Yıldızımız Güneş’e çıplak gözle bakarsak eğer, onu gökyüzünde çok parlak ve pürüzsüz bir yapıdaymış gibi görebiliriz.

Aslında konuya bu şekilde girdiğimize de bakmayın; Güneşe ne çıplak gözle, ne bir dürbünle ne de Güneş teleskobu olmayan normal bir teleskopla bakmanızı asla ama asla tavsiye etmiyoruz. Gözlerinize tedavisi mümkün olmayan zararlar verebilir, kalıcı biçimde görme yeteneğinizi kaybedebilirsiniz.

giant-sunspot-major-solar-flare-oct24-2014-close-up
Gökyüzünde dingin ve hareketsiz gibi görünen Güneş’in yüzeyi aslında çok hareketli ve değişken bir yapıya sahip.

 

Bundan 400 yıl kadar önce Galileo Galilei, teleskobunu Güneş’e çevirdiğinde, beklediğinin aksine hiç de pürüzsüz bir yapıda Güneş yüzeyi ile karşılaşamadı. Aksine bir kağıt üzerine düşürdüğü Güneş görüntüsü üzerinde siyah renkli lekeler ile karşılaştı ve bunların özellikle üzerlerinden geçerek kağıda çizdi.

Farklı tarihlerde yaptığı gözlemler ile, bu lekelerin aynı yöne doğru ilerlediğini farkedip Güneş’in de Dünyamız gibi kendi ekseninde döndüğü gerçeğine ulaşmış oldu.

ChroniclesofJohnofWorcester
1129 yılında John of Worcester isimli bir bilimcinin yaptığı Güneş lekesi çizimi.

 

Aslında Güneş lekelerinin farkına ilk varan Galileo değildir. Çok daha eski çağlarda, Çinli astronomlar bu lekeleri gözlemliyorlardı. Gan De isimli Çinli astronomun milattan önce 360’lı yıllarda tuttuğu ilk Güneş lekesi kayıtları, bu alanda elimizdeki en eski kayıt durumunda.

Yine, Yunanlı bilgin Theophrastus’un milattan önce 300’lü yıllarda Güneş lekelerini kaydettiğini biliyoruz. Milattan sonraki yıllarda da gerek Avrupa’da, gerek doğu ülkelerinde bu gözlemler sürmüştür. Galileo’yu ise Güneş lekelerini ilk anlamlandıran kişi olarak görebiliriz.

Galileo Galilei’nin 1600’lü yıllara ait Güneş lekesi çizimleri.

 

Güneş lekeleri, Güneş yüzeyinde hemen hemen Dünya büyüklüğünde yapılanmalardır ve koyu renk görünmelerinin tek sebebi çevrelerine göre biraz daha soğuk olmalarından. Güneş yüzeyi yaklaşık 5.500 santigrat derece sıcaklıkta iken Güneş lekeleri 3.000 – 4.000 Derece arasında bir sıcaklıkta olabilirler.

Güneş lekelerinin rengi “fotoğraflarda” siyah gibi görülebilir fakat aslında siyah renkte değildirler. Bizler Güneş’i gözlerken, parlaklığını azaltacak özel filtreler kullanırız. Bu sayede yüzeyindeki detayları görebiliriz. Bu filtreler yıldızımızın parlaklığını gözlerimizin tahammül edebileceği düzeye kadar düşürürken, daha soğuk ve az parlak olan leke bölgelerinin koyu renkli görünmesine neden olurlar.

Lekelerin en koyu olduğu merkez bölgesine Tam Gölge denirken, çevresindeki daha açık renkli kısımlarına ise Yarı Gölge adı verilir ve bu kısımlar Tam Gölgeye nazaran biraz daha sıcak bir yapıda olsalar da yine de asıl yüzeyden çok daha soğukturlar.

Sunspot_TRACE
Lekelerin bulunduğu bölgeden fışkıran gaz, ipliksi yapılar şeklinde manyetik alan çizgilerini takip ederek yayılır. Bir süre sonra bu ipliksi yapılar, gerilim kuvvetlerine dayanamayarak kopar ve kütle atımları şeklinde uzay boşluğuna saçılır.

 

Güneş lekeleri Güneş’teki Manyetik Alan şiddetinin en yoğun yaşandığı bölgelerdir. Öyle ki bu manyetik alanların yoğunluğu sebebi ile iç bölgelerden dışarıya doğru enerji ve ısı akışı engellenir ve dolayısı ile Güneş lekesinin olduğu bölge soğuyarak içe doğru batar.

Bununla birlikle Güneş yüzeyinde meydana gelen Güneş Patlamalarının ve püskürmelerin büyük bir bölümü Güneş lekelerinin yoğun olduğu bölgelerde gerçekleşir. Lekeler çiftler halinde ya da gruplar halinde oluşabilirler. Genellikle kısa ömürlü ve geçici yapılanmalardır.

Güneş patlaması denilen olgu da bu lekelerin oluşum dinamikleriyle ilintilidir ve lekelerin çevresinde gerçekleşir. Lekeyi oluşturan manyetik alanlar boyunca ipliksi flamentler şeklinde yayılan sıcak plazma halindeki hidrojen ve helyum gazları, manyetik alan izlerinin kopması ile büyük bir güçle uzay boşluğuna fırlaması ile oluşur.

Güneş’in yüzeyi akışkan bir halde olduğu için, manyetik alanların sabit kalması mümkün değildir. Alan kutupları sürekli hareket halindedir ve bu hareket manyetik alan izlerinin gerilmesine, ardından taşıdığı sıcak gazla birlikte kopmasıyla sonuçlanır. İşte, Güneş patlaması dediğimiz olayın kabaca oluşum dinamiği böyledir.

Güneş yüzeyindeki bir leke sistemi. Bu lekeler o kadar büyük boyutlarda olur ki, genellikle Dünya gezegeninin çapından daha fazla alan kaplarlar. Bazı lekeler ise çok daha dev boyutlara sahiptir ve neredeyse Jüpiter gezegeni büyüklüğüne ulaşabilir.

 

Böylesi leke oluşumları sadece bizim yıldızımız Güneş’e özgü değil elbette. Diğer yıldızların da yüzeylerinde leke oluşumları gerçekleşir. Astronomlar çeşitli gelişmiş teknikler kullanarak başka yıldızların yüzeylerindeki leke oluşumlarını gözlemlemeye çalışıyorlar.

Betel_haubois
Betelgeuse yıldızının yüzeyi ve leke oluşumları. Betelgeuse, büyüklüğü ve görece yakınlığı sayesinde yüzeyini güç de olsa fotoğraflayabildiğimiz nadir yıldızlardan biridir.

 

Artık günümüzde elde ettiğimiz veriler ışığında Güneş Lekelerinin 11 Yıllık periyotlar halinde azalıp çoğaldıklarını biliyoruz. Güneş Minimumu denen süreç içerisinde çok az sayıda yada hiç Güneş Lekesi görülmeyebilir. Birkaç hafta ya da ay içerisinde bu oluşumlar tekrar kendini gösterir ve 11 yıllık bir periyotun sonunda Güneş Maksimumu denen sürece girilir ve birçoğu gruplar halinde olan ve en büyükleri 80.000 km çapa ulaşabilen 100 ün üzerinde Güneş Lekesi, Güneş Yüzeyini rahatlıkla sarabilir.

Daha geniş kapsamlı bilgi için, “Güneş Fiziği: Güneş Rüzgarları” isimli bu yazımızı da okumalısınız.

Hazırlayan: Sinan DUYGULU  •  Geliştiren: Zafer EMECAN