Üstteki fotoğrafta, bugüne kadar Mars’a gönderdiğimiz, hareket edebilecek yapıdaki yüzey araçları toplu halde görünüyor.

Önde, en küçük ve en eski olan Pathfinder (Sojourner), solda şu an zorlansa da görevini sürdürmekte olan rekortmen aracımız Opportunity, sağdaki ise Curiosity… Bu araçların içeriğindeki bilgisayar sistemleriyle ilgili, özel bir durum var:

Mars’a gönderilen ilk gezici araç olan Pathfinder, 1997’de gönderilmişti. Bir yörünge, bir yüzey ve bir adet gezici araçtan oluşuyordu. 6 ay kadar çalışıp dünyaya 16 binden fazla fotoğraf gönderen sondanın bilgisayar sistemi ise ilk duyulduğunda şaşkınlık yaratabiliyor. Çünkü “gezici araç” Sojourner’ın ana bilgisayarı 1977 yılı üretimi olan 2 mhz hıza sahip Intel 8085 işlemci, 512 kb ram ve 176 kb‘lık bir depolama biriminden oluşuyordu.

sojourner-rover_1024x768_27371
İrice bir oyuncak araba büyüklüğündeki Sojourner yüzey aracının Mars yüzeyindeki iniş aracı Pathfinder tarafından alınan gerçek görüntüsü.

O yıllarda sıradan bir bilgisayarın Pentium işlemcili ve 16 mb belleğe sahip olduğu düşünüldüğünde, Sojourner için neden bu denli ilkel ve zayıf bir bilgisayarın tercih edildiğini anlamak kafa karıştırıcı olabiliyor. Aslında durum şu; 8085 işlemciler en iyi tanınan, oluşabilecek hataların en iyi bilindiği işlemcilerden biri konumunda. Dolayısıyla bir sorun oluştuğunda, nedenini tespit etmek ve “onarmak” da bilim insanları için o denli kolay oluyor. Çok daha hızlı, ancak bir o kadar da karmaşık olan günümüz işlemcilerinin davranışları ise o kadar iyi bilinmiyor.

2004 yılında Mars’a fırlatılan Opportunity ve Spirit de benzer biçimde oldukça zayıf görünebilecek bir bilgisayar sistemi barındırıyor. IBM’in 1997‘de ürettiği RAD6000 ailesine mensup 20 mhz hızında bir işlemciye ve 128 mb RAM’e sahip. Depolama birimi olarak da 256 mb‘lık bir flash disk taşıyor. Bu arada RAD6000 işlemciler oldukça başarılı oldukları için birçok uzay görevinde kullanıldılar ve kullanılmaya devam ediyorlar.

Az sayıda transistör içeren ve yüksek nanometre boyutunda üretilmiş bu tür işlemciler hem uzun yolculuk boyunca, hem de görevleri sırasında maruz kalacakları radyasyon ve yüklü parçacık çarpmalarına karşı çok daha dayanıklılar. “Daha küçük alana daha fazla transistör sığdırılan” 10-15-25 vs nanometre dizayna sahip işlemciler ise radyasyona ve yüklü parçacık yağmuruna karşı çok dayanıksızlar.

NASA_Mars_Rover
Opportunity yüzey aracının dijital olarak yaratılmış bir benzetimi.

Mars’a gönderilen en son araçlardan biri olan Curiosity’nin bilgisayar sistemi öncüllerinden çok daha gelişkin olsa da, günümüz bilgisayarlarıyla kıyaslandığında yine de ilkel görünebilir:

Apple’ın 20 yıl kadar önce kullandığı ve G3 olarak da bilinen aileye mensup 200 mhz’lik hızı olan RAD750 işlemciye sahip Curiosity’nin bilgisayarının 256 mb belleği ve 2 gb‘lık bir depolama birimi bulunuyor.

Bu oranlar evinizdeki 8-16, hatta 32 gb’lık ram’i, 2 veya 3 ghz işlemcili, birkaç terebaytlık hard diski bulunan bilgisayarınıza göre oldukça küçük görünüyor olabilir. Hatta şu an bu yazıyı elindeki 2-3 ghz dört-sekiz çekirdekli işlemciye sahip, 4-8 gb ram’li bir “cep telefonu” ile okuyanlarınız da vardır.

Ama, o cihazın yüzlerce milyon kilometre ötede, çok ama çok düşük atmosfer basıncında, üstelik -90, +20 derece sıcaklık aralığında küçük bir nükleer reaktör ile yıllarca (minimum 687 dünya günü) çalışmak zorunda olduğu gerçeğini düşünerek kıyas yapın. Bizim hıza ihtiyacımız yok; fotoğrafı çeksin, bilimsel analizi yapsın, aracı kontrol etsin ve tüm bunları yaparken bozulmasın bize yeter.

Hazırlayan: Zafer Emecan