Son yıllarda, Mars’ta yerleşik insan kolonisi kurmakla ilgili çok fazla haber okuyoruz. Devletler düzeyinde olmasa da, girişimciler ve özel şirketler yoğun biçimde Mars’ta insanlı koloni kurmakla ilgili planlarını açıklıyorlar. Oldukça heyecan verici olan bu açıklamalar ve ortaya konular projeler ne kadar gerçeği yansıtıyor peki?

Öncelikle Mars’a yapılacak insanlı bir keşfin gerçekleşebilme durumunu inceleyelim:

1960’larda yaşanan “uzay yarışı”nın öncelikli hedefleri, insanlığın Dünya yörüngesine ulaşması, ardından Ay’a ziyaret gerçekleştirmesi idi. Bunu sağlayabilmek için, ABD ve SSCB (Sovyetler Birliği / Bugünkü Rusya) büyük mali ve teknolojik zorlukları olan bir yarış içine girişti. Yarışın bir galibi olup olmadığını söylemek mümkün olmasa da, nihayetinde Dünya yörüngesine rahatlıkla çıkabilecek teknolojiye eriştiğimizi, ardından Ay’a insanlı yolculuk yapabilecek seviyeye geldiğimizi söylememiz yeterli olur.

Ancak, 60’lardaki bu uzay yarışı hem ABD, hem de SSCB’yi ekonomik açıdan büyük külfetin altına sokmuştu. Öyle ki, bu büyük mali yük bir süre sonra her iki devletin de altından kalkamayacağı bir düzeye ulaştı. Sonuçta, insanlığa kayda değer bir getirisi olmadığına karar verilen Ay yolculukları rafa kaldırıldı. 1980’li yıllardan itibaren ise, devletler uzay yarışında kazandıkları tecrübeyi, kabul edilebilir düşük maliyetlerle uzak gezegenlere robot araçlar göndermek ve Dünya yörüngesinde kalıcı uzay istasyonları kurmak için kullandılar. Bugün, devletler düzeyinde bu anlayış hala devam ediyor.

Apollo_15_Lunar_Rover_and_Irwin
Ay’a defalarca gittik. Ancak, artık gitmemiz için bir sebep bulamıyoruz. Çin gibi teknolojik gücünü göstermeyi amaçlayan devletler haricinde hiç kimse tekrar Ay’a gitmeye hevesli değil.

 

Ay’dan çok daha parlak bir gelecek vadeden Mars keşfi ise, adım atmakta tereddüt etmelerine rağmen hala ABD ve Rusya gibi uzay teknolojisinde diğerlerinden çok daha ileri olan ülkelerin hedefi durumunda. Ancak çok yüksek maliyet ve başarı oranının düşük görünmesi, henüz hiçbir ülkeyi bu riski almaya ikna edemedi.

Peki, bir ülke Mars’a insanlı keşif yolculuğu düzenlemek istese neleri göze almalı?

Bugünkü uzay yolculuğu teknolojimiz, Ay’a 1960’larda gönderilen araçlardan çok daha ileri değil. Aslında, bu araçları hareket ettirmek için kullandığımız roket motorları, o günlerde olduğuyla hemen hemen aynı prensip, güç ve verimlilikte çalışıyor. Bugün tüm ülkelerin yörüngeye ulaşmak için kullanmış olduğu sıvı ve katı yakıtlı roketler, 60’lı ve 70’li yıllarda tasarlanıp neredeyse mükemmele ulaştırılmış tasarımlardan ibaret.

Peki hiç mi ilerleme göstermedik? Evet, aslında gösterdik. Bilgisayar ve iletişim teknolojimiz çok gelişti. Ancak, bu gelişim bize yolculuklarda ekstra güvenlik önlemleri dışında pek bir kazanç sağlamıyor. Açıkcası, Mars’a gönderilecek bir roketin hedefine başarıyla ulaşması için hesap makinanızdaki işlem gücünün onda biri bile yeterli. Yani, uzay mekiği kokpitlerinde gördüğünüz über teknolojik yanıp sönen ışıklar ve ekranlar olmasaydı da Mars’a gitmemiz mümkün olurdu.

Sıkıntı ne, niye gitmiyoruz?

Öncelikle, Mars yolculuğu “uzun” sürüyor. Var olan teknolojimiz, insanlı bir aracı Mars’a en çabuk 6 ay içinde gönderebilir. Bunun bir de gezegen yüzeyine inişi, tekrar Mars yörüngesine çıkışı ve dönüş süreci var. Dönüş ise 6 aydan çok daha uzun. Çünkü, araç Mars’a ulaşana kadar Dünya ile Mars birbirinden oldukça uzaklaşmış olacaklar. Bu da, dönüşün 1 yıla yakın sürebileceği anlamına geliyor.

mars-gezegen-3652

Kaba bir hesapla, insanlı bir Mars keşfi minimum 1.5 yıl sürüyor. Bu 1.5 yıllık süre içinde bu insanların ne yiyip ne içeceğinden tutun da, yolculuk boyunca alacakları radyasyon düzeyine, hatta psikolojik durumlarına kadar bir yığın çözülmesi gereken sorun var.

Yani, 3 kişiyi Mars’a göndermek için onların 1.5 yıllık yiyecek ve su ihtiyacının araca yüklenmiş olması gerekli. Mars’ta kullanacakları bilimsel cihazlar vs ayrıca başka bir yük. Biz, şimdiye kadar insanları Ay’a sadece 10 günlük yiyecek stoğuyla gönderdik. Bunu yapmak görece kolaydı, çünkü yük fazla değildi. Yine de, her ay yolculuğu milyarlarca dolara maloluyordu.

Bir insanın, 1 günlük besin ihtiyacı kalori vs hesaplarını bir kenara atarsak yaklaşık 1 kilogram kadar. Aynı zamanda günde 2 litre kadar da su tüketmemiz gerekiyor. Yolculuğumuz 1.5 yıl süreceği için, günlük 1 kg besin hesabıyla kişi başı araçta en az yarım ton yiyecek olmak zorunda. 3 kişi göndereceğimizi düşünürsek, iki tona yakın yiyeceği araca yüklememiz gerekli. Su sorunu, var olan suyun sürekli arıtılıp yeniden kullanılması ile çözülebilir ama, bir o kadar da suyun araca yüklenmesi lazım. Bir kısmı yine filtrelenerek elde edilse bile, 1 yıl boyunca kullanılacak olan oksijen de cabası. Yani, aracın yolcularının sadece temel yaşam desteği için tonlarca yüke ihtiyacı var.

Maliyeti ne olabilir ki?

Böylesi ağır bir aracın Mars’a ulaşmak için kullanması gereken yakıt miktarı çok fazla. Yakıtı ile birlikte yeryüzünden bir roketle göndermek için, şimdiye kadar yapılmış olandan çok daha güçlü devasa bir roket inşa etmemiz gerekli. Bu, çok büyük bir maliyet ve teknik sorun. Ayrıca, aracın Mars’tan dönüş için kullanacağı büyük miktarda yakıtı da araca yüklememiz gerekiyor ki, masrafları iki katına çıkarıyor. Dolayısıyla, aracı yörüngede inşa etme seçeneği devreye giriyor. Bu inşa süreci de şimdiye kadar denenmediği için apayrı bir sorun.

marsa-yolculuk-5114
İnsanlı bir Mars yolculuğu için kesenin ağzını iyice açmak gerekli. Hatta, keseyi ortalığa bırakıp gitmek gerekli dersek, daha doğru olur.

 

Burada söz ettiğimiz maliyetler gerçekten çok büyük. Kaba bir hesapla, Mars’a 3 kişilik insanlı bir yolculuğun maliyeti; araçların tasarım ve deneme süreçlerini hariç tutarsak minimum 20 milyar doları buluyor. Tasarım ve deneme maliyetleri de işin içine eklersek, bugün ha deyince Mars’a yönelik böyle bir proje 100 milyar doların üzerinde bir masrafla karşımıza çıkacak.

Deneme kısmını özellikle belirtmek istiyoruz. Mars’a insanlı seyahat için kullanılacak araçlarla, deneme amaçlı insansız (ve sonrasında yüzeye iniş olmayan insanlı) seferler yapılmadan pat diye insan gönderileceğini düşünmüyorsunuz sanırım. Üstelik, insan gönderilmeden önce bu denemelerin başarılı olması gerekiyor. Yani, her başarısız deneme, yeni bir aracın inşası, yeniden bir deneme seferi ve sürekli artan maliyetler demek.

Elbette araçlar, Mars ile Dünya’nın birbirine en yakın olduğu dönemlerde fırlatılacaklar. Bunu yapmak zorundayız, çünkü mesafe çok fazla, yolculuk süresi çok uzun. Bu Mars-Dünya yakınlaşması ise 2 yılda bir gerçekleşiyor. Yani, ilk deneme uçuşunu yaptık, başarısız oldu. İkinci deneme uçuşu için 2 yıl beklememiz gerekli. Ya da, ilk denemeyi yaptık, başarılı oldu. Yüzeye iniş denemesini yapmak için 2 yıl bekleyeceğiz. O da başarılı oldu, insanlı seferin yapılması için bir 2 yıl daha beklememiz lazım. Yani, toplam 6 yıllık bir süreç.

Burada anlattıklarımızdan, “Mars yolculuğu için start verdik” lafını şu anda etseler bile, projelendirilmesi, araçların tasarlanması, inşası, yörünge denemeleri, Mars yolculuğu denemeleri vs derken, ilk insanlı yolculuğun en az 10 yıl sonra gerçekleşebileceğini farketmiş olmalısınız.

Kimler gidecek, kimi seçiyorlar?

Basında sıklıkla çıkan; “Mars yolculuğu için seçildi” vb haberler ise gerçeği yansıtmıyorlar. Bunları, genel kapsamlı bir reklam çalışması olarak değerlendirmek daha doğru olur. Çünkü, böyle bir yolculuk ilk kez gerçekleşeceğinde, seçilecek insanların hiyerarşik disipline ve emir komuta zincirine sıkı sıkıya bağlı, uzay gemisi kullanmamış olsa bile en azından uçak kullanmış kişiler tercih edilecektir. Mars’a gitmek için can atan 10 bin saat F-16, Mig-29, F-18 veya Su-33 uçurma tecrübesi olan bir pilot hazır kıta kenarda beklerken, “ben Mars’a gitmek istiyorum” diyen ehliyet bile almamış bir lise öğrencisinin yolculuk için seçilip eğitileceğini düşünmek biraz saflık olur.

mars-carson-55214
Üzgünüz, Mars’a yolculuk için seçildiği iddia edilen bu çocukların hiçbiri “öncü olarak” Mars’a gitmeyecek.

 

Dolayısıyla, ilk birkaç insanlı Mars yolculuğunun askeri disipline bağlı pilotlar ve uçuş mühendisleri ile gerçekleştirileceğini söylememiz gerekiyor. Çünkü, ne kadar eğitim almış olursa olsun, 1 yıllık son derece tehlikeli ve uzun bir yolculuğa çıkacak kişilerin olası risk durumlarındaki yaşanmış sicil kayıtları öncelikli tercih nedeni olacaktır.

Kimse, son derece sıkıcı ve yorucu geçen yolculuğun 10. ayında akli dengesini yitirme, yahut görevlerini savsaklama riski olan birini seçmez. Çelik gibi sinirlere sahip, onlarca tehlike atlatmış ama bir şekilde soğukkanlılığı ile hayatta kalabilmiş bir pilot dururken, daha önce yapılmamış bir uçuşa tecrübesiz sivil personel böyle bir yolculuğa gönderilmez. Ki, 6 kez yapılan Ay yüzey keşiflerinde, sadece 1 sivil kökenli astronot görev alabilmişti. O da altıncısı ve en sonuncusunda…

Peki Mars’a insan bile gönderilmemişken, “koloni kuracağız” deyip bir de tarih veren özel şirketler ne oluyor?

Yazımızın ikinci bölümünde, iddialı bir biçimde 10-20 yıl gibi kısa bir sürede Mars’ta insanlı koloni kurmayı hedefleyen SpaceX ve MarsOne gibi özel teşebbüslerden çıkan projelerin gerçekçiliğini inceleyeceğiz.

Zafer Emecan