Artık görevi biten ve 2020’nin Ocak ayında emekliye ayrılan Spıtzer Uzay Teleskobu’nun tozlu evrenimizi keşfetme yolculuğumuzda neler keşfetmiş olduğunu kısaca anlatmak istiyoruz.

Spitzer Uzay Teleskobu, 16 yıl boyunca kızılötesi ışık altında görülebilen evrenin gizemlerini ortaya çıkarmak için çalıştı. Ancak bu sevgili teleskobumuz artık ömrünün sonuna gelmişti ve astronomlar da kendisini emekli etmeye karar vererek, 30 Ocak 2020 tarihinde teleskobu kapattı.

Spitzer’in; sıklıkla Hubble gibi simge olmuş bir teleskopla birlikte çalışmasından dolayı ünü o kadar yaygın olmasa da, evrenin keşfi için yaptığı katkılar yadsınamaz. Spitzer’in onlarca ışık yılı kalınlıktaki gaz ve toz tabakalarının içini görebilme yeteneği, evreni anlamamız konusunda bir devrim gerçekleştirdi. Bu sayede astronomlar, diğer dalga boylarında görülemeyen çok soğuk, çok uzak ve gizlenmiş cisimleri rahatlıkla inceleyebildiler.

Spitzer’in kızılötesi dalga boyunda yaptığı gözlemler ile evreni keşfetme kariyeri aslında 16 yıl gibi, evrensel zaman ölçüleri açısından bir göz açıp kapama süresinden bile daha kısa sürdü. Ancak buna rağmen yine de bizlere çok şey gösterdi. (Görsel Telif: NASA/JPL-Caltech)

 

Samanyolu’ndaki yerimizin haritasını çıkarmaktan Satürn’ün çevresindeki yeni halkayı gözlemlemeye kadar Spitzer, güneş sistemimiz ve ötesinde gizli kalmış kozmik olayları ortaya çıkardı. Teleskop, ayrıca Güneş Sistemi dışındaki gezegenlerden gelen ışığı doğrudan tespit etmeye başladığında ise, gezegen biliminde yeni bir çağın öncüsü oldu.

Bütün bu başarılarının ötesinde Spitzer Uzay Teleskobu, kızılötesi gözlemin geleceği için de önemliydi. Mesela 2021 yılında fırlatılması planlanan James Webb Teleskobu, görevi Spitzer’in bıraktığı yerden devralıp çok daha ileri götürecek. Ama durum böyle de olsa Spitzer’e veda etmek kolay olmadı. Şimdi sıra bu teleskopun şanlı kariyerindeki inanılmaz görüntülere ve keşiflere kısaca bir bakalım.

Kızılötesi gözleriyle, uzaydaki gaz ve toz çöplerini temizledi.

Spitzer Uzay Teleskobu’nun kızılötesi görüşü ile, tozun engelleyici etkilerini ortadan kaldırması yeteneği sayesinde teleskop daha önce bilinmeyen yüzlerce yapıyı ortaya çıkardı.

Fotoğraf: Spitzer Space Telescope.

 

Örneğin üstte gördüğünüz 13.700 ışık yılı uzakta ve 175 ışık yılı çapındaki RCW 49 Nebulası‘nda bulunan bir çok yıldız, toz sütunlarının içine gömülmüş durumdaydı ve görülebilir ışık dalga boylarında bu yıldızları gözlemleyemiyorduk. Ancak aynı sisteme Spitzer’in kızılötesi gözleri ile baktığımızda RCW 49 şeffaf hale geldi ve bu yıldızları görebildik.

Ötegezegenlerden (exoplanet) gelen ilk ışığı yakaladı.

Astronomlar Spitzer Uzay Teleskobu’nu kullanarak Güneş benzeri yıldızların çevresinde dönen dev gezegenlerin parlamalarını doğrudan tespit edebildiler.

İlüstrasyon Telif: NASA/JPL/Caltech-R.Hurt.

 

Örneğin astronomlar yine Spitzer’i kullanarak iki “sıcak Jüpiter”in kızılötesi parlamalarını tespit ettiler. Bu yıldızlar, çevrelerinde dönen gezegenlerin soluk ışıklarını kendi çok güçlü ışıltılarıyla bastırdıkları için gezegenler normalde görülemiyorlar. Ancak Güneş benzeri yıldızların, daha az enerji yaydıkları tayf olan kızılötesinde bu dünyalar parlıyorlar. Astronomlar da yıldızların parlaklığının azalması ile bu gezegenleri tespit edebiliyor.

Yengeç Bulutsusu’nun “dumanaltı olmuş” bir görüntüsünü almayı başardı.

Yengeç Bulutsusu’nun ilk yüksek çözünürlüklü kızılötesi görüntüsü, bu tozlu yapbozu aydınlattı.

Fotoğraf Telif: NOAO/AURA/NSF/NASA/JPL/SSC/T. Temim et al.

 

Astronomlar, Yengeç Bulutsusu gibi genç bir süpernova kalıntısının yoğun miktarda çok ufak toz parçacıkları ile kaplı olduğunu düşünüyorlardı. Ancak Spitzer Uzay Teleskobu, bulutsunun beklenenden daha “dumansız” olduğunu gösterdi. Üstteki fotoğraf, bulutsunun görünür ışık dalga boyundaki fotoğrafı ile Spitzer’in aldığı 3.6, 5.8, 8.0 ve 24 mikron dalga boyundaki görüntülerin birleşmesinden oluşuyor.

Kartal (M16) Bulutsusu’nu kavuran süpernova patlamasını bizlere gösterdi.

Spitzer Uzay Teleskobu, Kartal Bulutsusu’nun (M16) kalbindeki sıcak tozların varlığını ortaya çıkardı. Bu durum da orada bir patlamanın olduğunu gösteriyordu.

Fotoğraf telif: NASA/JPL-Caltech/Institut d’Astrophysique Spatiale

 

Görselin sağ altında Hubble Uzay Teleskobu ile alınan fotoğraf, Kartal Bulutsusu’nun tozdan oluşan sütunlarını gösteriyor. Bu ünlü Hubble fotoğrafı, “yaradılış sütunları” olarak da biliniyor. Spitzer’den alınan kızılötesi görüntü ise tozun içerisine girip koza benzeri sütunlarda gizlenen yıldızları ortaya çıkarıyor. Süpernova patlaması ile bağlantılı olan sıcak toz ise kırmızı renkte görülüyor.

Galaksilerin harika görüntülerini alarak insanoğlunun hizmetine sundu. 

Spitzer Uzay Teleskobu’nun aldığı bu harika görüntüler sadece gözlerimize ziyafet çektirmek ile kalmıyor aynı zamanda astronomların evrenin nasıl işlediğini anlamalarına yardım ediyor. Mesela aşağıda Andromeda Galaksisi’nin muhteşem bir görüntüsü mevcut.

Fotoğraf Telif: NASA/JPL-Caltech/K. Gordon -University of Arizona.

 

Yedi adet Dünya benzeri gezegeni barındıran ufak bir güneş sistemi buldu.

Daha önce başka bir benzeri bulunmamış, bir Güneş Sistemi benzeri bir yapı olan TRAPPIST-1 sistemi, TRAPPIST ve Spitzer teleskopları sayesinde gün ışığına çıkarıldı. Aşağıdaki görselde, keşfedilen sistemin Güneş Sistemi ile boyut kıyaslamasını görüyorsunuz.

İlüstrasyon telif: JPL-Caltech/NASA

 

Hubble ile birlikte bu zamana kadar bulunan en uzak galaksiyi buldu.

Kadim dostu Hubble Uzay Teleskobu ile birlikte güçlerini tekrar birleştirerek, kütle çekim mercek etkisiyle büyütülmüş olan uzaktaki küçük bir galaksiyi görüntülemeyi başardı.

Fotoğraf telif: NASA/ESA/B. Salmon (STScI)

 

Spitzer Uzay Teleskobu, SPT0615-JD galaksisinin bu temiz görüntüsünü bir büyüteç gibi davranan ve kütle çekim mercek etkisi adı verilen bir olay sayesinde elde etti.

Erken dönem galaksilerin tahmin edilenden daha parlak ve daha sıcak olduğunu ortaya çıkardı.

Spitzer Uzay Teleskopu ile yaptıkları yaklaşık 400 saatlik gözlem ile bir grup astronom, evrenimizin ilk galaksilerinin tahmin edilenden daha sıcak ve parlak olduğunu ortaya çıkardı.

İlk galaksiler, onları çevreleyen evrende oldukça parlak ve sıcaktılar. (Görsel Telif: James Josephides)

 

Sayesinde astronomlar ilk defa bir Süper Dünya’nın atmosferine bakabildiler.

Hubble ve Spitzer uzay teleskoplarını kullanan astronomlar, ilk defa bu gizemli gezegenlerden birinin atmosferini inceleyebildiler. GJ 3470 b adı verilen bu gezegenin atmosferi şaşırtıcı bir şekilde çoğunlukla hidrojen ve helyumdan oluşuyordu.

GJ 3470 b gezegeninin Dünya ile boyut kıyaslaması. (Görsel telif: NASA/ESA/L. Hustak)

 

Yaklaşık olarak Neptün kütlesine sahip olan GJ 3470 b gezegeni, kayalık bir çekirdeğe ve hidrojen ile helyumdan oluşan kalın bir atmosfere sahiptir. Ayrıca gezegen, sönük bir kırmızı cüce yıldızın yakınında dönmektedir.

• • •

Kim bilebilirdi ki 2003 yılında uzaya gönderilen, 33 inç (85 cm) çapında bir aynaya sahip oldukça mütevazi bir teleskop, hayal edilenden çok daha güzel ve karmaşık bir evreni gözlerimizin önüne sersin. Ama Spitzer bunu başardı ve bundan sonra bize yaptığı yardımları unutmadan kızılötesi gözlem yapmakta çok daha ileri gideceğiz. Teşekkürler Spitzer!

Çeviri: Burcu Ergül Emecan

http://www.astronomy.com/news/2020/01/what-spitzer-discovered-in-its-16-years-scanning-the-sky-in-the-infrared