Gezegenimizin kuzey yarımküre gökyüzünü gösteren bu tarihi Çin haritası, gök bilim tarihindeki en etkileyici belgelerden biri olan 13 bölümlük Dunhuang Yıldız Atlası’nın bir parçasıdır.

Bilinen en eski eksiksiz yıldız atlası olan ve 649-684 yılları arasında Tang Hanedanlığı dönemine ait olduğu belirlenen bu belge, 1907 yılında Çin’in Dunhuang bölgesindeki İpek Yolu üzerinde Mogao mağara kompleksinde bulunmuştur. Belgeyi oluşturmak için kullanılan hassasiyet ve oranlamayı inceleyen yakın tarihli bir araştırma, atlasın 1339 yıldızın konumu ile, 257 takımyıldızı, yıldız grubu ve alt takımyıldızının iyi biçimde listelendiğini ortaya koyuyor.

Elle çizilmiş olan atlastaki yıldız konumları, çok küçük kusurlarla, birkaç derecelik farklarla doğrudur. Kuzey kutup bölgesini gösteren en üstte verdiğimiz örnekte, günümüz takımyıldızlarından Büyükayı’nın bir parçası olan ve kolaylıkla tanınabilen büyük kepçe haritanın alt kısmı boyunca görülebilmektedir.

Dunhuang-star-chart-2
Dunhuang Yıldız Atlası, uzunca iki kağıda 13 bölüm halinde çizilmiştir. Büyük boyutlu görmek için görsele tıklayabilirsiniz.

 

Buna ek olarak, atlas 30 derecelik bölümler halinde eşlek bölgesini betimleyen 12 çizimi ve günümüz Avcı Takımyıldızı’nı andıran bir yıldız grubunu da içermektedir. Bu atlas, Londra’da bulunan British Library’de sergilenmektedir.

Antik Çin’de, astronomi bir devlet politikası olarak destekleniyordu. Bunun amacı, hem askeri yön bulma görevlerinde yardımcı olması, zamanı ve dolayısıyla mevsimleri saptamada vazgeçilmez oluşu, hem de denizcilik açısından çok gerekli olmasıydı. Bununla beraber, astronomi çalışmalarının halka yayılmasına izin verilmiyor, bir devlet sırrı olarak sadece rütbeli komutanlar ve devlet kademelerinde yönetici olanlar tarafından erişilebiliyordu. Buradan, Çin devletinin astronomi bilgilerini (haklı olarak) stratejik bir değerde gördüğünü söyleyebiliriz.

Bu atlas aslında iki bölümden oluşur. 13 parçalık gökyüzü, yıldız ve takımyıldız betimlemeleri ilk bölümdür. İkinci bölüm ise, bu yıldızlar ve konumları üzerine çeşitli kehanetlerin yer aldığı bir nevi “falcılık” kısmıdır. Ancak, bu “kehanet” bölümlerini şaşırtıcı olarak niteleyemeyiz. O tarihlerde yapılan hemen her türlü astronomi faaliyeti, astroloji ile iç içeydi ve astronomların hemen tamamı aslında birer “kâhin” görevine de sahipti.

cinuzayaraci
Köklü bir astronomi geleneğine sahip olan Çin, bugün Ay’a robot uzay aracı gönderebilecek bilimsel gelişmişliğe ulaşmıştır (Telif: CNSA).

 

Astronomların gerçekte birer astrolog gibi davranması ve kehanetlerde bulunması Ortaçağ’da ve sonrasındaki uzun yüzyıllar boyunca sürmüştür. Osmanlı’daki Takiyüddin ve aynı dönemde astronomi gözlemleri yapan Tycho Brahe dahil olmak üzere devlet tarafından desteklenen hemen tüm astronomlar ve kurdukları gözlemevlerinde yapılan gözlemler, devlet başkanları ve üst düzey yöneticiler için gelecek öngörüleri sunma görevi taşıyorlardı.

Astronomların falcılık görevinden kurtulup, bilimsel amaçlı keşif gözlemleri yapmaya başlaması ve evreni anlamlandırma çabalarının bir sistematiğe kavuşması ancak Galileo, Kepler ve Kopernik gibi büyük bilim insanlarının çabaları sonunda gerçekleşmiştir. Hatta, büyük keşifler yapmış olmalarına rağmen, Kopernik ve Kepler gibi bilim insanları dahi kendilerini “para kaynakları olan egemenlere” kehanet sunmaktan alamamışlardır.

Hazırlayan: Mesut Özkan
Geliştiren: Zafer Emecan