Çürüme sürecinin derinliklerine dalmadan önce, sizi uzaydaki kısa yolculuğunuzdan ötürü öncelikle tebrik etmemize izin verin. Siz dostum, artık Dünya ufkunun ötesine erişmeye cesaret etmiş o aşırı ayrıcalıklı bireylerden birisiniz.

Not: Bu yazımızın video versiyonunu aşağıdan izleyebilirsiniz. Ya da okumaya devam edebilirsiniz…

Kötü haber şu ki; uygun bir uzay kıyafetiniz olmadan burada fazla duramazsınız. İstenmeyen şekillerde bir dizi vakuma maruz kalacaksınız. İyi ihtimalle çabuk bir ölüm yaşayacaksınız ama bedeniniz için aynı şeyi söyleyemeyiz.

Göz Açıp Kaparcasına Çabuk Olmayan Ölüm

Eğer yeni ölmüş birine yaklaşırsanız, bedenin ölümden hemen sonra çeşitli değişimler geçirdiğini fark edebilirsiniz. En belirgin değişim “pallor mortis” (vücudun solgunlaşması) ve “Livor mortis” (Lividity: vücudun morarması). Ölümden sonra, kalp kan pomplayamadığında, yerçekimi etkisiyle kan yere yakın bölgelerde birikmeye başlar. Daha ağır olan kırmızı kan hücreleri de çökmeye başlar, mor, çürük gibi görünen lekeler oluşmaya başlar ve bu ölümün en kesin işaretidir.

Yalnızlık, eğer kendinizi uzayda sürükleniyor bulursanız en önemli sorununuz olmamalıdır.

 

Ardından “rigor mortis” gelir. Çürümenin bu evresinde uzuvlar sertleşip kırılganlaşır. Bedeni oluşturan kaslar adeta betonlaşmıştır. Tüm bunlar olurken, beden yavaş yavaş soğumaya başlar, buna ise “algor mortis” denir (bu değişimin süresi ise; bedenin bulunduğu yer, yılın hangi döneminde olunduğu, vücuttaki yağ oranı ve kişinin ölüm öncesi aldığı ilaç veya uyuşturucular gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir).

Yukarıdaki prensiplerin bütünü, ölümün ne zaman gerçekleştiğini araştıran kişiye yardımcı olur. (Adli patalojinin, bu yollarla ölünün olay yerinden taşınıp taşınmadığını anlamasına, dolayısıyla ölümün şüpheli bir durum içerip içermediğini belirlemesine yardımcı olur)

Ölüm sonrası bu değişimlerin bazıları sarsıcı olabilir ama; bir sonraki ile kıyaslandığında sadece küçük bir pencere açmış sayılırlar. Pallor mortis, livor mortis, algor mortis ve rigor mortis oluşup (neredeyse) kaybolduğunda (genelde bir kaç gün sürer), bakteriler çığrından çıkarak saldırıya geçer.

Önce saprobik bakteriler işe koyulur; çoğu (putrefaction) ayrışmanın ilk aşmasında olan dokuları, kasları ve iç organları yemeye başlarlar. Bu sırada enzimler, anaerobic (oksijensiz solunum yapan) bakteriler iç organları parça parça ayrıştırmaya ve sıvılaştırmaya başlar. Bunun sonucu olarak asit ve gazlar vücudu şişirir ve kokutur. Bir kısmı çeşitli yollardan dışarı çıkarken, büyük kısmı düzenli olarak birikir; ta ki cilt yırtılana kadar… Bir balonun kıvamlı domates suyu ile doldurulup iğne ile patlatıldığını hayal edin. Nihayetinde ölen kişi bu noktada görece tanınamaz hale gelmiştir. Belirli özelliklerinden tanımak için yaklaşacağınızdan değil. Zaten koku sizi bayıltacaktır.

mork

En berbat kısımları bitse de, dehşet henüz bitmeye çok uzaktır ama sizi konunun kalanından azat ediyoruz; biliyoruz ki konuşulması rahatsızlık verici bir konu bu. Ancak bunu yaparken bir amacımız vardı; çürüme sürecinde farklı bakterilerin büyük rolleri olduğunu vurgulamak istedik.

Dünyada, bu etkilerin tam olarak ortaya çıkmasını geciktirecek bazı metotlarımız var. Diğer adıyla mumyalamak: Kişi öldükten sonra tüm kanın çekilmesi, ardından yerine formaldehit de dahil olmak üzere farklı kimyasalların konulması gibi… En azından ailenin ve arkadaşların kişiyi görüp hoşçakal diyebileceği kadar geciktirecek metotlar.

Uzayda Ölüm Ve Ayrışma (Çürüme)

Uzayda, bir kaç farklı durum yaşanabilir. Birincisi, bir uzay kıyafeti olmadan yaşanan ölüm ve çürüme. Bu senaryoda içeride bir ısı kaynağı olmadan (vücut ısınızı aktaracağınız bir şeylere yakın olduğunuzu varsayıyoruz ve bu şeylerin bir yıldız ya da yakın sıcaklıklarda bir şeyler olmadığını) vücut oldukça hızlı şekilde donup katılaşabilir ve tozdan gelip toza dönüşmeyi süresiz olarak erteleyebilir.

Tabii, burada oldukça hızlı derken, filmlerde gördüğünüz gibi saniyeler içinde bir donmadan söz etmiyoruz. Uzay boşluğunda bir insanın tamamen donması saatler alacaktır. Bu konuyla ilgili şu makalemize göz atmanız iyi olur.

Aslında bir vücudun bu şekilde ne kadar sürede çürüdüğünü bilmiyoruz. Yani vücut sonsuza kadar ya da gerçekten çok uzun bir süre ayrışmadan kalabilir. Ama söylediğimiz gibi, bu ancak donmuş cesedin bir yıldıza, kara deliğe ya da başka bir gök cismine yaklaşmadığı durumlarda olabilir. Eğer yaklaşırsa, dünyadaki gibi bir atmosfer tarafından korunmadığı için, uzaydaki radyasyon (ışıma) cesedi bir ateş fırtınasıymışçasına parçalayacaktır.

NASA astronotu Catherine “Cady” Coleman. Fiziksel ve psikolojik olarak, uzayda tek başına kalmanın nasıl bir şey olabileceğini yüreğimiz ağzımıza gelerek izlediğimiz “Gravity”nin yıldızı Sandra Bullock’un danışmanlığını yapan Coleman, Expedition 27 astronotu olarak 159 gün Uluslararası Uzay İstasyonu’nda kaldı.

 

Ölümün dış bir ısı kaynağına yakın konumda gerçekleştiğini var sayarsak; mesela dünya atmosferinin hemen dışında, sıcaklığın yeterince yüksek ama alevlenme yaşanacak kadar yüksek olmadığı bir durumda, büyük bölümü sudan oluşan vücut hızla kuruyacaktır deri-kumaş niteliğine bürünecektir aynı kurutulmuş et gibi.

Dahası, uzay giysisi olmadan uzaydaki vakum, insanı ve içerdiği herhangi bir bakteriyi etkili şekilde sterilize edecektir. Bunu bakterilerin çürümenin anahtarı olduğu gerçeğiyle birleştirdiğimizde, vücudun bu vakumla kısa sürede ayrışması pek de olası değildir.

Şimdi bir de uzay giysisiyle düşündüğümüzde, çürüme süreci büyük ihtimalle hızlanacaktır. Henüz kimse uzay giysisiyle aracının dışında ölmediği için bunun ne ölçüde olacağı henüz belirlenmemiştir. Ölümün ardından, uzay giysisinin içindeki bakteriler hızla vücudun kendisiyle beslenmeye başlarken hücresel ölümler de onu yavaşça türlü aşamalarda ayrıştıracaktır. Bu ancak bir ısı kaynağı varsa olabilecek bir durumdur aksi takdirde vücudun bakterilerin beslenip çoğalmasından önce, donup kaldığı duruma geri döneriz.

Hiçbir durumda ölüm, iğrenç, itici ya da hastalıklı değildir. Aslında, hepimiz için bir tür geçiş ayinidir. Genelde rahatsız edici bulunan konuları tartışarak, doğa hakkında daha derin bir anlayışa ulaşabiliriz ve elbette kendimiz hakkında da…

Yazan: Jaime Trosper
Çeviri: Ogün Tuzcuoğlu

Kaynak: http://www.fromquarkstoquasars.com/death-decomposition-in-space/