Hayal etmekte bile zorlandığımız sonsuz uzayın derinliklerinde bir yerde bize benzeyen ya da benzemeyen başka varlıkların yaşıyor olabileceği düşüncesi bizleri daima heyecanlandırdı.

Bu düşüncenin bizi mest etmesine engel olamıyoruz. Onlarla bir şekilde iletişime geçmek, yalnız olmadığımızı kesin olarak bilmek ya da onlara sesimizi duyurmak ne kadar da muhteşem olurdu, öyle değil mi? Kimilerine göre öyle, ancak Stephen Hawking gibi kimi bilim insanlarına göre Dünya’mızdan başka diyarlara sesimizi duyurma fikri, risklerini düşününce pek de mantıklı bir hareket olarak görülmüyor.

Yine de bazı bilim insanları bunu benimseyerek önemli çalışmalarda bulunmuşlar. Nitekim Carl Sagan’ın öncülük ettiği uzay araçlarına yerleştirilmiş altın ve alüminyum plaklar projeleriyle başka Dünya’lara sesimizi duyurma çabamız çoktan başlamış halde.

n-HUMAN-ALIEN-FINGER-TOUCH-large570

Altın Plaklar Fikri Nasıl Oluştu?

1971 yılında NASA, dış gezegenler hakkında bilgisizliğimizi gidermek amacıyla Pioneer Programı’nı başlattı. Pioneer Programı, Pioneer 10 ve Pioneer 11 uzay araçlarını içermekteydi. Pioneer 10 aracı 3 Mart 1972’de Cape Kennedy üssünden fırlatılmadan önce ABD’li gökbilimci Carl Sagan’ın aklına aracın üzerine bir mesaj iliştirme fikri geldi. Çünkü Pioneer 10 uzay aracının Jüpiter’i araştırdıktan sonra onun çekim kuvvetiyle Güneş sisteminin dışına savrulması bekleniyordu.

Sagan’a göre yıldızlararası yolculuğa çıkacak bu aracın üzerine konulacak bir mesaj, olası uzaylı bir medeniyet için oldukça değerli olabilirdi. Ancak Pioneer 10 uzay aracı herhangi bir yıldıza doğru ilerlememekteydi. Araç, Avcı ve Boğa Takımyıldızlarının yakınlarında, hiçbir cismin olmadığı bir boşluğa doğru ilerleyecekti.

Mesajın herhangi uzaylı bir medeniyetin eline geçmesi, onların ancak aracı yakınlarından geçerken tespit ettikten sonra yanına gidip mesajı teslim almaları durumunda gerçekleşecekti. Carl Sagan bu durumu okyanusta bir kazazedenin şişe içinde okyanusun rastgele bir yerine pusula göndermesine benzetiyor.

Carl Sagan.

Mesaj

Aşağıdaki görselde gördüğünüz mesaj, Carl Sagan ve ressam eşi Linda Salzman tarafından tasarlandı. Amaç uzaylılara kendimizi ve gezegenimizi tanıtmak, nerede olduğumuzu söylemekti. Bu yüzden mesajın erkek ve kadın figürleri haricinde kolayca anlaşılabilecek bir yanının bulunduğunu söylemek zor.

İçerisinde oldukça kompleks ancak aynı zamanda basit mesajlar içeren bu mesaj, 15 x 23 cm boyutlarında altın ile kaplı alüminyum bir plağa işlendi ve Pioneer 10’un anten taşıyıcıları üzerine yerleştirildi. (Aynı mesaj 1973’te Pioneer 10’un ikizi sayılan Pioneer 11 üzerine de yerleştirilmişti.) Mesajın boşlukta, Dünya’ya oranla daha az aşınmaya uğrayacağı düşünüldüğü için yüz milyonlarca yıl sağlıklı kalabileceği varsayıldı.
pioneer-plaque1

Mesajın içeriğine ve neler söylediğine özetle bir bakalım. Mesajın sol üst tarafında halter benzeri şekil, nötr hidrojen atomunun paralel ve anti-paralel proton ve elektron dönüşleri arasındaki geçişi temsil ediyor. Evrende en bol bulunan element olduğundan Hidrojenin şematik olarak gösterilmesi tercih edildi. Hidrojen atomunun temsil edildiği şeklin altında ise tuhaf saçılımlı yapı, ikili sistemde Güneş sisteminin 14 pulsara göre uzaklığını ve dönüş sıklığını (dönüş zamanını) gösteriyor.

Bunun hemen altında Güneş sisteminin temsil edildiğini ve uzay aracının çıkış noktasının gösterildiğini kolayca anlamış olmalısınız. Pioneer 11’in sonradan yönünün değiştirilmesi sonucunda üzerindeki bu şemanın geçersiz kaldığını da söyleyelim. Gezegenlerin alt ve üstlerindeki işaretler ise gezegenlerin Güneş’e olan uzaklıklarına gösteriyor.

Bütün bu mesajlar ve temsiller arasında en dikkat çeken şeklin erkek ve kadın figürleri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Uzaylıların bulması halinde, onlar için de büyük olasılıkla mesajın en şaşırtıcı ve en ilgi çeken tarafı bu şekil olacaktır. Bu resim Carl Sagan’ın eşi Linda Salzman’ın Yunan heykelleri ve Leonardo da Vinci’nin çizimlerinden esinlenerek tasarlanmıştı. Ancak Sagan ve eşi Salzman, bu çizimden ötürü olumlu yorumlardan çok feministlerden, eşcinsellerden, askerlerden ve sanatçılardan yığınla olumsuz eleştiri almışlardı.

Örneğin çizimde erkeğin kadını ihmal ediyormuşçasına çizilmesine cevaben Carl Sagan, erkek ve kadın figürlerinin el ele ya da çok yakın çizilmesi halinde uzaylıların erkek ve kadınların tek bir organizma olduklarını sanabileceğini söylemişti. Erkek ve kadının aynı duruşta çizilmemesinin sebebi olarak Sagan, bacağın esnek bir yapı olduğunu ya da kolların bükülebileceğini uzaylılara anlatmak istediğini söylüyordu. Erkeğin bir eli havada selam veriyor olmasına yine feministlerden eleştiri mektupları geliyordu. Ancak Sagan, her iki figüründe eli havada durmasının uzaylıların insanları ellerinin sürekli elleri havada gezen canlılar olarak anlamasına sebep olabileceğini söylemişti. Bu figürlerin yerine bir çift dua eden insan çizilmesi gerektiğini savunan dincilerden tutun, kadının dış cinsel organının çizilmemesine kadar her kesimden ve herkesten eleştiri yağmıştı. Elbette Sagan’a destek olmayan kimse de yok değildi. Mesajın içeriğinin doğru olup olmadığı tartışması kadar, mesajın biz insanlar için ne anlamlar ifade ettiği de konuşulmaya başlanmıştı. Carl Sagan’ın mesaj için en anlamlı yorum olarak gördüğü New York Times’ın cümlelerine burada yer vermek istiyoruz:

“Gökyüzünün bilinmeyen yasalarına rağmen, insan yıldızlara mesajlar gönderebiliyor ama Dünya’da bulunan kendi sistemlerine egemen olmakta hala aciz. İnsanın günün birinde kendi gezegenini nükleer güçle yok etmemesi için çareler aranırken, sesi gittikçe yükselen bir koro, onun bu gezegeni aşırı üreyerek ya da kaynakları uygunsuz biçimde kullanarak tüketebileceğini söylüyor. O halde, uzaya fırlatılan mesaj aynı zamanda Dünya’ya yapılan bir uyarıdır. Altın kaplı levha hala var olan insanlardan bir mesaj verebilmelidir; bir zamanlar yaşamış insanlardan değil.

adoptaspacecraftvoyager1
Pioneer 10 Uzay Aracı’nın bir sanatçı tarafından yapılmış olan tasviri.

 

Bu sözlerden yalnızca birkaç yıl sonra 1977’de NASA, Pioneer Programı’nın devamı olarak dış Güneş sistemini araştırma amacıyla Voyager Programı’nı başlatacaktı. Pioneer araçlarında olduğu üzere Voyager araçlarının da dış Güneş sistemini araştırdıktan sonra yıldızlararası yolculuğa çıkacakları bilindiğinden Carl Sagan daha önce yaptığını tekrarlamak istedi. Voyager 1 ve Voyager 2’ye de altın plaklar konulacaktı ancak bu yeni plaklar Pioneer plaklarının üst modelleri olacaklardı. Carl Sagan plakların içeriği için geniş bir komite oluşturdu ve plağın içerisine Güneş sistemindeki gezegenlerin, Dünya’mızın, vücut ve vücut yapımızın, DNA’mızın, yeni doğan bebeklerin, ailelerin, hayvanların, ağaçların, yaprakların, böceklerin olmak üzere 115 fotoğraf koyuldu.

Ayrıca plak 39 adet gök gürültüsü, rüzgar, balina, kuş, dalga sesleriyle birlikte 55 dilde uzaylılara selam mesajları da içeriyordu. Türkçe kaydedilen selamlama mesajı ise; “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah-ı şerifleriniz hayır olsun.’’ şeklindeydi. Plağa 22 adet de müzik eklendi. Buraya tıklayarak plağın içerisine konulmuş bütün fotoğraflara ulaşabilirsiniz.

Voyager altın plağının kapağı (solda) ve kendisi (sağda).

 

Voyagerlara yerleştirilmiş olan plağın kapağında fotoğrafta görebileceğiniz üzere daha önce Pioneer araçlarına da çizilmiş olan pulsar haritası bulunmaktadır. Sağ altta, yine Pioneer araçlarında da yer verilmiş olan hidrojen atomunu görebilirsiniz. Pulsar haritasının üzerindeki ve plağın sağındaki çizimler ile plağın nasıl çalıştırılacağı anlatılmıştır. Erkek ve kadın figürlerine ise gelen yoğun eleştiriler sonunda izin verilmemiştir. Altın kaplama bakırdan yapılan plak, yarılanma ömrü 4.46 milyar yıl olan Uranyum-238 ile kaplanmıştır.

Voyager 1, bugün Zürafa takımyıldızı yönünde ilerlemekte ve yaklaşık 40.000 yıl sonra Gliese 445 yıldızına 1.5 ışık yılı kadar yakından geçecek. 40.000 yıl insan ömrüyle kıyaslandığında oldukça uzak bir gelecek olarak gözükebilir ancak evrensel ölçeklerde 40.000 yıl yalnızca bir “an”dan ibarettir. 40.000 yılı altın plakların uzun ömrüyle kıyaslarsak aslında herhangi uzaylı bir medeniyetin plağı bulması çok da düşük bir ihtimal değil.

Gelişmiş uzaylı bir medeniyetin plağı bulup çalıştırmayı başardıktan sonra seslerimizi dinleyip, fotoğraflarımıza bakacağı anı bir hayal edin. Ya da biz, bugün binlerce hatta milyonlarca yıl önce gönderdikleri mesaj sayesinde evrenin çok uzaklarda bir yerinde yaşadığını bildiğimiz bir medeniyetten böylesi bir mesaj alsaydık, ne yapardık? İnsanlık, neler düşünür ve neler hissederdi? Acaba amaçları Carl Sagan’ın tasvir ettiği üzere bir toz tanesinin geçici bir süreliğine hakimi olmak isteyen “o” insanlar neler hissederdi? İnsanlık olarak, o saatten sonra Dünya’nın aynı anda hem çok küçük hem de çok büyük olduğunu, aynı anda hem çok değerli hem de çok değersiz olduğumuzu anlayabilir miydik? Belki de gerçekten altın plaklar, sonsuz uzay okyanusunda savrulmakta olan bir mesajdan çok, kendimize gönderdiğimiz anlam dolu mesajlardır.

“Şimdi insanoğlunun yeni gemisi,
Sonsuz bilinmeyene gidiyor,
Çıplak, yıldız hızıyla, yılların ilerisine,
El ele, sınırın ötesine ve yalnız.
Git, türümüzün küçük temsilcisi,
Ulaş ulaşabilirsen, uzak bir limana.”

Aim Morhardt
Altın Haberci 

Kemal Cihat Toprakçı

(1) http://www.nasa.gov/centers/ames/missions/archive/pioneer.html
(2) https://en.wikipedia.org/wiki/Pioneer_program
(3) http://voyager.jpl.nasa.gov
(4) Sagan, C. (2013) Kozmik Bağlantı. Say Yayınları.

Bu yazımız, sitemizde ilk olarak Mart 2016 tarihinde yayınlanmıştır.