Evet, Dünya’mızın komşusu Venüs gezegeni, hiç de yaşanılır bir yer değil. Ancak yine de Venüs’ün kendi açısından hayret uyandırıcı yanları yok değil. Yunan ve İskandinav mitolojisindeki kahramanların çoğu, ne de olsa cehennemi ziyarete gitmek için epey çaba harcamışlardır. Kıyaslanınca cennet sayılabilecek gezegenimiz hakkında, onu cehennemle karşılaştırarak öğreneceğimiz çok şey var.

New York’ta Mısır’dan getirilmiş, “Kleopatra’nın İğnesi” adlı bir dikilitaş bulunmaktadır. Bu dikilitaşın üzerindeki yazıların hemen hemen tümü Central Park’a getirilişinden bu yana yalnızca 100 yıl geçtiği halde silinmiştir. Bunun nedeni dumanlı sis ve sanayi tesislerinin yol açtığı çevre kirliliğidir. Bu, Venüs gezegeninin atmosferindeki kimyasal erozyon benzeri bir durum. Yeryüzündeki aşınma (erozyon) bilgiyi siler süpürür, ancak bu süreç çok yavaş gerçekleştiği için bizim gibi nispeten kısa ömürlü varlıklar tarafından farkedilmez. Cüsseli sıradağlar milyonlarca yıl varlıklarını sürdürürler; çarpma sonucu oluşan küçük kraterler belki yüz bin yıl kendilerini korurlar. İnsanın yarattığı büyük yapılarsa yalnızca birkaç bin yıl ayakta kalır. Böylesi yavaş ve tekdüze erozyondan başka küçük ya da büyük felaketler de yapıları yok eder. Venüs’te yerküremizde ve Güneş sistemindeki diğer gezegenlerde felaketlerin yerle bir ettiği şeylere ait kanıtlar var. Daha yavaş ve tekdüze yok edici süreçler de yeryüzünde yağmur, dereler, akarsular ve sellerin toprak taşıması gibi olaylardır.

Yeryüzünün şeklini ve iklimini değiştirebilecek etkenlerden biri akıl sahibi canlılardır. Venüs’te olduğu gibi, yerküremizde de karbondioksit ve su buharı nedeniyle bir sera koşulu bulunuyor. Eğer bu sera koşulları geçerli olmasa, yerkürenin toptan ısısı suyun donma derecesinin altına düşerdi. Okyanusları sıvı halde tutan ve hayatı mümkün kılan budur. Bilindiğinin aksine hafif tertip sera etkisi yararlıdır.

Venüs’teki gibi yerküremizde de 90 atmosferlik karbondioksit vardır; şu farkla ki, kireçtaşı ve diğer karbonatlar şeklinde yerkabuğundadır, atmosferde yoktur. Yerküremiz birazcık, hem de çok azcık Güneş’in yanına kaydırılsa, ısı hafifçe yükselir. Böyle bir şey karbondioksitin bir bölümünü yüzeydeki kayalardan dışarı atar, buysa sera koşullarını şiddetlendirirdi. Bu durumda da yüzeydeki ısı düzeyi yükselirdi. Yüzeyin daha çok ısınması sonucu, karbonatlar buharlaşarak karbondioksite dönüşür ve seradaki düzgün ısı kontrolü kaybolur. Venüs’ün Güneş’e yakınlığı yüzünden, bu gezegenin tarihinin ilk dönemlerinde böyle bir olguyla karşılaştığını sanılıyor.

Bugünkü sanayi uygarlığının başlıca enerji kaynakları fosil adını verdiğimiz yakıtlardır. Odun ve petrol, doğalgaz ve kömür yakmaktayız. Bunları yakarken, havaya, çoğunlukla karbondioksit olmak üzere, zararlı gazlar salıyoruz. Bunun sonucu olarak, yeryüzü atmosferindeki karbondioksit miktarı korkunç biçimde artıyor. Seradaki ısı artışının kontrolden çıkması olasılığı, çok dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatmalıdır. Yerküremizin tüm ısısında bir ya da iki derecelik ısı artışı bile bir felakete neden olabilir. Kömür, petrol ya da mazot yakarken atmosfere sülfürik asit de salıyoruz.

Venüs’te olduğu gibi, bugün gezegenimizin atmosferinde küçücük asit damlacıklarının oluşturdukları yoğun sise rastlıyoruz. Büyük kentlerimiz zararlı moleküllerle çevre kirliliğine uğramış durumda. İnsanlar yüz binlerce yıl ormanlardan kestikleri odunları yakıyorlar ve evcil hayvanların yem olarak kullandıkları otlakların yok olmasına göz yumuyorlar. Kes-ve-yak tarımıyla sanayi uğruna ormanların yok edilmesi günümüzde artık yaygınlaşmıştır. Ormanlar otlaklardan daha koyu renktedir. Otlaklar da çölden daha koyu renktedir. Böylece yerin emdiği Güneş ışığı miktarı azalmıştır. Toprağın kullanımındaki değişimler yüzünden gezegenimiz yüzeyinin ısısını düşürmekteyiz. Bu soğuma kutup takkesinin boyutunu büyütür ve beyaz rengi nedeniyle yeryüzüne gelen Güneş ışığını daha çok yansıtarak gezegenin daha çok soğumasına yol açabilir mi acaba ? Bu da “Kaçak Albedo” olgusuna yer açar mı ?

Bizim sevimli gezegenimiz yerküre, şimdilik bilebildiğimiz tek yuvamızdır. Venüs çok sıcak bir yer Mars çok soğuk bir yer. İnsanoğlu yerkürede evrim geçirmiştir. Birkaç milyon yıl önce, yeryüzündeki evrim sonucu ilk insanları belirdiğinde, zaten orta yaşa ulaşmış bir dünyaydı yerküremiz. Gençliğinin felaketlerinden ve haşaralığından bu yana 4,6 milyar yıl geçmişti. Aklımız ve teknolojimiz bizlere iklimimizi etkileme gücü kazandırdı. Acaba bu gücü hangi yöne kullanacağız? Tüm insanlık ailesini etkileyecek sorunlarda bilgisizliğe ve ‘nemelazımcılığa’ boyun mu eğeceğiz? Yerküremiz minnacık ve “Dikkat! Kırılacak Eşya!” türünden bir şeydir. Lütfen özen gösterin.

Kemal Cihat Toprakçı