“Güneş’in çok uzaklarda, Kuiper Kuşağı civarlarında “Nemesis” adı verilen kahverengi cüce ya da kırmızı cüce eşi, veya dev bir gaz devi gezegeni varmış, birkaç bin yılda bir bize yaklaşıp felaketlere sebep oluyormuş. Hatta Mayalar, Sümerler, işte bilmemkimler bunu yazmışlar.”

Buna benzer yazıları internette birçok komplo teorisinin yer aldığı sahte bilim siteleri veya forumlarda, sosyal medyada görebilirsiniz. Uzun zamandır dile getirilen bu “eş yıldız” veya “Güneş’in kötü ikizi” dedikoduları ne derece doğru?

Güneş Sistemi’ndeki en büyük gezegen Jüpiter‘dir. Ardından sırasıyla Satürn, Uranüs ve Neptün gelir. Bunlar haricinde uzaklarda da olsa, bildiklerimiz haricinde başka hiçbir dev gezegen, kahverengi cüce veya eş bir yıldıza rastlanmadı. Gökbilimciler, böylesi bir gezegen veya yıldızın varlığını “beklenen etkileri” görülmediği için zaten ciddiye almıyorlardı.

Eğer buralarda böylesine büyük bir kütle yer alıyor ise, gerek Kuiper Kuşağı, gerek Oort Bulutu, gerekse dış gezegenler oldukça çalkantılı ve dengesiz bir yapıda olmalıydı. Oysa böyle bir dengesiz durum bulunmuyordu. Yine de bilim şüpheyle veya lafla yapılamayacağı için, yine de uzun yıllar boyunca böylesi bir gökcisminin var olup olmadığı araştırıldı, ancak hiçbir ize ulaşılamadı.

wise-stars
Güneş’in 30 ışık yılı kadar çevresinde Wise Uzay Teleskobu tarafından keşfedilen soluk kahverengi cüceler ve çok soluk kırmızı cüce yıldızlar.

 

Son yıllarda çok gelişmiş kızılötesi teleskoplarla ve WISE uzay teleskobu ile gökyüzünün tamamı yıllar boyu taranarak sistemimizin çok uzaklarında bu tür bir yapının var olup olmadığı nihai olarak gözden geçirildi, sonuç yine sıfırdı. Bilim insanları yakınlarımızda bu Nemesis isimli mitolojik gezegeni ararken, çok daha uzaklardaki, Güneş Sistemi’nin dışında yer alan yüzlerce kırmızı cüce ve kahverengi cüce yıldızı keşfettiler.

Bu keşfedilen ışık yılları uzaklıklardaki kahverengi cücelerden bazıları öylesine soluktu ki, kızılötesi dalga boyunda zar zor görülebiliyorlardı. Dolayısı ile, bu kadar uzak ve silik yıldızsı yapıları görebiliyorsak, Nemesis’i de rahatlıkla görebilmeliydik. Ama göremedik. Dolayısıyla artık diyebiliyoruz ki; %99.99 ihtimalle Güneş’in böylesi bir ikiz yıldızı veya uzakta bırakın Jüpiter benzeri bir gezegen yok. Ancak, Kuiper Kuşağı civarındaki bazı cüce gezegenlerin alışılmadık yörüngelerine dayanarak, daha küçük boyutlu bir gezegenin var olabileceği düşünülüyor. Bu konuyla ilgili yazımızı bu linkten okuyabilirsiniz.

Nemesis - Kahverengi Cüce
Güneş’in bir kırmızı cüce veya kahverengi cüce eşi olduğu çok uzun zamandır iddia edilmesine rağmen, böyle bir bulguya bilimsel açıdan hiçbir şekilde hala rastlanılamadı.

 

Eski uygarlıkların kimi astronomi bilgilerine vakıf oldukları, gezegenlerin, Ay’ın ve Güneş’in hareketlerini bir dereceye kadar hesaplayabildikleri doğrudur. Ancak bu sınırlı bilgi düzeyi, bu toplulukları elde etmesi büyük teknolojiler gerektiren bilgilere vakıf kılmaz. Demiri işleyip alet yapmayı bile bilmeyen, en büyük teknolojisi çömlek yapmak olan, yazı yazmak için bile saatlerce taş yontmak zorunda olan, -sözde- onuncu gezegeni keşfeden, yine sözde gezegenler olan Marduk ve Nibiru‘yu bilen ama, çok daha yakınlardaki Neptün ve Uranüs’ten habersiz yaşayan toplumların dinsel hikayelerini ve hayal güçleriyle oluşturduları öyküleri gerçekmiş gibi görmek, en başta o toplumlara, sonra insan zekasına hakarettir.

Aynı mantıkla, 5 bin yıl sonra birileri bizden kalan bir Harry Potter kitabı bulursa, bizim uçan kaçan ejderlerin arasında harala gürele büyü yapıp mucizeler yaratan bir toplum olduğumuzu düşünebilir. Herhalde o zaman da bazı zeki insanlar çıkıp bunlara inananları; “yapmayın arkadaşlar, yazılanlar hayal gücü, bir ev kadınının can sıkıntısından yazdığı hikayeler sadece, gerçek değil” diyerek bunlara inanan halkı ikna etmeye çalışacaktır, tıpkı bizim gibi.

Zafer Emecan

Not: ilk olarak 2014 yılında yayınlanan bu yazımız, yeni bilgiler eşliğinde güncellenerek tekrar yayınlanmıştır.