Uzay Hukuku kapsamında, dış uzaydaki çalışma ve faaliyetler düzenlenmektedir. Bu alandaki uluslararası düzenlemeler Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altında şekillenmektedir.

Yüzyıllar boyunca oluşan ve olgunlaşan temel hukuk ilkelerinin doğrudan dış uzaya genişletilmesi çoğu zaman sıkıntı oluşturmaktadır.

Uzay Hukukunda problem oluşturan birçok durum uluslararası anlaşmalar ile çözüme kavuşmuş görünmektedir. Ancak bunların yanında hala çözüm bekleyen alanlar da bulunmaktadır. Bu yazımızda uzay hukukun güncel sorunlarından „denetleme ve yargı mekanizması eksikliğine” kısaca değineceğiz.

Yaptırım nedir? Yaptırım bir hukuk kuralına aykırı davranılmasının sonucunda yol açılan zararın ortadan kaldırılmasını amaçlar. Yani yaptırım, bir hukuk kuralına aykırı davranılması halinde hukuk düzenince öngörülen sonuçtur.

Uzay Hukukunun temelinin atıldığı ve bu alandaki başlıca ilkeleri ortaya koyan 1967 tarihli Dış Uzay Anlaşması bakımından en büyük eksiklik bir denetleme ve yargı mekanizmasının bulunmayışıdır. Anlaşma bünyesinde her ne kadar birtakım yasaklar ortaya konmuş olsa da taraf devletlerin bu hükümleri ihlal edip etmediğine karar verebilecek tarafsız ve uluslararası hukuki bir mekanizmaya  ihtiyaç duyulmaktadır.

Çin’in, yerden fırlatılan füzeler ile yörüngede yer alan bir uyduyu imha etmesini gösteren diyagram.

 

Örnek vermek gerekirse herhangi bir yörüngedeki uyduya kitle imha silahları veya nükleer reaktör konulursa ve bu durum fiziki bir denetleme neticesinde ortaya çıkarsa, uluslararası anlaşmalarla yasaklanan bu eylemler için herhangi bir yargı süreci şu  an için işletilemeyecektir.

11 Ocak 2007 günü Çin, dış uzayda bir AŞAT (Anti Satellite – Uydu Etkisizleştirme) denemesi esnasında KT-2 füzesi ile kendisine ait eski bir meteoroloji uydusunu imha etmesi, tüm dünyada bir şok etkisi yaratmıştı. Bu çarpışma sonucunda ortaya çıkan binlerce parça, LEO (Alçak İrtifa) yörüngedeki diğer uydular için büyük bir tehlike oluşturmuş ve uzay çöplüğü oluşturarak uzayın kirletilmesine sebebiyet vermişti. Çin’in icra ettiği bu deneme kendisinin de taraf olduğu Dış Uzay Anlaşması‘nın 9 ve 11. Maddesine aykırıydı.

Bu hükümlerde özetle; „Dış uzayda yapialçak bir deney, insanlık veya başka uzay araçları bakımından risk oluşturuyorsa, deneyi gerçekleştirecek devlet, bu hususu deney öncesi Birleşmiş Milletler kanalı ile duyurur ve ilgili deney uluslararası bir danışma sürecinde değerlendirilir.” denilmektedir. Tabii ki de Çin, bu denemesini önceden duyurmadı.

Bu tür bir denemenin Dış Uzay Anlaşması ve diğer uluslararası uzay anlaşmalarını ihlal ettiğine dair bir karar alacak makam ya da organ yoktur. Ancak bu tür kararları alacak bir kurum oluşturulduğunda, herhangi bir yaptırım söz konusu olacaktır.

Yaptırım

Devletlerin egemenlik haklarına karşı olacak her girişim işin doğası gereği zordur. Uluslararası arenada dolaylı da olsa bu tür yaptırım kararlarını alabilecek tek yasal kurul Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’dir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Birleşmiş Milletler’in, üye ülkeler arasında güvenlik ve barışı korumakla yükümlü, en güçlü organıdır. Birleşmiş Milletler’in diğer organları sadece tavsiye kararı alabilirken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararları, tüm üye ülkeler açısından bağlayıcılık taşımaktadır. Bu bağlayıcılık, üye ülkelerin tamamına yakını tarafından imzalanmış olan Birleşmiş Milletler Tüzüğü’nde açık bir şekilde belirtilmiştir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları, üye ülkeler tarafından verilen bir önergenin, 15 üye ülkeden dokuzu tarafından kabul edilmesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi ülkelerden birinden ret oyu almamış olması şartıyla alınır. Uzay Hukuku bakımından bu dolaylı yolu işletmekten başkaca bir yaptırım mekanizması halihazırda bulunmamaktadır.

Yavuz Tüğen