Medyada son zamanlarda Bingöl’e düşen meteoritlerle ilgili bir çok haber yapıldı. Bu haberlerin içinde her ne kadar doğru bilgiler olsa da yanlış bilgiler daha ağır basıyor.
Bu nedenle Kozmik Anafor olarak konu ile ilgili doğru bilimsel bilgileri öğrenmek ve okurlarımızın konu hakkındaki merakını gidermek için Sarıçiçek Meteoru Konsorsiyumu baş araştırmacısı Doç.Dr. Ozan Ünsalan ve araştırmada görev alan Fizik Yüksek Lisans öğrencisi Ersin Kaygısız ile bir röportaj yaptık.
Sarıçiçek meteoriti ile karşılaşmamız ve ardından ekibinizin olaya müdahil oluşunu özetleyebilir misiniz?
Ozan – Meteor Bingöl’ün Sarıçiçek ilçesine 2 Eylül 2015 tarihinde, saat 23:10 civarı düşmüş. Olayla ilgili olarak TÜBİTAK aranmış ve Murat Parmaksızoğlu‘na ulaşılmış, Murat bey ise bana ulaşıp bilgi verdi. İnternetten Bingöl’deki olayla ilgili kayıtları araştırdım, yöre halkıyla yapılan röportajları gördüm. NASA’dan Peter Jenniskens de bana elimde örnek olup olmadığını sordu fakat henüz Bingöl’e gitmemiştik. Haber ajansı vasıtasıyla ulaştığım, yöre halkından Nezir Ergün, İstanbul Üniversitesi’ne bana, 27 gramlık bir örnek gönderdi. Ben de bu örneğin fotoğrafını Peter’a yolladım, daha sonra örneği onun bulunduğu yer olan NASA-SETI‘ye yolladık. Bu şekilde inceleme başlatıldı ve Sarıçiçek Meteoru Konsorsiyumu oluşturuldu.
Daha sonra Peter, benimle görüşmek ve planlama yapmak için İstanbul’a gelmeye karar verdi. Bu sırada Bingöl Üniversitesi de konuya ilgi duymaya başlamış ve köye ulaşarak bazı örnekler toplamışlar. Bingöl Üniversitesi Fizik Bölümü başkanı Prof.Dr. İskender Demirkol ile temasa geçip bilgi verdik. 28 Eylül’de Bingöl’e gittik ve 200’ün üzerinde kamera kaydı inceledik. Önünden meteor geçtiği tespit edilen kameraların önünden de fotoğraflama yaptık nereden geldiğini canlandırabilmek için. Üç boyutlu olarak her tarafı çekiyorsunuz, akşam yıldız görüntüleri çekiliyor, yıldızların hangi konumda olduğunu belirliyorsunuz ki, meteor geçtiğinde hangi taraftan geldi, hangi takım yıldız tarafındaydı bunları öğrenelim. 3 Ekim’de ise 20 kişilik bir ekiple yaklaşık 40km’lik bir alan taraması yaptık, örnekler bulduk. Ardından 4 Ekim’de İstanbul’a dönüş yaptık.
Alan taramasında uzman olmayan kişiler de var haliyle ve siz oraya gitmeden önce bir çok kişi meteorit bulmuş durumda. Olayla ilgili bilinç düzeyi nasıl, mesela bir olaya tanık olduğumuzda ve meteorit bulduğumuzda ne yapmamız gerekiyor?
Ozan – Hep beraber geziyoruz tabii, kimin hoca olduğu belli değil. Meteorun gittiği yörüngeyi düşünün, buna dik doğrultuda tarama yapıyorsunuz, S çizebilirsiniz, U çizebilirsiniz, saçılma alanı belirlenmeye çalışılıyor. İpe dizilerek tarama yapıyorsunuz fakat tabii insanlar sonradan açılmaya başlıyorlar.
Bulunan meteoritleri tartıyorsunuz, konumunu alıyorsunuz ve bulan kişinin fotoğrafını çekiyorsunuz. Koordinatları, geliş doğrultusunu ve saçılma alanını bulabilmek için gerekli. Kayıtlı olarak bulunan 245 parça var şu an.
Meteorit bulduğunuzda alüminyum folyo ile tutmanız gerekiyor. Yoksa eldeki dokular, yağlar kirler hepsi meteoritin yüzeyine bulaşıyor. Karbon, Hidrojen, Oksijen ve Azot’tan oluşan organik bileşenlere rastlayınca hopluyorsunuz yerinizden, yaşamın temeli bunlar, diyorsunuz ki ohh buldum, halbuki onlar sizden veya Mehmet efendiden oraya bulaştı. Aminoasit bulaşmış, ooo diyorsunuz aminoasit bulduk, yaşamın yapıştalarını bulduk. Kontamine olmuş yani meteorit, zarar vermişsiniz. Meteoritten ise size bir zarar yok.
Radyasyonu soruluyor. O kadar düşük radyasyonu var ki, etrafınızdaki normal taşlar onlardan daha radyoaktif. Siz bunu analiz etmek istiyorsunuz mesela, ne kadar radyasyonu var diye, İtalya’da eski bir madenin 3 km altında analizini yapıyorlar etraftaki radyasyondan soyutlamak için. Cep telefonunun yanınayken ölçmüyoruz yani.
Biz meteoriti bulduysak eğer, alüminyum folyo ile alıp cam kavanoza, içine nem tutucu küçük bir torba ile birlikte koyup kapağını kapamamız gerekiyor. Mıknatıs falan tutmayacağız mesela, çünkü kendi manyetik alanı varsa, siz onu değiştirmiş olursunuz. Dolayısıyla, manyetik özellikleri incelenemez.
Köylüler elliyorlar mesela, alüminyum folyo ile alınacağını bilmiyorlar. İlk 186 örnek böyle bulundu. Ondan sonra bizim bulduğumuz 15-16 örnekte sıkıntı yok. Ama bilinç oluştu. Çoğu artık alüminyum folyo ile alıyor.
Ersin – Alüminyum mümkün olduğu kadar az etkileşmeyi sağlayan bir madde. Bezle almaya kalksanız, onun sterilizasyonu belli değil. Tabii alüminyum folyonun da içine dokunmadan meteoriti koymak lazım. Hava ile teması kesiliyor, Güneş ve UV ile de teması kesiliyor, yüzeye gelen sıcaklığı da yansıtıyor.
Düştüğü yerde toz toprak var. Meteoriti alırken bulunduğu yerdeki toprağın da örneğini alıyorsun yanlış ölçüm yapmamak için. Bazı meteoritler bulaştığı şekliyle korunuyor.
Bir çok kisinin bu olay ile Turkiye’de meteorit çalışmaları da yapıldığından haberi oldu. Türkiye’de meteorit araştırmaları ne zamandan beri yapılıyor, biraz bahsedebilir misiniz?
Ozan – 1964 yılında düşen Çanakkale meteoritini ve daha sonra 1961 yılında Eskişehire düşüp 1967 yılında incelenen Kayakent meteoritini Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Abdullah Kızılırmak inceliyor ilk kez. Kendisine Türkiye’deki meteorit biliminin kurucusu diyebiliriz. 4 Aralık 2015’te de Ege Üniversitesi Fen Fakültesi konferans salonunda Abdullah Kızılırmak anma toplantısı var, biz de orada olacağız.
Daha sonra Mehmet Emin Özel geliyor; meteor çarpma kraterlerinin uydu görüntüleriyle aranması çalışmaları yaptı. Kraterlerin hangileri meteoritler tarafından oluşturulmuş veya hangileri meteorit sonucu oluşan krater değil bunları tespit ediyordu. Çarpma kraterleri envanteri çıkarmaya yönelik bir çalışma yani.
Fethiye ve Didim meteoritlerinin mineralojik analizleri yapıldı, yakın zaman içerisinde ise 2012’de yine Çanakkale meteoritinin bu sefer ayrıntılı olarak kimyasal ve fiziksel yapısına yönelik çalışmalar oldu. Uzaktan da olsa sınıflandırıldı.
Şimdiki olayda ise ekibimiz 34 kişi. Meteoriti her boyutuyla; fiziksel-kimyasal özelliklerini ve yörüngesini incelemekteyiz.
Ağustos ayında Perseid göktaşı yağmuru olmuştu, Sarıçiçek meteoritinin bu gibi göktaşı yağmurları ile bir bağlantısı var mı?
Ozan – Perseidler, Orionidler ve bu günlerde bitmeye başlayan Leonidler gibi dönemsel göktaşı yağmurlarına dahiller. Bir olay neticesinde göktaşlarının Güneş sisteminde bir noktadan püskürdüğünü düşünün, Dünya uzayda bu göktaşlarının olduğu konuma geldiğinde, kümenin bir kısmı yakalanıp atmosferimize giriyor. Dünya dönmekte olduğu için o anki konuma göre görülebiliyor. Bingöl’e düşen Sarıçiçek meteoriti mesela yarım milisaniye sonra yakalansaydı, Türkiye’ye değil Şili’ye düşecekti. Sarıçiçek meteoritini dönemsel göktaşı yağmurlarına bağlamıyoruz tabii.
Nereden geldiği biliniyor mu peki?
Ozan – Mars ile Jüpiter arasında, Güneş’ten 2,2 ile 3,2 AU uzaklıkta sürüsüne bereket asteroit var. 1 Ceres ve 4 Vesta cüce gezegenleri de burada. NASA 2007’de araştırma yapmak için Dawn (Şafak) adlı uzay aracını buraya gönderdi. 2011 yılında 4 Vesta’nın yörüngesine girdi ve 14 ay boyunca araştırma yaptıktan sonra 1 Ceres’e doğru yol aldı ve 2015’te ulaştı, hala da yörüngesinde.
Şimdi bakıyoruz ki bizim Sarıçiçek meteoritlerinin tipi ve analiz sonuçları, 4 Vesta’nınki ile örtüşüyor. Dünyada toplam 20 tane benzeri olay gözlenmiş, bu 21. olay. O nedenle bilimsel olarak oldukça değerli. NASA, Dawn görevi için 465 milyon dolar harcadı, bize ise gökten geldi, şansımız burada.
4 Vesta’nın çapı 525 km, Türkiye’ye yakın boyutlarda bir cüce gezegen. Bu tarz cisimlere çok yüksek hızlarda, saniyede 200 km civarı hızlarla başka kayalar çarparak yüzeyden parça koparabiliyor. Gelen cismin yavaşlamasını sağlayacak bir atmosferleri yok Dünya gibi, kütle çekimleri de az. Çarpmadan dolayı kopan parçaların yörüngesi Dünya ile kesişirse, zaman içinde Dünya’ya düşebiliyorlar. Bu meteoritlerden koptukları gök cisminin yüzeyi hakkında bilgi ediniyoruz, vuran parça ve bu vuran parçanın nereden kopmuş olabileceği hakkında bilgi gelebiliyor.
Ersin – Mesela, elinizde 12 örnek varsa ve 10 tanesinde çıkmayan şey diğer ikisinde çıkıyorsa, o ikisi kopan cisimden değil çarpan cisimden olabilir.
Özelliklerinden bahsedelim o zaman.
Ozan – Ana kütlesi, yani atmosfere giren parça yaklaşık 230 kg ve 50 cm çapında. (Ersin – Rusya’ya geçtigimiz yıllarda düşen Chelyabinsk’in atmosfere girerken çapı 20 metreydi.) Biz söyledikten sonra NASA tarafından araştırıldı. Giriş yaptığı gözlenmiş. Hızı saniyede 18.9 km (Perseid’ler ise saniyede 70 km hız ile giriş yaparlar.) Atmosfere girdikten sonra yüzeye 40 km kala patlamış. Birden fazla patlama olduğunu düşünüyoruz çünkü sesi duyanlar “toktoktok” diye üçlü bir ses tarif ediyorlar.
Tabii bunun nereden baksan yüzde 80 kadarı dağılıyor. Bulunan 15 kg civarıysa, Köylü de 10 kg sattı desek, geriye 5 kg kalmış olabilir. Tabii etrafa dağılmış küçük gramlar ve toz halindedir muhtemelen. Mercimek büyüklüğünde meteorit bulan var mesela; 0,06gr. Peter meteorit bulamamıştı, ben “hayırdır bulamadın” diye ona takıldıktan 10 saniye sonra bulunca sözümü geri aldım.
Analiz sonuçlarından; nikel, zirkonyum, neodimyum, strosyum, selenyum, kobalt, mangan, titanyum, magnezyum, lityum ve demir tespit edildi. Analizler devam ediyor… Dünyada olmayan hiçbir elemente rastlanmadı şimdiye kadar bu meteoritlerde.
Ersin – Asteroit kökenli Akondrit sınıfına girmekte. Chelyabinsk metalik bir meteoritti daha parlak bir iç yapısı var. Sarıçiçek meteoritinde ise Ay’ın bize gri gözükmesinin nedeni olan eucrite var. Normalde meteoritler tek tip olur fakat bunda howarditeik kısım var, hemen yanında eucriteik bazaltik kısım, onun yanında ise diogenite kısım. Ender bir tür Howardite-Eucrite-Diogenite grubu.
Ozan – 360-370 tane kayıtlı howardite var. Howardite dedigimiz grup yüzde 1.6’ya geliyor düşen meteoritler arasında. Bu 4 Vesta asteroidinin yüzeyinden koptuğu için oldukca değerli. 34 kişinin her biri farklı çalışma yapıyor. Biri jeolojik çalışma yapmakta, öbürü radyoaktivite ölçüyor. Kimisi argon-neon oranlarına bakarak yaş tayini yapıyor ne zaman 4 Vesta’dan koptuğu çalışmalar sonucu ortaya çıkabilir. Yörünge testini yapan var, hepsini birleştirdiğimizde ortaya ortak bir bilgi çıkıyor. İyi bir dergide yayınlanacak makale çıkarmaya çalışıyoruz.
Meteorlar taşsı, metalik, hem taşsı hem metalik, karbonik olmak üzere dörde ayrılıyorlar. Dolayısıyla bulunan örneğe mıknatıs tutup “çekiyor bak, bu meteorit” diye sonuca varamazsınız, hatalı olur. Ama insanların yüzde 85’i böyle yapıyor.
Bulunan taşın göktaşı olduğu nasıl anlaşılıyor peki sahada arama yaparken?
Ozan – Dışında ince bir yanık tabaka olacak. 1 mm’den ince, tırnak kalınlığında. Eğer parçalanmışsa içerisi daha açık renkli oluyor. Çok köşeli yapıya sahip olmuyorlar çünkü atmosferde “ablasyon” yani traşlamaya maruz kalıyorlar. 1600-1800 derecelere kadar çıktığı için ısınmadan dolayı kavruluyor ve bu ince kabuk oluşuyor. O kadar ısınıyor ki enerjiye yenik düşüp iç ve dış kısmın basınç farkından dolayı patlıyor. İçi yanmadığı için rengini kaybetmiyor. Traşlandığı için ise yüzeyi yuvarlağımsı oluyor. Üzerinde köşeler veya derin delikler olmuyor, parmaklanmış bir oyun hamuru gibi görünümü.
Sitemizde, medyada da yer bulan meteorit vergisi incelendi, siz bu konuda ne söylüyorsunuz?
Ozan – Tarihi eser gibi değerlendirilemiyor, bir sınıfa sokulamıyor, kavram eksikliği var; bu tarz olaylar çok az yaşandığı için.
Mesela diyelim Namibya’da bir meteorit buldunuz, yurtiçinde alış satışı yapılabiliyor, fakat yurtdışına satışı yasak. İlle de satılacaksa özel izine tabi. Hindistan’da bir kurum var, jeolojik araştırma grubu sanırım adı, mülkiyet ona ait. Avusturya’da bir örnek var; adamın arazisine meteor düşmüş ve adam bu benim demekte fakat devlet de hak iddia etmekte. Orası senin yerin olsa bile devletin toprağı demekte. Mahkeme karar veriyor, diyor ki göksel bir materyale yersel bir hak iddia etme söz konusu değildir… ABD’de adamın tarlasına düştüyse mülkiyeti tamamen ona ait oluyor, izinsiz zaten adımınızı atamazsınız, kolunuzu bile uzatamazsınız…
Bana sorarsanız ülke olarak zaten bizim olmalı, ben ne satışında ne de alışında uğraşıyorum. Bilim insanları olarak derdimiz şu; veya ben kendi adıma söyleyeyim, biz araştırma yapmak istiyoruz değil mi? Bu cisimler evrenin bir takım yerlerinden gelip bize evren hakkında bilgiler veriyorlar. Belki bildiğimiz bir çok bilgiyi değiştirecekler. Düşüncemiz bilimsel alana katkı sağlanması yönünde.
Sarıçiçek meteoritlerini yabancılara satmasaydık daha çok şanslı olurduk. Yine de biz aldık örneklerimizi ve analizler yapılıyor fakat 3/4’ü satılmış olmasaydı daha çok değerlendirebilirdik bu şansı. Şu an 1,5 kg civarında bir tane var bulan daha satmadı, yüksek para verene satacakmış.
Bizim bütçemiz şu an elimizdeki 12 örneğe göre ayrıldı, sonrası için bir şey söylemek zor. Üniversite tekrar bütçe ayırır mı ayırmaz mı bilmiyorum fakat bunun bilimsel açıdan değerli olduğunu üniversite yönetimi de, biz de bilim insanları olarak da gördük. Ender bir tür.
Bir çok örnek yurtdışına satıldı dediniz, ciddi bir meteorit piyasası var o zaman, nasıl başladı bu olay bilginiz var mı?
Ozan – Ersin’in ve benim yanımda NASA’dan gelen Peter Jenniskens’i de görüyorlar tabii, yabancı biri var, NASA’dan gelmiş, Sarıçiçek’te ne işi var? Köylüler diyor ki bu adam buraya boşuna gelmez, değerli olması lazım bu taşlar. Peter’ın da Türkiye’de ilk geldiği yer İstanbul, hemen arkasından Bingöl bu arada.
İlk başta Ruslar, Almanlar ve Polonyalılar gelmiş. Danimarka ve Çin’den gelenler de var. Kafalarına göre bir rakam söylüyorlar, 20$’dan alalım, köylü diyor “buraya Peter geldi, olmaz çık bakalım”. 60$’lık bir rakam konuşulmaya başlanıyor gramı için. Şu an Bingöl-Muş yolu arabalarla dolmuş, minibüsler özel seferler düzenlemeye başlamışlar, benzinciler dolmuş taşmış. Bingöl’e yaradı, kalkınma oldu.
Yabancılar meteoritleri alıyorlar, geçen gün ebay’e girdim baktım gramı 2500-3000 TL’den gidiyordu. Alan kişi 15 katına sattı. Türkiye’nin elindeki fırsat dışarı kaçıyor bu şekilde. Doğal zenginlikti, doğal zenginliği kalmadı.
Kimseye kızmıyoruz… Ama bir düzenleme olsa, mesela 1/3’ü veya 1/5’i üniversitelerde konuyu çalışan kişilere hibe edilmelidir diye, güzel olabilirdi.
Satılan meteoritleri hangi amaçlar için alıyorlar, bilimsel değeri dışında ne işe yarayabilir?
Ersin – Biz bilimsel yönünden ve bilimsel öneminden bahsediyoruz fakat anlaşılan şey hep maddi yönü. Bunun yapısı biraz yumuşak olduğu için kolye yüzük gibi şeyler yapılamaz. Chelyabinsk meteoritini de bazı kişiler yarım milim kalınlığında kesip arkasından bir şeye tutturmuşlar dağılmasın dik dursun diye, 2500 $’a satılıyor ufacık bir parça.
Ozan – Pallacid türü meteoritlerin şeffaf, altın renkli kristalleri var onlar çok pahalı, milyon doları bulabiliyor. Fakat araştırma dışında kullanım alanı yok, alanlar yüzde 99 koleksiyon için alıyorlar. İşlenip kullanılacak fonksiyonları, enerjileri ve radyoaktiflikleri yok.
Ersin – Sarıçiçek olayından sonra bizi sürekli arayıp fiyat soruyor vatandaş. Bingöl’de bir olay olmuş, insanlar Antalya’dan Bursa’dan sürekli fotoğraf gönderiyor. “Hocam elimde göktaşı var”… Göktaşı olduğundan nasıl emin olmuş? Yüzlerce telefon geliyor, yoğunluk var cidden.
Ozan – Meteorit olmayan numuneleri ve nedenlerini turk-met.net sitesinde yazdık, vatandaş kendi elindeki örneklerle karşılaştırıp eleyebilir. Ellerindeki parçanın meteorit olma ihtimali varsa numune temini isteriz, analiz gerekiyorsa yaparız fakat değer biçemeyiz. Telefonu açıyorlar, “merhaba” demeden meteorit bulduğunu söyleyip fiyat analizi istiyorlar.
Bir yanlış anlaşılma var aslında, sanki piyasayı ben belirlemişim gibi; diyorlar ki Ozan hoca buna değerli dedi. Dedim fakat bilimsel olarak değerli dedim, 78 milyona anlatamıyorum. Bilimsel olarak değeri paha biçilemez.
Ersin – İnsanlar mesela demir madeni yatağının yakınında yaşıyorlar, dere yatağında sürüklenmiş parçayı buluyorlar, mıknatıs çektiği için meteor sanıyorlar. Arazide mıknatısla meteor avına çıkmışlar. Bu konuda uzman olmayan kişilerin de etkisiyle yanlış yönleniyorlar.
Göktaşı avcıları diye bir grup var; “bu göktaşı” diye resim atılıyor, normal vatandaş diyor ki “bu budur şu şudur”. Analizler yapılmadan biz şu meteoritlerdendir diye söylemekten kaçınıyoruz, ama onlar emin. Büyük kaya parçalarını oturtmuşlar masaya, 40 tane birbirinden farklı taşı dizmişler, biz de bugün araziye çıktık meteorit topladık diye yazmışlar. Bilgi kirliliği oluyor.
Bahsettiğiniz diğer ülkelerdeki gibi bir, meteoritlerin araştırma için tutulmasına yönelik düzenlemeler yapılacak mı, gelecekte ne olacak?
Ozan – Çalışmalar var esasında, ama nereye gider bilmiyorum. Yakında bir çalıştay yapılacak. Uzay hukukçusu, vergi hukukçusu, tabiat ve kültür varlıklarından bir kişi de dahil yedi kişilik bir grup. Herkes kendi alanından bir şeyler anlatacak ve rapor hazırlanıp ilgili yerlere sunulacak. Orada değerlendirenlere kalıyor yani iş. Belki bir düzenleme olur veya Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu’nun altına bir madde eklenebilir, adı konmalı yani bu olayın. Derdimiz bilimsel analiz için bir kısmının ayrılması.
Vergi kısmı beni araştırmacı olarak ilgilendiren bir şey değil zaten, hükümetin bilimsel yönünü de düşünerek bir düzenleme yapması lazım. Araştırma yapan üniversitelere yollanması lazım. Hepsinin bende olmasının gereği yok, herkes çalışsın, meteor bilimi gelişsin, işbirliği yapalım. Hatta meteor bilimyle ilgili bir merkez olsun, TÜBİTAK’ın bünyesinde de yapılabilir. Türkiye’de gelişmekte olan bir dal bu. (Kozmik Anafor olarak konuyu vergi hukuku açısından incelediğimiz şu yazımızı okuyabilirsiniz)
Düşen Meteoritlerın yörüngeleri nasıl tayin ediliyor?
Ozan – Mesela yurt dışında, örneğin ABD’de bir olay oluyor, bir meteor geçiyor veya düşüyor, siz görgü tanığısınız, adam geldiği yönü tarif edebiliyor. sağ açıklık, dik açıklık gibi teknik terimleri kullanabiliyor ve Amerikan Meteor Derneğinin web sitesine girip adını soyadını yazıp gördüğü koordinatı ekliyor. bir çok kişi böyle yaptığında meteorun yörüngesi zaten kendiliğinden çıkıyor. Herkeste o bilinç var. Bizde yok. Yeni yeni oluşmaya başlıyor. Bence bu olay bir şanstı, insanlar nasıl davranılması gerektiğini bizim sayemizde orada öğrendiler. En azından artık alüminyum folyo ile topluyorlar benim için bu yeter yani örneğe temas edilmiyor şu an.
Göktaşlarının girişleri, saati dakikası saniyesini takip edebilme imkanınız da var. Meteor takip sistemleri burada önem kazanıyor işte. Her ilde bu iş için gökyüzünü gözlemleyen kameralarınızın olduğunu düşünün. Şu an beş ilde istasyonumuz var. İzmir’de Ege Üniversitesi’nde Abdullah Kızılırmak istasyonu, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Yunus Emre istasyonu, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde Oktay Sinanoğlu istasyonu, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde Ali Kuşçu istasyonu ve Antalya Ulusal Gözlemevi’nde Nüzhet Gökdoğan istasyonu.
Meteorların güzergahlarını belirleyip haritalandırıyorsunuz. Dünya meteor haritası var böyle, buna Türkiye’den de katkı geliyor. Belki de mesela siz yeni bir meteor yağmuru keşfediyorsunuz. Meteor yağmuru gözlemleri hep bu takip sistemleri sayesinde gelişti. Perseid’ler gibi ana yağmurlar haricinde mesela günlük üç dört saat süren yağmurlar da var. Tabii bunlar otomasyona bağlı çalışıyorlar, harita kendiliğinden oluşmaya başlıyor ve istediğimiz zaman veri tabanına bakabiliyoruz bir olay olduğunda.
Kamera sayısının artması, verilerin artması için önemli. Deneyi ne kadar çok yaparsanız, o deney ile ilgili hassasiyet artar ve daha net bir şey söyleyebilirsiniz. İstasyonlar arası 200 km mesafe var şu an. Daha çok ilde olsa, mesela bir meteoru, bu iş için ayrılmış 30 kamerayla tespit ettiğinizi düşünün, bir ağ oluyor, adı üstünde zaten, Türkiye Meteor Takip Sistemleri Ağı.
Bu takip sistemleri 1000’in üzerinde meteor kaydı yaptı. Tabii uçak gibi nesneleri de kaydediyor fakat bunları eliyorsunuz, sisteme sadece meteorların geçişlerini giriyorsunuz. Daha ileri aşamalarda ise meteorit düşüşleri kaydedilebilir. Her ilde bir istasyon hedefimiz var. Şimdilik toplamda 20 kamera ile gözlem yapılıyor. Ekibimizde Prof. Dr. Ethem Derman da yer almakta. TUBİTAK oldukça destek veriyor bu projeye. 2012 yılında başladi ve 360 bin TL’lik bir proje şimdilik. Japonya’da kurulan takip sistemi ile aynı, onlarla temas halinde kurduk.
Japonya’nın ise 283 kamerası var. Onların şanssızlığı, muz gibi ince bir alanda olmaları. Türkiye’de ise oldukça geniş bir alan var. İzmir’den Antalya’ya kadar, atmosfere giren bir meteoru mesela her istasyon farklı açıdan ve şiddetten görebilecek, yöre halkına “nereden geldi, saat kaçta gördün?” diye sormaya ve yönünü tahmin etmeye gerek kalmayacak, kameralardan belli olacak.
Meteoritlere nasıl ad veriliyor?
Ozan – Resmi kayıtlı bir tür olması için başvuru yapıyorsunuz. Uluslararası Astronomi Birliği’nde jeoloji ve gezegen bilimleri topluluğu var. Resmi tür olup olmayacağına bunlar onay veriyorlar. Siz analizleri yapıp başvurduktan sonra adını koyuyorlar. Resmi adı Sarıçiçek meteoritleri oldu. Meteorit düştüğü yerin adını alır diye bir kanı var fakat pek doğru değil. Düştüğü yerin adını ancak orada postane varsa alır. Bunu da olay sırasında öğrendik. Mesela nereye düştü, Vezneciler’e, (İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümünün olduğu yer) Vezneciler’de postane var mı ona bakılıyor, varsa tamam. Resmi işlemler için postane koşulu. Uluslararası Komite Sarıçiçek mi Bingöl mü olsun diye sordu, Bingöl’de postane var ama Sariçiçek’te yokmuş. Neyse ki bize bıraktılar seçimi ve adını Sarıçiçek koyduk.
Hocam son olarak, bu meteoridi merak eden ve görmek isteyen insanlar var. Sergilendiği veya sergilenmesi düşünülen bir yer var mı?
Ozan – Bir müzede sergilenmesi için 20 gr’ın üstünde olması koşulu ve resmi bir kurum tarafından onaylanması koşulu var. 27,46 gr’lık bir örnek Sarıçiçek meteoriti olarak Istanbul Üniversitesi Jeoloji Müzesi‘nde orjinal örnek tür olarak sergilenecek. 4 Vesta asteroidini temsil edecek. Şimdi bir stant hazırlamaya çalışıyoruz, yakında koyulacak.
Ersin – Müzenin de 100. yılı bu arada. 3.800 civarı fosil var, ziyaretçilere açık, merak eden herkes gidip görebilir.
Röportaj için teşekkür ederim hocam.
Bende teşekkür ederim, gelişmeler için turk-met.net sitesini takip edebilir meraklılar, oradan paylaşıyoruz bilgileri.
Röportaj: Taylan Kasar