Yazımızın ilk bölümünde, istisnasız tüm gelişen ve şehirleşen ülkelerin yaşadığı demografik geçiş sürecini Zargonya* isimli hayali bir ülke kurarak anlatmaya başlamış, çekirdek ailelerin oluşum sürecine kadar gelmiştik.

Bu bölümde ise artık büyük oranda şehirleşmiş olan Zargonya’da şehir hayatının demografik yapıya etkisini anlatmaya devam edip, demografik geçiş sürecinin ileri aşamalarına bakıyoruz. Nerede kalmıştık? Artık çocukların eğitim görmesi gereken, okullarda geçirmek zorunda oldukları süre uzamış, anne babaların çocuklarından herhangi bir maddi katma değer elde etmeden 20’li yaşların ortasına kadar okutmaları gerektiğini söylemiştik.

Gelişmemiş ve şehirleşmemiş toplumlarda bireylerin çok fazla eğitim görmesine gerek yoktur, çünkü tarım ve hayvancılık yüksek eğitimli olması gerekmeyen çok fazla iş gücüne ihtiyaç duyar. Bu da, şehirleşmemiş toplumlarda çok kısa süreler (5 yıl ve altı) eğitim almış çok sayıda kişinin iş gücüne katılması anlamına gelir. Oysa şehirleşmiş toplumlarda iş olanakları çok daha çeşitlidir ve kişinin bu olanaklardan faydalanması için uzun bir eğitim sürecinden geçmesi, lise ve üstü eğitim alması gerekir.

Birkaç on yıl öncesine kadar “yetişkin” sayıldığı için iş hayatına atılan, aileye katma değer kazandıran ve çoktan kendi ailesini kurmuş olan 20’li yaşlarındaki gençler, artık üniversite öğrencisi ve anne babaları hala onlara bakmak zorunda. (Fotoğraf telif: CampusCareer)

 

Şehir hayatı güzel olsa da pahalıdır. İnsanlar işe gitmek için toplu taşıma araçlarını kullanmak zorundadır ve bu ek masraf demektir. Aynı zamanda şehirlerde evlerinde akan suya da para ödemeleri gerekir.  İletişim de şehirlerde zorunluluk olduğundan telefon, internet gibi ek “faturalar” ailelerin karşılamak zorunda olduğu masraflar arasına eklenir. Gelişmemiş ülkelerdeki gibi köyün herhangi bir yerine ev kuramazsınız, şehirlerde yaşam alanları azdır ve yaşadığınız ev için de bir çiftçi ailenin birkaç yıllık kazancından daha fazla para ödemeniz gerekir. Zargonya’da aileler tüm bu masrafları artık anne ve babanın birlikte çalışmasıyla ancak karşılayabilecek durumdalar.

Birlikte çalışan anne ve baba için, çocuk artık büyük bir yük. Doğum, annenin çalışmasına engel oluyor ve çocuğun bakımı büyük masraflar çıkarıyor. Daha 50 yıl öncesine kadar 5 ve üzeri sayıda çocuğun normal ve gerekli olduğu Zargonya’da aileler hiç durmadan çalışmak zorunda olduklarından, çocuk yapmak hayatlarına kolaylık değil, zorluk çıkarmak anlamına geliyor. Çalışmak zorunda olan ailelerin üzerine; bakıcı, kreş ve anaokulu masrafları biniyor. Çünkü çalışmaya devam etmek için, çocuklarını bu kurumlara emanet etmek zorundalar.

Bu da, şehirli ailelerde kültürel bir kırılmaya neden oluyor:

“en iyisi 1 tane, maksimum 2 tane çocuk iyidir”. Ortalık, her mahalle kreşlerle dolmaya başlıyor ve çocuk bakıcılığı yaygın bir meslek haline geliyor…

Ancak bu durum Zargonya devleti için büyük bir sorun. Çünkü ülke kalkınmasının devam edebilmesi için daha fazla iş gücüne ihtiyaç var. Ailelerin çocuk sayısının 2’nin altına düşmesi, nüfusun yaşlanmaya başlaması, yeterli yeni iş gücünün kesilmesi demek.

Aileler iyi bir yaşam sürmek istiyor. Ancak, iyi yaşam pahalı ve aileye ek masraf yükü bindiren çocuk yaşam kalitesini düşürüyor. Ne kadar az çocuk sahibi iseniz, o kadar rahat ve iyi yaşıyorsunuz… (Fotoğraf telif: 123rf)

 

Zargonya devleti aileleri çocuk yapmaya teşvik etmek için önlemler almaya başlıyor: Çocuk yapan çalışan kadınlara uzun süreli “ücretli izin” seçeneği sunuyor. Bununla da yetinmiyor, ailelere yaptıkları her çocuk için belli bir “parasal destek” sunuyor. Çocuk sayısı arttıkça bu desteğin miktarını da yükseltiyor. Bu şartlar altında çocuk aileye katma değer katıyor ama, şehir hayatı zor ve insanlar “iyi yaşamak“, sosyal hayatın daha fazla içinde olmak istiyorlar. Zargonya devletinin çocuk başına sunduğu katma değer, ailenin iyi yaşamasına, çocuğun aileye binen maddi yükünü karşılamaya dahi yetmiyor.

Devlet çocuk teşviklerinin miktarını ne kadar artırırsa artırsın, bu bir işe yaramıyor, çünkü ülke geliştikçe şehirlerde güzel yaşam olanaklarına ulaşmak daha pahalı hale geliyor. Bunun yanında sürekli çalışmak zorunda olan ve çok az boş vakti olan insanlar, sosyal yaşamdan kopmamak adına az kalan boş vakitlerini de çocuk bakımına ayırmaktan kaçınıyor.

Bir toplumun sürekliliğini devam ettirebilmesi için çift başına en az 2,1 çocuk yapılmak zorunda. Bu oran yakalandığında, toplum “nüfus artışı olmaksızın” varlığını yüzyıllar boyu sürdürebiliyor. Ancak, çift başına 2,1 çocuk ortalaması demek; nüfusun genç değil orta yaşlı bir popülasyona evrilmesi demek oluyor. Genç nüfusun sürekliliğini sağlayabilmek için çiftler 3 ve üzeri çocuk yapmak zorundalar.

Zargonya devletinde artık çift başına çocuk sayısı 2,1’e düşmüş durumda ancak, genç iş gücü sayısı hızla azalıyor. Kuruluşunun üzerinde geçen 80 yıl sonunda 65 milyonluk bir nüfusa ulaşmış olan Zargonya artık yaş ortalaması 35 olan, hızla yaşlanan bir ülkeye dönüşüyor.

Ve demografik geçiş bir kırılmaya daha sebep oluyor!

Çift başına 1 veya 2 çocuk yapan ailelerin çocukları büyüyor ve 20’li yaşlarının ortasından itibaren iş hayatına atılmaya başlıyorlar. Bu çocuklar çalışmak ve geçinmek zorundalar. Aynı zamanda kendi ailelerini kurup onlar da en fazla 1 veya 2 çocuk yapıyor. Hatta bazı aileler artık çocuk yapmamaya başlıyor. Zargonya şehirlerinde hayat zor ancak, insanlar için seçenek bol. Artık kadın da, erkek de çalışmak zorunda olduğundan, herkes ekonomik açıdan bağımsız olmaya ve daha iyi bir hayat sürmeye çabalıyor.

Daha iyi bir yaşam arzusu ve ekonomik bağımsızlık, aile kavramının ikinci plana itilmesine neden oluyor. Boşanmalar yaygınlaşıyor. (Fotoğraf telif: dreamstime.com)

 

İyi bir hayat sürmek isteyen gençler, “masa başı” işlere yöneliyorlar. Gençlerin çoğu artık yüksek eğitim düzeyine sahip ve fabrikalarda bol miktarda iş imkanı olmasına rağmen, buradaki “kas gücü” gerektiren işlerden uzak duruyorlar. Zargonya gençleri daha saygın ve temiz olarak gördükleri masa başı işlere yöneliyor. Sanayi kurumları ve fabrikalar çalıştıracak eleman bulmakta güçlük çekmeye başlıyorlar.

Daha iyi bir hayat, evliliklerde daha az sorun yaşamak istendiği anlamına geliyor. Önceleri problem olarak görülmeyen küçük aile içi sorunlar artık yeni nesil Zargonyalılar için büyük bir sorun haline dönüşüyor. Gençler, uzun eğitim süresi nedeniyle 20’li yaşların ortasında iş hayatına atılmak zorunda kalıyorlar ve bu nedenle evlilik sayısı düşüyor ve önceleri 18 civarı olan evlilik yaş ortalaması yükselip 30’lu yaşları buluyor. Bunun yanında boşanma oranları da artmaya başlıyor.

15-20 yıl önce hemen her mahallede çok sayıda bulunan kreş ve anakollarının sayısı hızla azalmaya başlıyor. Çünkü, artık insanlar hem çok geç yaşta, hem de çok az sayıda çocuk yapıyor. Artık televizyonlarda bebek bezi, bebek maması reklamları az çocuk sayısı nedeniyle piyasası küçüldüğü için çok daha nadir görülmeye başlıyor.

Son kırılma, çok daha dramatik bir nedenle geliyor!

Gelişen beslenme ve sağlık hizmetleri nedeniyle artık insanlarda ortalama ömür 70 yaş ve üzeri. Zargonyalı yeni nesil bireylerin anne ve babaları yaşlanıyor. Ancak Zargonyalı şehirli nüfus, çalışmak zorunda ve iyi bir yaşam için çok çaba harcıyorlar. Dolayısıyla, yaşlanıp artık bakıma ihtiyaç duyan anne babaları ile ilgilenemiyorlar. Fakat, kendilerini yetiştiren bu insanlara bakmak zorundalar. Katma değer sağlamadığı için çocuk yapmayan gençlerin üzerine hesapta olmayan bir yük biniyor: Anne ve babaları…

Demografik geçiş olağan sonuçlarından birini daha gösteriyor: Çocukları artık anne babalarına bakamıyor. Yaşlılar için gidebilecekleri tek yer, huzurevleri.

 

Azalan kreşlerin yerini, “yaşlı bakım evleri” almaya başlıyor. Zargonyalı gençler, anne ve babalarını bu bakım evlerine yerleştirmeye başlıyorlar. Bu da onlar için ek bir masraf ama, bu masrafı karşılamak zorundalar. Yükselen ortalama ömür nedeniyle hızla sayısı artan yaşlı nüfus hem emeklilik maaşı ödemek zorunda olan Zargonya devleti, hem de onlara bakmak zorunda olan halk için büyük bir yüke dönüşüyor.

Her yan yaşlı bakım evi dolmaya başlıyor. Yaşlı bakıcılığı bir iş kolu haline dönüşüyor. Artık televizyonlarda bebek bezi reklamı değil; yaşlı bezi ve yaşlı bakım ürünleri reklamları dönmeye başlıyor. Zargonya devleti ise zor durumda…

Artık nüfus artmıyor, üstüne yavaşça azalmaya başlıyor. Zargonya, yaş ortalaması 40 olan, genç iş gücü çok azalmış çözüm üretmesi gereken bir ülke. Zargonya hükümeti sosyal hizmetleri ve emeklilik maaşlarını ödeyebilmek için mecburen emeklilik yaşını yükseltiyor. Geçmişte 40 yaşında emekli olan insanlar, artık 60-65 yaşına kadar çalışmak zorunda.

Nüfusa oranla az sayıda fakat çoğu yüksek eğitimli olan gençler, daha “temiz” ve yüksek gelirli işleri tercih ettiği için fabrikalar eleman bulamıyor. Ülke mühendis dolu ama, fabrikalarda kaynak yapacak, torna tezgahı başında çalışacak vasıfsız veya ara eleman kalmamış durumda. Sanayi kurumları için acilen genç ve ucuz iş gücüne ihtiyaç var, Zargonya hükümeti tarihi bir karar almak zorunda.

Ülkeye göçmen alımları başlıyor!

Zargonya hükümeti, gelişmemiş ülkelerden göçmen alarak genç ve dinamik iş gücünü sağlamak zorunda. Ülkeye milyonlarca yabancı göçmen geliyor ve fabrikaları bunlar doldurmaya başlıyor. Göçmen, Zargonya hükümeti için iyi. Çünkü Zargonya vatandaşlarından daha çok çalışıp, daha az ücret alıyorlar. Ülke ekonomisi yeniden hareketleniyor ancak, toplumsal sorunlar baş gösteriyor.

Demografik geçiş sonucu nüfusu hızla yaşlanan ülkeler göçmen almak zorunda kalıyor ve bu durum ülkede toplumsal / sosyal sorunlara neden oluyor. (Fotoğraf telif: Der Spiegel)

 

Halk göçmenlerden hoşnut değil. Çünkü gelen göçmenlerin çoğu eğitimsiz ve şehir hayatına yabancı. Zargonya sosyal yaşantısına yabancı olan bu göçmenler sosyal sorunlara neden oluyorlar. Bir Zargonyalı’dan daha ucuza çalışan ve rahatlıkla iş bulabilen göçmenler halk içinde hoşnutsuzluğa neden oluyor. Göçmenlere yönelik eylemler başlıyor. Göçmenler dışlanıyorlar ve kendi aralarında daha mutlu olduklarını görüp gruplaşmaya başlıyorlar.

Artık Zargonya şehirlerinde göçmenlerin yaşadığı gettolar kurulmaya başlıyor. Bu göçmenler henüz demografik geçişin başlarında oldukları için hala çok çocuk yapıyorlar ve nüfusları hızla artıyor. Genç iş gücü sorunu çözüldü ama, Zargonya’nın sosyal yapısı radikal bir değişime uğradı. Her iki taraf da birbirini sevmiyor, hoşlanmıyor. Fakat birlikte yaşamak zorundalar…

100’üncü yılına giren Zargonya’nın nüfusu artık 90 milyon. Ancak, genç nüfusun büyük kısmı on yıllar önce gelen göçmenlerin çocuklarından oluşuyor. Başarılı bir hükümete sahip olan Zargonya’da devlet göçmelerin topluma adaptasyon sorununu çözdü. Başlangıçtaki karmaşa ve hoşnutsuzluk artık yerini birlikte yaşayan karma bir topluma bırakmış durumda.

Ama yeni bir sorun kapıda! Çünkü gelen göçmenler de şehirleşti ve onlar da artık az sayıda çocuk yapıyor. Kısa bir süreliğine gençleşen toplum, yine hızla yaşlanmaya başlıyor.

Tek bir çare var! 

Zargonya hükümeti tekrar ve tekrar yeni göçmenler almak zorunda!

Zafer Emecan

(*) Zargonya, Erkin Koray’ın “Anladın mı evladım” isimli güzide eserinde, bizlere görüp görmediğimizi sorduğu yerin adıdır.