Uyarı: Oumuamua hakkındaki bu yeni hipotez, uzaylıları içermemektedir. Böyle bir hevesi olan varsa, üzgünüz…

Güneş sistemimizin ilk bilinen yıldızlararası ziyaretçisinin çok şiddetli bir geçmişi olabilir. Yeni yapılan bir araştırmaya göre 2017 yılının ekim ayında iç güneş sistemimizden geçerken tespit edilen gizemli nesne Oumuamua, asıl yıldızından yakın geçiş gerçekleştirirken kütle çekim kuvveti yüzünden parçalarına ayrılan daha büyük bir cismin bir parçası olabilir.

Çin Bilim Akademisi’nin Ulusal Astronomi Gözlemevleri’nde görev yapan ve aynı zamanda çalışmanın baş yazarı olan Yun Zhang açıklamasında bu gelgit parçalanması senaryosunun sadece Oumuamua için değil, asteroit benzeri bir çok yıldızlararası nesnenin nasıl oluştuğu konusuna dair bir açıklama sağladığını söyledi.

Zhang ve çalışmanın ortak yazarı California Üniversitesi astronomu Douglas Lin’e göre bu hipotez, Oumuamua’nın tuhaflığını da açıklıyor. Bu tuhaflık ise aşırı ve çok katmanlı. Örneğin, Oumuamua son derece uzun hatta bir uzay purosuna benziyor (ve bir şekilde de düzleşmiş). Astronomlar daha önce hiç bu şekilde bir uzay cismi görmemişti.

Bu duruma ek olarak Oumuamua, mahallemiz boyunca yaptığı yolculukta “yerçekimsiz hızlanma” sergiledi ve bu hareket güneşin, Jüpiter’in veya diğer büyük cisimlerin çekimlerine bağlanamıyor. Böyle bir hareket, uzay araçlarında bulunan iticiler gibi cismi bu yöne iten kuyruklu yıldız gaz çıkışı ile ortaya çıkabilir.

Bu görsel, Oumuamua’nın sahip olduğu tuhaf ve uzun şeklinin ortaya çıktığı yıldızsal gelgit parçalanma sürecini tasvir ediyor. (Telif: ZHANG Yun)

 

Ancak birçok astronomun bu yabancı cismin bir kuyruklu yıldız olduğunu düşünmesine rağmen, Oumuamua hiçbir gaz çıkışı yani görülebilir bir kuyruk veya saç göstermedi. Kuyruklu yıldızların genellikle ev sahibi yıldızlarından uzakta bulunmaya eğilimleri vardır bu yüzden de yıldızlararası uzaya atılmaları daha kolaydır.

Son olarak Oumuamua’nın tespit edilmesi de garip ve oldukça bilgilendiriciydi. Uzayın ne kadar geniş olduğu, bu cisme benzer nesnelerin yolculuğunun ne kadar süre aldığı ve bu tip cisimleri tespit etmedeki gayretsizliğimizi göz önüne alacak olursak Oumuamua gibi nesnelerin aslında çok fazla olabileceğini düşünebiliriz. Zhang, her gezegen sisteminin ortalama olarak 100 trilyon Oumuamua gibi nesneyi dışarı fırlatmış olması gerektiğini belirtti.

Nesnenin karakteristik özelliklerinin kombinasyonu, bazı bilim insanlarını en belirgin şekilde de Harvard Üniversitesi Astronomi bölümünü yöneten Avi Loeb’i Oumuamua’nın yabancı bir uzay aracı olduğunu düşünmeleri konusunda kışkırtıyor. Loeb’in söylediklerine göre şu an elimizdeki veriler belki de artık kullanılmayan bir ışık yelkenlisi ile tutarlı ve Loeb, araştırmacıların en azından bu ihtimale karşı açık fikirli olması gerektiğini söyledi.

Fakat yeni yapılan çalışma, nesneye doğal bir açıklama öne sürüyor. Zhang ve Lin, bu tarz cisimlerin asıl yıldızlarının yakınından geçerken nasıl etkilendiklerini araştıran bir bilgisayar simülasyonu kullandılar. Bu modelleme çalışması, bu çok yakın geçişlerin cisimleri uzun parçalar halinde parçaladığını ve daha sonra da bu parçaları yıldızlararası uzaya fırlattığını ortaya koydu.

Geçiş sırasındaki aşırı ısınma ve daha sonrasında gerçekleşen soğuma cisimlerin üzerindeki yüzey çatlaklarına sebep oluyor ki bu çatlaklar da cisimlerin tuhaf şekillerini destekliyor. Yıldızsal gelgit parçalanması sürecindeki ısı yayılımı ayrıca büyük miktardaki uçucu maddenin (yani su gibi uzayda kolayca kaybolabilecek elementler veya bileşiklerin) kaybolmasına yol açıyor ve bu durum da sadece Oumuamua’nın kırmızımsı yüzey rengi ile görülebilir bir kuyruğun olmamasını değil bu cisimlerin kuruluğunu da açıklıyor.

Bununla beraber su buzu gibi bazı yüksek süblimasyon sıcaklıklarına sahip uçucu maddeler, yüzeyin altında sıkışmış bir halde bulunabilir. Ve araştırmacılara göre bu gizli kalmış maddeler, güneşimiz gibi yıldızların yakınından geçerken harekete geçebilir ve gaz çıkışıyla beraber yerçekimsiz bir hızlanma ortaya çıkarabilir.

13 Nisan’da Nature Astronomy dergisinde yayınlanan başka bir çalışmaya göre ise bu tarz yıldızlararası cisimlerin asıl ait oldukları objeler çok fazla farklılığa sahiptir. Bu fırlatılmış nesneler; uzun süreli kuyruklu yıldızlara, gezegen oluşturmaya başlayan yapılara veya yıldızlarının yakınlarında başı boş dolanan “süper dünya”lara bile ait olabilirler. (Bu arada bu yıldızların illa ki yaşıyor olması gerekmez, beyaz cüce diye bilinen süper yoğun yıldız kalıntıları da bu gerekli zararı verebilir.) Zhang’da zaten bu yıldızlararası cisimlerin gezegen sistemlerinin nasıl oluşup evrimleştiğine dair önemli ipuçları verebileceğini söylüyor.

Aslında Oumuamua hakkında bilgisi olduğumuz tek yıldızlararası ziyaretçi değil. 2019 yılının ağustos ayında astronomlar, Borisov Kuyruklu Yıldızı (Comet Borisov – bu arada kendisi oldukça net bir şekilde kuyruklu yıldız) diye bilinen ikinci bir yabancı ziyaretçiyi tespit ettiler. Özellikle Şili dağlarında yer alan Vera C. Rubin Gözlemevi’nin internette çevrim içi olmasından sonra daha fazla bu gibi cisimleri görmeye başlayacaklar. Yani Oumuamua, buz dağının görünen bir kısmı.

Daha fazla bu tipteki cismin araştırılması, belki de dış güneş sistemimizin karanlık derinliklerine doğru hızla yol alan Oumuamua’yı anlamaktaki en iyi yolumuz olabilir. U.S Naval Academy astronomu ve Oumuamua Uluslararası Uzay Bilim Enstitüsü’nün ortak lideri olan Matthew Knight, gelecek yıllarda keşfedilecek yıldızlararası cisimlerin Oumuamua’ya benzer özellikler gösterip göstermediğini keşfetmenin çok ilginç olabileceğini belirtti.

Çeviri: Burcu Ergül Emecan

https://www.space.com/interstellar-object-oumuamua-origins-tidal-disruption.html