini uzaya kaçırmış, sıcaklıklar ve atmosferik basınç Mars’taki suyu sıvı halde var olabileceği bir seviyenin altına düşürmüştür. Evet, Mars’ta su vardır fakat bu suların neredeyse tamamı donmuş haldedir. Yani Mars’ın suları; paslı ve tozlu yüzeyin altındaki buz yatakları içine hapsolmuştur.

Bize bu sonucu veren ipuçları ise Mars’a gönderilen uzay araçlarından fotoğraflanarak kurumuş bir vaziyette görünen akıntı ve taşma kanallarında saklıdır. Jeologlar bu kanallar için; bir zamanlar Mars’ın dağlarından ovalarına akan yağmur sularının kuruması ile ortaya çıkmış ölü nehir yatakları ya da 3 milyar yıl önce ortaya çıkmış ve sonrasında kurumuş olan bir selin kalıntıları olduğunu düşünmektedir. Ayrıca kanalların genişlik ve derinliği incelendiğinde akış hızlarının saniyede milyonlarca ton seviyesinde yani çok yüksek olabilecekleri sonucu çıkarılmıştır.

Mars, yüzeyindeki su itibarıyla şu an Dünya’daki bir çölden çok daha kuraktır.

 

Sadede gelirsek; Mars’ta su var mı? Varsa nerede? gibi sorulara verebileceğimiz en olası yanıt, yüzeyin hemen altındaki buzul katmanına saklanmış biçimde depolandığı yönündedir. Ayrıca, tıpkı Dünya’nın kutuplarındaki buz örtüsü gibi Mars’ın kuzey ve güney kutupları da buzlarla kaplıdır yani gezegenin buzlu kutup takkelerinde de su bulunur.

İnsanlık için Mars’a gitmek maddi ve manevi olarak zahmetli olacaksa da, ortamlar ve koşullar zorlu görünse de gök bilimi uzmanlarının yanı sıra hükümet liderleri, özeli şirketler, sade yurttaşlar da artık, büyük olasılıkla 2037 yılına kadar Mars’a insan göndermeyi ciddi biçimde düşünmektedir. Hatta Mars’a ayak basacak olan ilk insan şu an yaşıyor olabilir. Bu konuyu gerçekci bir bakış açısıyla ele aldığımız şu makale dizimizi okumanızı da tavsiye ederiz.

Genel Yapısı

Kayalık gezegenlerin en dışında yer alan Mars, kükürt, demir sülfür ve silikat kaya açısından oldukça zengindir. Atmosfer basıncı her yerde on milibardan daha düşüktür. Bu da Dünya’da deniz seviyesinden 36.000 metre yüksekteki hava kadar yoğun olduğu anlamına gelir.

Mars’ın ve Güneş Sistemi’nin en yüksek dağı: Olympus Mons…

 

Atmosferindeki ana element %95.3 oranı ile karbondioksittir. Ayrıca, %2.7 nitrojen (azot), %1.6 argon ve çok az miktarda su ve oksijen içerir. Fazla miktarı ile göze çarpan karbondioksit için, bir zamanlar Mars’ta volkanların patlayarak yüzeyi kapladığı ve karbondioksiti atmosfere saçtığı sebep olarak gösterilebilir. Mars’taki dev volkanik dağlar bunun en büyük kanıtıdır.24 km yüksekliği ile ‘Güneş Sistemi’ndeki en yüksek dağ’ ünvanını alan Olympus Mons dağı ise bu anlamda ünlüdür.

Everest’in üç katı yüksekliğinde olan Olympus, bizim bildiğimiz dağların aksine sivri uçlu değil, yuvarlaktır. Çünkü tepesinde 85 km çapında bir zirve krateri bulunur. Kraterin taban uzunluğu ise yaklaşık 600 km’dir. Özetle burası, Mars’ın dağlık Tharsis bölgesi (Tharsis Tümseği olarak da adlandırılır ve burası Mars’taki en temek jeolojik oluşumdur. Yaklaşık olarak Kuzey Amerika büyüklüğündedir.) yumuşak eğimli sönmüş bir volkanıdır. Olympus Mons’un yanı sıra Tharsis Yaylasında bulunan sıra dağları oluşturan üç büyük volkan daha vardır. Bunlar, Pavonis, Arsia, Ascraeus Dağlarıdır.

Mars
Yörüngedeki Hindistan’a ait uzay aracı tarafından görüntülenen Valles Marines kanyonu.

 

Volkan ve tümsek zaman içinde oluşurken tektonik baskı yüzeyi çatlatmıştır. Mars yüzeyinde bu tip çatlamalar sonucu oluşan kanyonlara rastlanır. ‘Denizler Vadisi’ anlamına gelen Valles Marines bahsi geçen kanyonlardan en büyüğüdür. Valles Marines’in uzunluğu 4000 km, derinliği ise 7 km kadardır. Dünya’dan teleskoplarla bakıldığında neredeyse bütün bir yarımkürenin bir yanından diğer bir yanına uzanan kara bir leke olarak görülebilir. Bu uzunluk, Avrupa kıtasının uzunluğuna eş olup, gezegenin çevresinin beşte birini kaplamaktadır.

Mars’ın iki yarım küresi birbirine benzemez. Güney kesimi daha yüksektir; daha kraterli bir yapıdadır ve daha eskidir. Ancak yine bu yarım kürede bulunan Hellas Planitia isimli havza, 8 km derinliğiyle gezegenin en derin noktasını oluşturan yapıdır. Kuzey yarım küre ise güneye göre daha genç, daha alçak ve daha az kraterli bir yapıdadır. Tharsis Yaylası’nın bir kısmı da buradadır.

Sıcaklık ve Mevsimler

Eksenel dönme süresi 24 saat 37 dakika 22.6 saniye olan Mars’ın, yüzey şekillerinin açık bir şekilde görülebilmesi sonucu dönüşü rahatlıkla izlenilebilir. Bir Mars yılı ise 687 Dünya günüdür. Eksen eğikliği Dünya’nınkine yakın olduğu için Mars’ta da Dünya’da olduğu gibi, kuzey yarım kürede yaz mevsimi gezegenin Güneş’e en uzak olduğu zamanlarda yaşanır. Dolayısıyla güney yarım kürede yaz, kuzey yarım küreye göre daha kısa ve sıcak; kış da daha uzun ve soğuk geçer. Bu durumda Mars, öyle genel olarak sıcak diyebileceğimiz bir gezegen değildir, serindir. Sıcak bir yaz gününde ekvatordaki sıcaklık gün içinde öğle vakti 20 santigrat dereceye kadar çıkabilir; ancak herhangi bir Mars gecesi, Dünya’daki bir kutup gecesinden daha soğuk olacaktır.

Mars o kadar soğuktur ki, bazı dönemlerde atmosferindeki karbondioksit kutup bölgelerinde “kar”olarak yüzeye yağar.

 

Mars’ın Güneş’e olan ortalama uzaklığı 228 milyon km’dir. Eliptik yörüngesi oldukça dış merkezli olduğundan günöte noktasındayken 248 milyon km kadar uzaktayken, günberi noktasındayken 208.000 km kadar yaklaşır.

Dünya’dan Gözlenmesi

Mars, Dünya’ya yakın bir konumdayken, gökyüzündeki cisimlerin neredeyse hepsinden (Güneş, Ay ve Venüs hariç) daha parlak olur. Hatta, bilgilere göre 1910’lu yıllarda Mars aşırı parlak görünmüş ve insanlar kırmızı bir kuyruklu yıldızın Dünya’ya çarpma tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarını sanmışlar ve alarma geçmişlerdir.

Mütevazi bir büyüklükte olan Mars’ın çapı 6.790 km kadardır (Çapı Dünya’nınkinin yarısı, kütlesi ise %11’i kadardır). Dünya’dan 25 yay saniyesinden 4 yay saniyesine kadar değişen büyüklüklerde görülebilir. Fakat hiçbir zaman Venüs gibi hilal ya da yarımay evreleri olmaz, yani daha doğrusu bu evreleri Dünya’dan görülmez. Teleskop ile bakıldığında da Ay’ın dolunaydan önceki ve sonraki evrelerine benzer bir şekilde görüldüğü gibi gözlemlenebilir.

Mars
Mars’ın Dünya’ya en yakın olduğu dönemde amatör teleskoplarla nasıl görülebileceği.

 

Yakın bir karşı-konumda olmadığı sürece, yüzeyindeki şekilleri ayrıntılı olarak sadece gözlemevlerindeki büyük teleskopları kullandığımızda görebiliriz. Teleskop kullanılarak çizilmiş ilk ayrıntılı Mars görüntüsü, 1659 yılında Christiaan Huygens tarafından yapılmıştır. Kolayca fark edilebilen V biçimli şekil, Syrtis Major olarak bilinir. Syrtis Major gezegenin üzerindeki en koyu renkli bölgedir ve ekvatorun hemen kuzeyindedir.

Uyduları

Mars’ın Phobos ve Deimos adında iki uydusu vardır. Ancak bu uydular çok küçük olup asteroit kuşağından kapılmış kaçaklar da olabilir. Uyduların keşfi 1877’de Mars göreceli olarak Dünya’ya yakın bir konuma geldiğinde Amerikalı Astronom Asaph Hall tarafından yapılmıştır. Bu uydular diğer birçok uydunun aksine küre şeklinde değil neredeyse patates şeklindedir.

Solda Deimos’un iki farklı açıdan görünümü ve sağda Phobos. Ölçekli olan bu görüntüde, uyduların boyutlarını daha iyi anlayabilirsiniz.

 

Phobos bir Mars gününde yörüngesinde üçten fazla dönüş tamamlarken, daha uzakta yer alan Deimos’un bir turunu atması 30 sürer. Bu durumda Phobos yavaş yavaş Mars’a yaklaşmaktadır. Böyle giderse önümüzdeki 50 milyon yıl içinde gezegenle çarpışacak veya parçalanarak irili ufaklı parçalar halinde gezegenin yörüngesine girerek halkalar oluşturacaktır. Merak etmeyin, halkaların efendisi Satürn’ün eline su dökemeyeceği kesindir ama. Senaryomuzun başrolü Phobos’un Güneş Sistemi’nde ana gezenine en yakın uydu olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

Mars Yarışı

ABD Uzay Ajansı NASA ve Rus Uzay Ajansı RSA, Mars Araştırma Programı’na 1960’larda başlamıştır. Bu tarihten itibaren başka ülkeler de Marsı araştırmak için insansız uzay araçları yollamış, gelecek için çeşitli yoluculuklar planlamıştır. En son, Avrupa Uzay Ajansı ve Hint Uzay Ajansı Mars’ın yörüngesine iki araç yollamıştır.

Mars
Mars yüzeyine inen ilk insan yapımı araç olan Viking 1 uzay aracının gönderdiği renkli Mars fotoğraflarından biri. Fotoğrafta, aracın kazıcı kepçesiyle mars yüzeyinde açtığı oyukları görebilirsiniz.

 

Oraya sürekli uzay aracı gönderilmesinin sebebi, yaşama dair kanıtlar bulmaktır. Çünkü Mars geçmişte sıcak ve nemliydi, bu da onun su, organik madde gibi yaşam için gerekli ögelere sahip olduğu anlamına gelir.

Bu durumda soru işaretlerimiz şunlardır: Mars’ta yaşam var mıydı? Vardıysa ne oldu? Şimdi de var mı? Varsa nerede? Ve bu nasıl bir yaşam formu? (Yaşam formundan kasıt tamamen insan yaşamı değildir yani bu mikrobiyolojik bir canlı yaşamı da olabilir) Yani geçmişten günümüze tüm Mars görevleri bu sorunların yanıtlarını aramak ve Mars’ta yeni bir yaşam alanı oluşturmak, Mars’ı dünyalaştırmak (terroforming) içindir. Geçmişten günümüze yapılan Mars ziyaretleri ve Mars’ı dünyalaştırma konusunda ise aşağıdaki makalelerimizi okuyabilirsiniz.

https://www.kozmikanafor.com/onemli-mars-ziyaretlerimiz-1/
https://www.kozmikanafor.com/onemli-mars-ziyaretlerimiz-2/
https://www.kozmikanafor.com/dunyalastirma-terraforming-mars/

Reyhan Çelik

Kaynaklar:
Bir Bakışta Evren – ERIC CHAISSON, STEVE MCMILLAN

Evren 101 –CAROLYN COLLINS PETERSEN