Evet kabul ediyoruz, çoğunuza artık baygınlık geldi bilim insanlarının; “x gezegeninde su bulduk”, “şu astroitte su buzu keşfettik” şeklinde açıklamaları. Bul bul nereye kadar ve niye bu heyecan?

Öncelikle şu konuda anlaşalım; susuz yaşayamayacağımız gibi, gelecekte uzun aylar, yıllar boyunca sürecek uzay görevleri için bolca suya ihtiyacımız olacak. Fakat böylesi uzun uzay görevlerine yetecek miktardaki suyu, uzay araçlarımıza yükleyip yanımızda götürmemiz mümkün değil. Çünkü her bir litre su, onu taşımak için ek yakıt, her litre ek yakıt, o yakıtı taşımak için daha fazla yakıt, ve nihayetinde daha büyük maliyet demek. O halde bunu gideceğimiz yerde temin etmemiz gerekiyor.

Özetle; bir yere ulaşabileceğimiz kadar suyu yanımıza alıp, daha sonrasında ihtiyacımız olan miktarını orada bulduklarımızla karşılamak zorundayız. Bu durumda, “buz halinde” dahi olsa, insanlı ziyaret edeceğimiz gök cisimlerinde, hele ki oralara uzun süreli yerleşmeyi hayal ediyorsak; suyun varlığı hayati bir önem arzediyor.

Vesta
Fotoğraf, Asteroid kuşağında yer alan dev göktaşlarından biri olan Vesta’nın yüzeyindeki su buzu bulunan bir bölgeyi gösteriyor. (Fotoğraf Telif: Dawn (Şafak) Uzay Aracı. NASA-JPL)

Tabi suyu sadece “içmek” için aramıyoruz. Aynı zamanda ihtiyaç duyacağımız “oksijen” için de su gerekiyor. Bu oksijeni de Güneş Sistemi’ndeki uzun görevlerde yanımızda götürmemiz mümkün değil. Örneğin Mars’a birkaç aylık yolculuk ile gittik. Bu birkaç ay boyunca ihtiyacımız olan oksijeni yanımızda taşıdık. Peki ya sonrasında ne yapacağız?

Güneş enerjisini elektriğe dönüştürüp, sudan”elektroliz” yoluyla oksijen üretmek çok basit düzeneklerle mümkün. Bunu zaten hemen hepiniz ilkokul fen bilgisi kitaplarında görmüş, bazılarınız da basit düzenekler kurarak denemişsinizdir. O halde gittiğimiz yerde su varsa, oksijen de var demektir. Hele ki atmosferi uygun olmayan örneğin Mars gibi bir yerde koloni kurmak istiyorsak, suya ulaştığımızda oksijene de ulaşmış sayılırız. Yani suyu hem içmek, hem de nefes almak için arıyoruz.

Su Elektroliz
Evinizde kurabileceğiniz çok basit bir düzenekle suyu oksijen ve hidrojene siz de ayrıştırabilirsiniz. Bu basit sistemin çok daha gelişmişi, şu an uzun görevlere çıkan denizaltılarda standart prosedür şeklinde oksijen elde etme yöntemi olarak kullanılmakta. 

Hepsi bu kadar mı? Değil elbette. Suyu içmek ve solumak dışında bir de yakıt olarak kullanabiliyoruz. Biliyorsunuz, su iki hidrojen ve bir oksijen molekülünden oluşur. Yine oksijen elde etmekte kullandığımız yöntemle; elektroliz sonucu sudan elde edilen hidrojen, uzay araçlarımızda kolaylıkla yakıt olarak kullanılabilir.

Böylelikle, yanımızda “geri dönüş” yakıtını taşımak zorunda kalmayacağımız gibi, suyun olduğu bölgelere kalıcı üsler kurabilmemiz, yerleşmemiz, hatta buralardan başka gezegenlere veya uydulara gitmemiz mümkün olacak.

Güneş Sistemi’nde insanlı bir uzay kolonisi veya uzun sürecek bir insanlı dış gezegen görevinde kendi yiyeceğimizi de kendimiz üretmek durumundayız. Dünya’dan aylar, yıllar boyu yetecek tonlarca yiyecek ile havalanmak yerine, bulunduğumuz bölgede tarım yapıp kendi besinimizi üretebileceğimiz seralar kurmak “sürdürülebilirlik” açısından yapılabilecek en doğru davranış olur.

marskolonisi
Güneş Sistemi’nde Mars gibi gezegenlere kurulacak kolonilerin veya insanlı bilimsel istasyonların, su ve oksijeni bulundukları yerden temin etmek dışında bir şansı bulunmuyor. Hatta bu su ve oksijeni kullanarak çiftçilik yapmaları, kendi besinlerini üretmeleri dahi gerekecek. Tüm bunları Dünya’dan götüremezsiniz.

Tarım yapabilmek için de yine bolca su ve oksijene ihtiyacımız var. Dolayısıyla, bir besin üretim tesisi kurabilmek için bulunduğumuz bölgede suyun varlığı oldukça önemli hale geliyor.

Özetle su, insanlığın evrene açılabilmesi için gerekli olan tüm temel ihtiyaçlarını karşılayan bir madde. Onun içindir ki bilim insanları, her bulduklarında çocuklar gibi seviniyorlar.

Tamam, bulunan sular, bugün bizim işimize yaramayacak. Fakat gelecek nesiller elde etmeye gayret edip çabaladığımız bu bilgilerden faydalanarak uzak gezegenlere rahatlıkla açılabilecek. Newton da kütleçekim kanunlarını bulduğunda, “bir gün bununla uzaya uydu atılır, hatta gps bile yapılır” diye düşünmemişti. Keşfet, at sepete, yarın insanlığın elbet işine yarar…

Hazırlayan: Zafer Emecan