Yeryüzünde bildiğimiz yaşam haricinde, bugüne kadar başka gezegenlerin çevresinde yaşamın varlığına dair herhangi bir bulguya ulaşamadık.

Yine de, pek çoklarımız gibi biz bilim insanları da evrende yaşamın yaygın olması gerektiğini umuyor ve bizden başka teknoloji üretebilecek kadar zeki varlıkların var olabileceği ihtimalini es geçmiyoruz.

Günümüzde, bilim kurgu edebiyatının ve popüler kültürün de etkisiyle, oldukça geniş bir “uzaylı” ırk külliyatı oluşmuş durumda. Yine, bunların etkisi gündelik yaşamda inançlar bağlamında dahi kendini gösteriyor. Öyle ki, “uzaylı dini” akımları dahi azımsanamayacak yaygınlığa erişmiş halde.

Çok sayıda insan, yeryüzünü ziyaret ettiklerini dile getirdikleri “UFO”ları gördüklerini, iletişime geçtiklerini iddia ediyor. Çoğunluğu sahte ve bildik gökcisimlerinin yanılsamalarından oluşsa da, oldukça geniş bir “UFO görüntüleri” literatürü var. Tabii burada belirtme ihtiyacı hissediyoruz ki, böylesi görüntüler hiçbir bilim insanı ve hatta amatör astronom tarafından bile onaylanmamış, yahut onlar tarafından görülmemiştir. Yani, yeryüzünü ziyaret ettiği iddia edilen yabancı ırklara ait uçan daire vs benzeri araçların hiçbiri bilim insanlarınca görülmüş değildir. Dolayısıyla, bugün elimizde böylesi ziyaretlere veya dünya dışı uygarlıkların varlığına dair bilimsel tek bir kanıt bile bulunmamaktadır.

Neyse, biz “Dünya dışında başka uygarlıklar da vardır ve bunlar yıldızlararası seyahat teknolojisine sahiptir” varsayımını farazi doğru kabul ederek, konumuza devam edelim:

İşgalci, düşman uzaylı ırk kavramı Hollywood'un en fazla işlediği konular arasında yer alıyor.
İşgalci, düşman uzaylı ırk kavramı Hollywood’un en fazla işlediği konular arasında yer alıyor.

 

Günümüz uzaylı uygarlık kültü ve bilim kurgu, bize iki çeşit dünya dışı medeniyet profili sunuyor. İlki, Hollywood’un sıklıkla işlemeye bayıldığı işgalci uzaylı uygarlıklar. Diğeri ise, çoğunlukla UFO’cular tarafından dile getirilen “ışık ve sevgi dolu” uzaylı medeniyetler.

Hollywood’un bize sunduğu düşman, yıkıcı ve işgalci barbar uzaylı prototipini, sinema sektörünün dinamikleri açısından tutarlı görebiliriz. Herkesin bildiği üzere “galibiyetimizle biten” bol aksiyonlu ve efektli filmler insanların heyecan ve egolarına hitab ederek oldukça iyi gişe yapıyorlar. Gezegenimizin kaynaklarına göz dikerek ele geçirmek için Dünya’yı işgale gelmiş koca bir uzaylı ordusunu müthiş teknolojilerine rağmen alt edebildiğimizi görmek çoğumuzun hoşuna gidiyor. Yani burada, Hollywood’un bize sunduğu barbar uzaylı kavramını sektörün kendi dinamikleri açısından tutarlı bulabiliriz.

Ancak, ikinci kategoriye giren “barış ve sevgi dolu” uzaylı kavramı biraz daha derinlik arzediyor. Derinliğin sebebi, bunu ortaya atan kitlenin neredeyse bir inanç samimiyeti içinde uzaylı ırkların varlığını kabullenmesi ve bilimsel bir kanıtımız olmamasına rağmen yeryüzünü ziyaret ettiklerini dile getirmeleri. Carl Sagan gibi iyi niyetli bazı ünlü bilim insanlarının yaptığı mantıksal çıkarımlar da, onların bu görüşlerini destekler nitelikte görünüyor.

Temel olarak, “iyi uzaylı” kavramına inananların argümanı şu: “Yıldızlararası yolculuk yapabilecek kadar gelişmiş bir ırk, tarihsel gelişim süreci içinde kendi aralarındaki düşmanlıkları çözmüş, tüm ırk genelinde barışı sağlamış ve hem kültürel, hem de ahlaki anlamda çok üst seviyeye yükselmiş olmalı”.

UFO
“Işık ve sevgi dolu” barışçıl uzaylı kavramı, Dünya dışı ırkların uçan dairelerle yeryüzüne gelip bizi ziyaret ettiğine inanan UFO’cular arasında oldukça yaygın bir kült.

 

Bu varsayıma göre, iyi olmak zorunda olan uzaylı ırklar, galaksimizi dolaşarak bizim gibi hala şiddet ve kötülükle dolu ırkları inceliyor, yeri geldiğinde bizim de kendi etik düzeylerine yükselebilmemiz için küçük müdahalelerde bulunuyorlar. Bununla beraber, yine yüksek ahlaki yapıları gereği “biz hazır olmadan önce” hiçbir biçimde kendilerini göstermiyor ve bizim doğal gelişim sürecimize de müdahale etmiyorlar.

İşte bu son cümledeki yaklaşım, UFO’cular için olası Dünya dışı uygarlıkları “tanrısal” bir statüye yükseltiyor. Bizler, küçük, zayıf ve ilkeliz. Gelişime ihtiyacımız var ve bizden çok daha gelişmiş olan “üstün ırklar” tarafından gözleniyoruz, kollanıyoruz. Ancak, gelişimimize müdahale etmek istemedikleri, onların varlığının bilinmesi toplumsal karmaşaya yol açabileceği için, kendilerini göstermiyorlar.

Dolayısıyla elimizde “bizi izleyen, görünmez, çok güçlü” bir sembol var. Adı uzaylı olabilir ama, tanrı kavramına çok benzer bir kült oluşmuş durumda. Çoğu UFO’cunun bilimsel kanıtları hiçe sayarak göklerde uçan daireler gördüklerini iddia etmesi, uykuda ziyaret edildiğini, kaçırıldığını vs dile getirmesi de bu oluşturdukları “tanrısallık” ile, ya da daha başka bir deyişle “inançları” ile ilgili.

Var olma olasılığı bulunan uzaylı medeniyetleri, gerek Hollywood, gerekse UFO’cuların inançları bağlamında tek tipleştirip birer prototip uzaylı ırk imgesi oluşturmak her iki görüşün dinamikleri açısından mantıklı görünüyor olsa da, bilimsel yöntem ve düşünce bağlamında tümüyle yanlış.

Zeka sahibi toplulukların kendi iç dinamikleri, hiçbir zaman onları belli bir prototipe oturtulabilecek biçimde tek tipleştirmeyecektir. Kültürel bir homojenliğin gelişmesi, insan da dahil olmak üzere tüm zeka sahibi canlıların belli bir kültürel homojenlik içine bürünmesi mümkün olsa da, davranışsal açıdan topluluğun her bireyinin veya her grubunun aynı etik algıyı paylaşıyor olması beklenemez.

japon-giyim-genc
Kültürel açıdan insanlığın bile homojenleştiği görülebiliyorken, olası uzaylı ırklar niçin böyle bir homojenleşme yaşamasın? Peki ya bu homojenleşme, tüm bir ırkı aynı biçimde düşünen, aynı biçimde hareket eden bir topluluk haline dönüştürebilir mi?

 

Çok gelişip yıldızlararası yolculukları rahatlıkla yapabilecek teknolojik seviyeye erişmiş uygarlıkların bu yolculukları belli bir program dahilinde ve sıkı etik anlayışlar içinde gerçekleştirmesi olası olsa da, bunun tek sebebi yıldızlarası yolculukları yapabilecek teknolojinin ulaşımının hala güç olması ve fazla kaynak gerektirmesi olabilir. Oysa, daha da gelişmiş bir ırk, yıldızlararası yolculukları çok daha az kaynak tüketimi ile, toplumunun her ferdinin ulaşabileceği düzeye ulaştırmış olabilir.

Böyle bir topluluk içindeki, sadece eğlenmek isteyen birkaç birey, çok gelişmiş uzay araçları ile yeryüzünün üzerinde gezinip bizlerin heyecanlı bakışlarıyla dalga geçmek, korkularımızla gülmek gibi insan ırkı için çok doğal olan davranışlar içine girmeyecek dememiz ne derece mümkündür, bilemeyiz.

Ya da size başka bir olasılıktan söz edelim: Yıldızlararası yolculuklar yapabilen üstün teknolojiye sahip bir uygarlık, bu teknolojik birikime sadece kendi doğal gelişim süreçleriyle mi sahip olabilir? Kendi içinde savaş halinde olan, işgalci ve fetihçi anlayıştaki bir ırkın eline kaza veya büyük bir şans eseri böyle bir teknolojinin geçtiğini hayal edin…

Devam edecek…

Zafer Emecan