Atalarımız “Güneş girmeyen eve doktor girer” demişler. Ne de güzel demişler. Aranızda vampir yok değil mi? Evet, yoksa bu yazıyı okumaya devam edebilirsiniz.

Güneş’te her saniye 600 milyon ton hidrojen 596 milyon ton helyuma dönüşür.  Böylece Güneş her saniye 4 milyon ton kütle kaybeder ve bu kaybolan kütle ısı ve ışık olarak uzaya yayılır. Güneş’in merkezindeki sıcaklık 15 milyon dereceye kadar çıkarken yüzeyindeki sıcaklık yaklaşık 6 bin derecedir.

Yıldızımızın merkezinde nükleer füzyon denilen termonükleer reaksiyonlarla Hidrojenlerin Helyuma dönüşmesi sonucu açığa çıkan fotonların Güneş’in yüzeyine çıkması binlerce yıl sürer. Yüzeye çıktıktan sonra Dünya’ya ulaşmaları ise yaklaşık 8 dakika’dır. Yani şu an Güneş’ten bize gelen ışınlar, binlerce yıl artı 8 dakika yaşındadır.

Güneşin ikinci kütle kaybı ise Güneş rüzgarları sayesindedir.  Yıldızımız her saniye 1.5 milyon ton daha kütle kaybeder rüzgarlar sebebiyle. Bu rüzgarlar Dünya’nın manyetik alanına çarpıp aurora denilen güzelim ışık gösterilerine sebep olurlar.  Dolayısıyla Güneş’in her saniye kütle kaybı kabaca 5.5 milyon tondur. Bir yılda ise 174 trilyon ton gibi muazzam bir kütle kaybı yaşar.

Şu anda 5.5 milyar yaşında olduğunu hesapladığımız yıldızımız her saniye 5.5 milyon ton kütle kaybetmesine rağmen, daha 5 milyar yıl ömrü vardır. 5 milyar yıl sonra ise  bu kayıp ancak binde 34’ü kadar olacaktır.

Bu kayıp Güneş’in asıl kütlesi karşısında ihmal edilebilecek kadar küçüktür. Yani Dünya’nın en zengin adamının 1 lira kaybetmesi gibidir. Kendisini etkilemez. Çünkü Güneş, kütle olarak dünyamızın tam 330 bin katıdır. Hacim olarak ise 1 milyon 300 bin Dünya’yı içine sığdırır. Yıldızımız, tek başına güneş sisteminin toplam kütlesinin %99.86’sına sahiptir ve diğer devasa gezegenler, cüce gezegenler, göktaşları ve uydular ancak Güneş Sisteminin %0.14’ünü oluştururlar. Yani, bizim için çok büyük görülen bu rakamlar, Güneş için neredeyse bir hiçtir.

The_Aurora_Borealis_or_Northern_Lights_shines_above_Bear_Lake_at_Eielson_Air_Force_Base,_Alaska,_on_18_Jan_050118-F-MS415-003
Güneş rüzgarları, Dünya’nın manyetik alanından içeri sızdıkları kutup bölgelerinde muhteşem kutup ışıklarına (Aurora) yol açarlar.

Güneşin kaybettiği bu kütlenin tek hissedildiği nokta Güneş’in kütle çekim kuvvetinin göreceli olarak zayıflaması sebebiyle dünyamızın her yıl 1.6 cm gibi bir miktar Güneş’ten uzaklaşmasıdır.

İşte uzaya ısı ve ışık olarak yayılan 5.5 milyon ton kütlenin 2 milyarda biri dünyamıza ulaşır. Bu sayede sular buharlaşıp bulut olur, atmosfer motoru çalışır. Bitkiler fotosentez yaparak hayat bulur. Karbondioksit alıp, oksijen verirler. Bazı bitkiler gün battıktan sonra bile depoladıkları güneş ışıkları ile pasif fotosentez yaparlar.

Uzay araçları ve dünyamızın etrafında dönen yapay uyduların çoğu Güneş’ten gelen ışınlarla pillerini şarj edip, faaliyetlerine devam ederler. Biz bu sayede uydulardan TV yayınlarını izler, GPS ile yolumuzu bulur, hava durumunu takip eder, telefon görüşmelerimizi yapar ve internete bağlanırız.

14730756940.62067900
Güneşlenmek sağlığa yararlıdır. D vitamini üretirsiniz, cildiniz gençleşir, yenilenir. Tabii, bronzlaşacağım diye bütün gün Güneş altında pişmeyi kastetmiyoruz. Az ama öz güneşlenin, yanıp kavrulmayın. En azından, koruyucu kremler kullanın.

Güneşimizin bu özelliklerinin yanında insan hayatı için çok kritik bir görevi var. İnsanın hayati fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için en önemli maddelerden birisi Kalsiyum ve D vitaminidir. D vitamini bitkilerde kolay kolay bulunmaz. Bazı balık türleri ve sütte vardır ancak, bu miktar insanın D vitamini ihtiyacının ancak %10’unu karşılar. Peki kalan kısmını nereden karşılarız?

Tahmin ettiğiniz gibi: Güneş‘ten.

Güneş’ten doğrudan D vitamini almayız elbette, çünkü Güneş vitamin değil, ışık saçar. İnsan derisinin ilk katmanının hemen altında bulunan bir madde yıldızımızdan gelen ultraviole ışınlarla tepkimeye girip D vitamini meydana getirir. Bu sayede insan vücudunun ihtiyacı olan D vitaminin %90’ı, Güneş’in gözle görülmeyen ve yukarıda belirttiğimiz kütle kaybı ile Dünya’ya ulaşan ultraviyole ışınları sayesinde var olur. Bu olmasaydı, D vitamini eksikliğinden kaslarımızın kasılması ve gevşemesi zorlaşacak, kemik erimesi başlayacak, zayıf ve hasta olacaktık.

Kalsiyum kasların kasılması için en önemli maddedir. Değilse ne elimiz kalem tutacak, ne klavyeye dokunabilecek ne de bir şey kaldırabilecektik. Hamilelik yaşayan hanımlar bilirler; doktorlar hamilelik süresince kalsiyum ve D vitamini takviyesi yaparlar. Aksi halde, bebek annedeki kalsiyum ve D vitamini alır ve zamanla annenin kemikleri zayıflar. Bu da, ilerleyen yaşlarda büyük sıkıntılara neden olur. O nedenle hamilelik sürecinde doğru beslenmek ve güneşlenmek önemli. (Hamilelik döneminde doğru beslenme konusunda detaylı bilgiyi bu linke tıklayarak alabilirsiniz).

D Vitamini
Hamilelik döneminde Güneş ışığı önemli. Tamam, göbeğinizi açıp böyle kırlarda koşturun diye bir tavsiyede bulunmayacağız ama, en azından her gün düzenli olarak yüzünüz Güneş görsün.

D vitamini eksikliği beyin felci, diş çürümesi, hipertansiyon, kalp yetmezliği, parkinson, kemik erimesi, depresyon gibi hastalıklara neden olduğu gibi son yapılan bilimsel araştırmalara göre de  prostat kanseri, kalın bağırsak, meme kanserine yakalanma riskini artıyor.

D vitamini eksikliğinde sinüzit, nezle, zatürre, bronşit ve grip gibi hastalıklara karşı daha korumasız hale geliriz. Ayrıca, D vitamini değerleri düşük olanlarda felç ve kalp krizi vakalarına daha çok rastlandığı görülmüştür. Depresyon tedavisinde D vitamini seviyesini ölçmek ve eksik ise vitamin takviyesi yapmak çok önemli bir nokta.

Hal böyle olunca günde en az 15-20 dakika güneşlenmek gerekiyor.  Bu, her gün sahile gidip güneşlenin manasında değil tabii. Kendiniz gölgede dursanız ve sadece elinizi bir saat boyunca Güneş’e tutsanız, yine de günlük D vitamini ihtiyacınızı karşılayacak enerjiyi alabilirsiniz. Siz yine de, elinizi uzatmakla yetinmeyin, en azından yüzünüzün ve kollarınızın bir süre Güneş görmesini sağlayın.

Güneş altında çok kalmak da bolca D vitamini üretip bunu depolayacığınız anlamına gelmiyor. Aşırı doymuş bir çözelti gibi, bir müddet sonra ne kadar eklerseniz ekleyin bir işe yaramıyor. Dolayısıyla her şeyin aşırısı zarar kaidesine göre, düzenli ve aşırı olmayan miktarlarda güneşlenerek günlük D vitamini ihtiyacımızı karşılamak zorundayız.

madenciler-771661
Madenciler, ağır ve sağlıksız koşullarda çalışan emekçilerdir ve saygıyı her meslek dalından fazla hakederler. Bizim her an ulaşabildiğimiz Güneş, onlar için neredeyse ulaşılmazdır. Ama, şehir insanı öyle bir yaşam tarzı sürdürmeye başladı ki, Güneş’i maden işçileri kadar az görür olduk…

Evin içerisinde güneşlenirim ben demeyin, pek işe yaramıyor. Çünkü ultraviyole ışınların önemli bir bölümü pencere camlarından yansıyıp geri dönüyorlar. Kısaca dışarı çıkmak ve Güneş altında yürümek veya bir miktar oturmak zorundayız. Modern zaman insanları maalesef fazla dışarı çıkmayıp evlerde ve işyerlerinde oturuyor ve maden işçileri gibi Güneş görmeden yaşıyorlar.

Filmlerde, romanlarda gördüğünüz vampirler ise gündüz dışarı çıkmadıkları için günlük D vitamini ihtiyacını karşılayamıyorlar. Bu sebeple buldukları insanın kanını içiyorlar ki D vitamini elde etsinler. Tarihte ise 1492 yılının Temmuz ayında, Papa 8. Innocentius ölüm döşeğinde iken onu iyileştirmek umuduyla üç genç erkeğin ölünceye kadar kanı akıtılıp daha sıcakken ona içirildiği söylentisi vardır.

Bu hikaye ne kadar doğru bilmiyoruz ama, pek işe yaramadığı da bir gerçek. Çünkü Papa 25 Temmuz’da öldü…

Zafer ACAR


teleskoplar-2254-2-meade

Amacınıza en uygun, kaliteli teleskop ya da dürbünü, en uygun fiyata sadece Gökbilim Dükkanı‘nda bulabilir, satın alma ve kullanım sürecinde her zaman bize danışabilirsiniz.
GÖKBİLİM DÜKKANI’NA GİT