Özellikle ABD’nin milli coğrafya kanalı National Geographic ve ekürisi Discovery Channel’da yayınlanan belgesellerde sıklıkla ve ısrarla Dünya yörüngesindeki “mikro meteor” adlı parçacıkların ne kadar tehlikeli olduğundan bahsedilir.

Evet, mikro meteor tehlikelidir ancak, bu belgesellerde anlatıldığı kadar mı? Öncelikle mikro meteor nedir bir bakalım:

Sanıldığının aksine bu meteorlar bir çakıl taşı veya leblebi, fıstık büyüklüğünde değildir. Çünkü bu büyüklükteki bir obje mikro meteor değil, doğrudan meteor olarak adlandırılabilir. Birkaç milimetreden büyük olmayan mikro meteorlar, çoğunlukla bir kum tanesinden daha küçük, hatta toz zerresi kadardır.

mikro meteor
Evet, bir mikro meteor çoğunlukla bu büyüklüktedir. Hatta daha küçük bile olabilir.

Normal şartlarda bir kum tanesi bırakın bir uzay aracını, en narin insana bile zarar veremez. Bununla beraber, başıboş dolaşan bu parçacıklar sahip oldukları, saniyede onlarca kilometreyi bulan muazzam hızları nedeniyle uzayda büyük zarar verme potansiyeline sahiptir.

Örneğin, Patara kumsallarındaki bir kum tanesi büyüklüğünde olan biri, Dünya yörüngesinde saniyede 8-10 km hızla gezinirken başınızı hedef almış biçimde size rastlarsa, alnınızdan girip başınızın arka tarafından rahatlıkla çıkacaktır. Tahmin edeceğiniz üzere, bu sizi öldürür.

Aynı kum tanesi bir uzay aracına çarptığında da metal yüzeyini “hızına bağlı olarak” delip geçebilir. Hareket halindeki bir cismin sahip olduğu kinetik enerji, hızına bağlıdır.

Bir mermi, ancak bir silahtan yüksek hızda fırlatıldığında ölümcüldür.
Bir mermi, ancak bir silahtan yüksek hızda fırlatıldığında ölümcüldür.

Hızınız fazla ise, kütleniz küçük de olsa potansiyel enerjiniz daha yavaş eşdeğer kütleye sahip cisimlerden fazla olur. Bir mermiyi, elinizle karşınızdakine fırlatırsanız ona hayati bir zarar veremezsiniz, ancak aynı mermiyi bir tabancadan çok yüksek hızla fırlattığınızda ölümcül yaralanmalara sebep olacağını hepimiz biliriz. Mikro meteorlar da böyledir.

Sözün kısası, uluslararası uzay istasyonu ve yörüngedeki uydularımız mikro meteorlar tarafından kolaylıkla işlemez hale getirilebilirler. Oysa, hepimiz biliyoruz ki, Dünya yörüngesindeki uzay araçlarımız yıllardır tıkır tıkır çalışıyor. En azından Turksat uyduları ve GPS uydularını hemen hepiniz televizyonunuzda ve navigasyon cihazlarınızda kullandığınız için çalıştıklarından eminsiniz.

Peki, hani nerede Dünya yörüngesinde bolca bulunan ve çarptığı her nesneye büyük zarar verebilecek olan mikro meteorlar?

astronot-98181
Saatlerce uzay yürüyüşü yapan astronotların hiçbiri şimdiye kadar mikro meteorlardan zarar görmedi.

Hepsi oradalar. Çok sayıdalar ve çok tehlikeliler. Ancak atladığımız bir şey var; “uzay çok büyüktür“. Evet, gezegenimizin yörüngesinde her dakika milyonlarca mikro meteor geziniyor. Fakat, Dünya yörüngesi ve Güneş Sistemi o kadar büyük bir alana sahip ki; bir mikro meteor ile karşılaşma ihtimaliniz, üç büyüklerden birinin Şampiyonlar Ligi kupasını almasından daha düşük.

Yine de tabii ki tedbirli olmakta fayda var. Uzay yürüyüşü yapan bir insan küçük bir hedef olabilir ama, yapay uydular büyük hedeflerdir ve her zaman mikro meteorlar tarafından vurulabilirler. Ki, mikro meteorların hışmına uğrayıp zarar görmüş uydular da oldu. O nedenle, uyduların hayati parçaları olası bu çarpışmalara karşı elden geldiğince dayanıklı kaplamalarla örtülüdür.

Her ne kadar uydulara hayat veren Güneş panelleri korumasız olsalar da, bu paneller yüzeylerindeki hüclerelerin bazıları çalışmaz hale gelse dahi diğer hücrelerin enerji üretmeyi sürdüreceği biçimde dizayn edilirler.

Mikro Meteor
28 yıldır uzayda bulunan Hubble Uzay Teleskobu’nun Güneş panellerine çarpmış olan mikro meteorların yarattığı hasar.

Yörüngedeki Uluslararası Uzay İstasyonu ise, en büyük ve en açık hedef konumunda. İçinde oluşturulan yapay bir çevrede insanların yaşadığı istasyonun koruması elbette ki daha fazla. İstasyonu oluşturan modüllerin dış kısmı, olası bir çarpışmada “içteki yüzey” zarar görmeyecek bir zırh ile kaplı.

İstasyon modüllerinde kullanılan bu zırh, aslında aralarında bir boşluk bulunan iki ince alüminyum panelden oluşuyor. İlginç biçimde, aralarında boşluk bulunan iki ince metal levha, çok daha kalın tek bir levhadan daha büyük koruma sağlayabiliyor.

Şöyle ki: dıştaki ince levhaya çarpan mikro meteor, bu çarpmanın etkisi ile kinetik enerjisinin büyük kısmını yitiriyor ve aynı zamanda parçalanıyor. Aradaki boşluktan geçip arkadaki levhaya çarptığında hasar verecek enerjisini yitirmiş oluyor.

Mikro Meteor
Uluslararası Uzay İstasyonu’nun insan yaşamı için kritik öneme sahip bölmelerinin dış korumasında kullanılan çift katlı alüminyum kalkan. En dışta yer alan ok işareti ile gösterilen deliğe dikkat edin.

Böylelikle, astronotlar uzay istasyonunda güven içinde yaşayabiliyorlar. Bu arada söylemek gerekli: Uzay istasyonunun modülü böyle bir çarpışmada hasar görüp hava sızdırmaya başladığında, filmlerde gördüğünüz gibi sakız yapıştırarak hava kaçağını engelleyemezsiniz.

Aklınıza, yakında Dünya yörüngesinde Hubble’ın yerine kullanılmaya başlayacak olan ve evrene açılan yeni gözümüz olacak; açıkta yalın ayak başı kabak duracak dev aynalarıyla James Webb uzay teleskobu gelmiş olmalı.

Evet, James Webb Teleskobu’nun aynaları uzay boşluğunda her türlü tehlikeye rağmen açıkta olacak. Bilim insanların aklına mikro meteorlar hiç mi gelmiyor? O minicik meteorlar bu teleskobun nanometre hassaslığında hazırlanmış aynalarını kullanılmaz hale getirmeyecek mi?

Müsterih olunuz. Bilim insanları belgesel izleyerek bilim yapmıyorlar ve yukarıda anlattığımız her şeyi ve çok daha fazlasını biliyorlar. James Web’in mikro meteorlar tarafından zarar görme ihtimali, onu uzaya gönderirken kullanacağımız roketin patlama ihtimalinden çok ama çok daha az.

Aynası, yani gözleri her türlü tehlikeye açık biçimde tasarlanmış James Webb Uzay Teleskobu.
Aynası, yani gözleri her türlü tehlikeye açık biçimde tasarlanmış James Webb Uzay Teleskobu.

Ayrıca, James Webb uzay teleskobu, Dünya ve Güneş arasındaki kütle çekimin eşitlendiği Lagrange noktalarından birinde yer alacak. Bu bölgede, mikro meteor sayısı hem daha az, hem de denk kütle çekim nedeniyle hızları oldukça yavaştır. Yani, zarar görme ihtimali üç büyüklerden birinin Şampiyonlar Ligi şampiyonu olma ihtimalinden, sizin Sayısal Loto‘da büyük ikramiyeyi üst üste 5-6 defa kazanma ihtimalinize kadar büyük, amiyane tabirle imkansıza yakın bir düşüş gösteriyor.

Nihayetinde, bir mikro meteor ile karşılaşmanın devasa uzay boşluğunda düşük bir ihtimal olduğunu, çarpışma riski daha fazla olan büyük uzay araçlarının ise iyi korunduğu, Neyşınıl Coğrafik belgesellerinde her şeyi abartmaktan hoşlandıklarını sanırım öğrenmiş olduk.

Yoksa, saatte binlerce kilometrelik hızla devasa meteor kuşaklarından geçen, yıllar boyu milyarlarca kilometre yol kateden uzay araçlarımız Mars’a, Jüpiter’e, Neptün’e, Plüton’a ulaşabilir miydi?

Hazırlayan: Zafer Emecan