Uzayın bize ne yapacağını kestiremiyoruz. Söz konusu görmüş geçirmiş astronot Scott Kelly olduğunda (geçen sene uzayda en çok zaman geçiren kişi olarak ABD rekorunu kıran kişi), NASA elbette şanslı durumda. Çünkü, kendisinin genetik olarak tamamen kopyası olan bir tek yumurta ikizi var. İkizler, birçok biyolojik sorunun cevabını verebilir.

Bu durum, uzay dairesinin, mikro yerçekiminde geçirilen uzun dönemlerin insan vücudunu nasıl etkileyebileceğini anlamak için mükemmel bir fırsata sahip olduğu anlamına geliyor. NASA’nın İkizler Çalışması’ndan ilk sonuçların gelmesiyle birlikte, bazı durumlarda etkilerin, bilim insanlarının beklediğinin tam tersi olduğu netlik kazanıyor.

Araştırmacılar, insanların dış uzay şartlarına uzun vadeli maruz kalmaktan nasıl etkilendiğini anlamak için on yıllardır uğraşıyordu. Bir kere, örnek boyutu inanılmaz derecede ufak; Uluslararası Uzay İstasyonu‘nda herhangi bir zamanda sadece 10 kişi yaşayabiliyor, ve insanları uzaya sadece son 50 yıldır gönderiyorduk.

İkizler
Scott ve kardeşi Mark Kelly.

 

Üstelik, kontrol grubu sorunu da var; her insan farklı, bu yüzden eğer belirli bir kişi uzayda biyolojik ve genetik değişimler yaşarsa, aynı şeyi Dünya’da yaşasalardı durumlarının farklı olup olmayacağını bilmenin bir yolu yok.

İşte bu yüzden Mark Kelly çok önemli; kendisi, Scott’un tek yumurta ikizi olduğu için, tamamen aynı genetiğe sahip. Bu bilim insanlarına, vücudunun Dünya üzerinde geçirdiği değişimleri, Scott’un vücudunun belirli bir zaman dönemi boyunca uzayda geçirdiği değişimler ile kıyaslama fırsatı sunuyor.

Bu durum, NASA’nın dönüm noktası niteliği taşıyan İkizler Çalışması’nın temel dayanağını oluşturuyor. Çalışmada, Scott ile Mark Kelly’nin biyolojilerinin çeşitli yönlerine bakıldı.

Erkek kardeşin geçmişi hakkında size bir fikir verecek olursak, Scott Kelly, 2015 ile 2016 arasında uzayda 340 gün geçirdi ve uzayda hayatı boyunca toplamda 520 gün harcadı. Kendisi de bir astronot olan Mark Kelly, 2001 ile 2011 arasında birden fazla görev boyunca uzayda 54 gün geçirdi.

Sonuçlar henüz yeni yeni geliyor ve araştırmacılar henüz bir karara varmaktan çok uzak olsalar da, görmekte olduklarımız, kardeşler arasında önemli farklılıklara işaret ediyor ve bunlar, sizin tahmin edebileceğiniz şekillerde olmayabilir.

New York’taki Weill Cornell Tıp’tan genetikçi Christopher Mason, Nature’a şöyle söylüyor: “Neredeyse herkes, farklılıkları gördüklerini bildiriyor. Veriler o kadar taze ki, bazıları hâlâ dizileme makinelerinden gelmeye devam ediyor.”

Uzaya giden farelerde karaciğer hasarı ile hafıza kaybı ve anksiyete ile tam bunamaya kadar herşeye yol açabilen beyin hasarının endişelendirici işaretlerini göstermiş olan önceki hayvan çalışmalarına dayalı olarak, Scott Kelly’de meydana gelen herhangi bir değişimin, Mark’ın Dünya’nın koruyucu atmosferinin sahip olduğu rahatlıkta yaşadığı değişimden çok daha kötü olacağını farzetmek kolay bir şey.

Ayrıca, içinde göz sorunları, kemik yoğunluğu kaybı ve “dünyanın en kötü içki mahmurluğu”na benzeyen huzursuzluğun da içinde bulunduğu, astronotların başına gelen şeyleri unutmayalım. Fakat İkizler Çalışması’ndan şimdiye kadar gelen en çarpıcı sonuçlardan biri, Scott’un uzayda geçirdiği yıl süresince, beyaz kan hücrelerindeki telomerlerinin (kromozomların uçlarında bulunan ve DNA’yı koruyan yapılar), kardeşinkinden daha uzun olacak şekilde büyümüş olması.

Kolorado Eyalet Üniversitesi’nde bir radyasyon biyoloğu olan takım üyesi Susan Bailey şöyle söylüyor: “Bu, düşündüğümüzün tam tersi.

İkinci bir laboratuvar, telomer uzunluğundaki bu beklenmeyen artışı onayladı. Bu epey çılgınca bir şey, çünkü telomer uzunluğunun, sağlık ve ömür uzunluğu konusunda en önemli işaretlerden biri olduğu düşünülüyor. Bir hücre ne zaman bölünse, telomerleri, artık çoğalamayacak bir noktaya kadar kısalıyor. Daha fazla çoğalamayan bir hücre, ya ölüyor ya da artık olması gerektiği gibi büyüyemediği veya işlev gösteremediği şekilde ihtiyar hale geliyor.

Bu telomer kısalması süreci, kanser ve erken ölüm tehlikesinin yüksek olması ile bağlantılanmıştı. Bu yüzden bilim insanları, telomerleriniz ne kadar uzunsa, yaşlanmanın zarar verici etkilerinden kaçınma ihtimalinizin o kadar yüksek olduğunu düşünüyor.

Kanıtlanabilir şekilde zararlı olan tüm evrensel radyasyonu, insanların başa çıkmak için evrimleşmemiş olduğu yerçekimi seviyeleri ve tuhaf ve sınırlı beslenme düzeni seçimleri ile birlikte, uzaydaki yaşam, niçin besbelli şekilde uzun telomer kazancıyla sonuçlansın?

Bunun sebebi henüz belli değil. Fakat ilk hipotezlerden biri, Scott’un uzayda Dünya’daki Mark’tan daha fazla egzersiz yapmış ve daha yağsız yiyecekler yemiş olması ve bu kazançların, uzayın zararlı etkilerine sadece karşı koymaması, aynı zamanda onları bastırmış olması.

Scott’un uzayda olmaktan dolayı görünüşte aşikar bir sağlık kazancı elde etmesi iyi haber gibi görünse de, belki de daha çarpıcı olan gerçek, bunun çok beklenmedik olması.

Eğer Mars’a altı aylık yolculuklar yapmayı düşünüyorsak, insanların isteyeceği en son şey, astronotların (ve muhtemel kolonilerin) sağlık ve mutlulukları söz konusu olduğunda herhangi bir sürpriz yaşanmasıdır. Ve bu durum, buzdağının sadece görünen kısmı olabilir.

NASA’nın İkizler Çalışması’ndan gelen diğer ön sonuçlar, kardeşlerin bağırsak bakterileri arasında önemli değişimler ve gen ifadesinde değişiklikler olduğunu ortaya çıkardı; uzay, hücrelerimizin temel genetik bilgiyi işleme şeklini değiştiriyor gibi görünüyor.

Alex Witze, Nature için şöyle bildiriyor: “Beslenme düzeni ve uyku alışkanlıklarındaki değişimler gibi çevresel değişiklikler ile bağlantılı olan bu gibi değişimler, Dünya’daki insanlarda her zaman gerçekleşiyor. Ancak Scott’taki değişimler, normalden daha büyük gibi görünüyor; belki de bunun sebebi, soğutularak kurutulmuş besin yemenin ve uzayda uçarken uyumaya çalışmanın oluşturduğu strestir.”

Bulguları detaylandıran hakem denetimli tezler, çözümlemeler yürütülürken ve sonuçlar onaylanırken, en azından birkaç ay boyunca beklenmiyor. Bu yüzden araştırmacıların ne ortaya çıkaracaklarını bekleyip görmek zorundayız.

Fakat eğer buna dayanılarak bir şey yapılacaksa, pek çok sürpriz beklemeliyiz. Çünkü konu uzaya geldiğinde, orada ne olabileceği konusunda henüz çok az şey biliyoruz.

Üstelik, bilinmeyen bir şey kadar sinirlendirici şey yok.

Ozan Zaloğlu

Ana görsel Popüler Science’tan alınmıştır.

http://www.sciencealert.com/early-results-from-nasa-s-twin-study-are-actually-kinda-unnerving