Uzay araçlarının uzaya kaçabilmesi için gerekli minimum hız saniyede 11.2 km. Diğer bir ifadeyle saatte yaklaşık 40 bin km. Yani sevmediğiniz birisini seviyomuş gibi yapıp havaya 11.2 km/s hızla atarsanız o kişi artık geri gelmez.

İşte bu hıza kaçış hızı (Escape Velocity) denir. İşte uzay araçlarını ateşleyen yakıt tankları uzay araçlarının saniyedeki hızlarını 11.2 km’ye çıkardıktan sonra yeryüzüne geri düşerler. Peki bu hızlara nasıl ulaşıldı? İşte Uzay Araçlarının ve İnternetin doğuşunun ilginç hikayesi.

Not: Kaçış hızı ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için bu makalemizi okuyabilirsiniz. 

Wernher Von Braun, Almanya’nın Hitler zamanında en önemli bilim adamlarından birisiydi. Bütün çalışmalarını balistik füzelerin üretilmesi üzerine yaptı ve II. Dünya savaşında yaptığı güdümlü ve uzun menzilli roketler savaşan askerlere değil; Londra ve Paris’in sivil yerleşim yerlerine de atıldı. Bu nedenle, Dünyayı bir korku kapladı. Eskiden savaşlar cephede askerler tarafından yapılır, cephede kaybeden taraf, topraklarından ve şehirlerinden olurdu. Fakat sivil halka genelde dokunulmazdı. Balistik füzelerin üretilmesinden sonra bu değişti. Sivil insanlar üzerinde psikolojik baskı da oluşturmaya başladı.

II. Dünya savaşının son günlerinde Amerikan askerleri Von Braun ve ekibinin çalıştığı bölgeye indirdi. Von Braun’un kardeşi Magnus, Amerikan askerlerine gelerek kendisinin dünyaca ünlü bilim adamı Von Braun’un kardeşi olduğunu ve teslim olmak istediklerini söyledi. Bunun üzerine Von Braun ve ekibi Amerikaya geldiler. Newton’un “Cannon Ball” tabiriyle ifade edip hedef gösterdiği insan yapımı bir uydunun Dünya yörüngesine yerleştirebilme fikrini çocukluğundan beri aklında tutan Braun, Los Angeles’ta bügünkü NASA JPL (Jet İtki) laboratuvarının temellerinin atılmasında yaptığı roket çalışmalarıyla büyük rol oynadı.

Gezegenlerin kaçış hızları.

 

SSCB ve Amerika iki süper güç. Hep birbirleriyle yarış halindeler. Bilimde genelde Amerika hep bir adım önde. Ruslar arkadan geliyor. Başkan Eisenhower ise SSCB’yi gözetlemek, kısacası Rusların ne yaptıklarından haberdar olmak için istihbarat imkanlarını araştırıyor. Casus uçaklar gönderiliyor fakat Ruslar farkedip ABD ucaklarını bombalıyor. Bunun üzerine Başkan Eisenhower Uzay kavramını ortaya atıp Oksijenin bittiği ve insanların artık normal nefes alamayacağı yerin başlangıcı olan 100 km üzerini hiçbir ülkenin hava sahası ilan edemeyeceğini söyleyip Birleşmiş Milletlerden onaylatıyor.

Bu durumda Bir yapay uydu yapılıp 100 km’den yukarıya atılırsa çok rahat bir şekilde SSCB’yi uydulardan gözetleyebilecek. Bu da kanunlara ters düşmeyecek ve başka bir ülkenin hava sahanlığını ihlal etmemiş olacak. Almanya’dan gelen bilim adamı Von Braun’a ise güvenmiyorlar, çünkü Alman vatandaşı. Amerikan Ordusu içerisinde bir birim sürekli uydu fırlatma derdinde ancak bir türlü istenen hıza ulaşılamıyordu.

Derken Almanya’dan Amerika’ya göç eden bir grup bilim adamı Amerika’nın Nükleer ve Uzay çalışmalarının sırlarını önce İtalya’ya ordan da SSCB’ye kaçırıverdiler.

Bu sırlara sahip olan Rus bilim adamları ellerini hızlı tutarak 4 Ekim 1957’de Sputnik isimli uzay aracını uzaya fırlatıverdiler ve Amerika’ya müthiş bir gol attılar. Başkan Eisenhower’a ciddi eleştiriler gelmeye başladı. Çünkü Sputnik Uzay Aracı ABD semalarından geçerken herkesin radyosundan duyabileceği biçimde “biip” şeklinde radyo yayını yapıyordu. Amerikalılar Rusların Sputnik içine füze yerleştirdiğini ve kendilerini vuracaklarını zannediyorlardı. Başkan Eisenhower ise bu olayı sürpriz olarak bile karşılamadı. Çünkü kendisi de Rusya’yı gözetlemek için böyle bir proje üzerinde çalışıyordu.

Bu gelişme üzerine Almanya’dan gelen von Braun’a nihayet görev verildi ve derhal uzaya uydu fırlatacak bir roket yapması istendi. NASA JPL şu anki mahallinde çalışmalarını yapan Braun Explorer I isimli uzay aracını yaptı. Ardınndan da NASA kuruldu ve ABD uzaya açıldı. O gün bugündür Uzay çalışmalarındaki pratiklik ve basitlikte Rusya ABD’den hep bir adım önde olmuştur.

Şu an bile ABD insanlı uzay uçuşlarını Rus Soyuz Uzay araçlarıyla yapmaktadır. Çünkü kendi uzay araçları hem pahalı hemde uzun süren yolculuklar gerektirmektedir. Mesela Ruslar Soyuz Uzay aracını Uluslararası Uzay İstasyonu’na 6 saatte gönderip 3.5 saatte Astronotları Dünya’ya getirebilmektedirler. ABD uzay mekiklerinin ise gönderilmesi ve geri getirilmesi günler sürdüğü gibi, muazzam biçimde pahalıya maloluyordu. O sebeple İnsanlı mekik uçuşları iptal edilip özel sektöre destek verilmeye başlandı.

Başkan Eisenhower Nükleer ve Uzay sırlarının çalınıp Sovyetler’e verilmesini araştırıp öğrendi. Bunun üzerine bilim adamlarını toplayıp askeri yazışmaları mektupla değil de elektronik olarak ve kimsenin eline geçmeyecek şekilde tasarlanmasını istedi. Bunun üzerine, ordu, güvenlik birimleri ve devlet kurumları arasında güvenli iletişimi amaçlayan Arpatnet kuruldu ve internet doğdu.

Amerikan ordusu 1958’den 1980’lere kadar İnternetin öncülü olan arpanet’i bilfiil kullandı fakat, yaygın sivil kullanıma bir türlü geçilmedi. Bunun sebebi aslında çok açık: Bilgisayarlar çok ilkel ve çok pahalıydı. 1970’lerde üniversitelerde daha çok e-posta amaçlı kullanılmaya başlayan internet, kişisel bilgisayarların 80’lerin ortasından itibaren ucuzlayıp yaygınlaşmasıyla 1993 yılında “www” ön ekiyle birlikte tüm insanlığın kullanımına açıldı. Bugün bildiğimiz internet işte böyle, uzay yarışı sayesinde doğup büyüyüp gelişti.

Zafer Acar