Birçok insan, ışık hızının geçilmesi veya ışık hızına ulaşma konusuna takılmış durumda. Bu anlamlandırılması güç bir durum, çünkü içinde yaşadığımız evreni keşfetmek veya çok uzak uzay yolculukları yapabilmek için, ışık hızı ulaşılması veya aşılması gereken bir sınır değil
Işık hızı saniyede yaklaşık 300 bin km. Bunu aklınızda tutun ve devam edelim. Basit biçimde Güneş Sistemi’ndeki gezegenlere rahatça gidip gelmek, gezip tozmak için neye ihtiyacımız olduğuna bakalım:
Mars gezegeni, bize en yakın olduğu zamanda yaklaşık 35 milyon km uzaklıkta. Şu anki araçlarımız bu mesafeyi yaklaşık 6-7 ayda katedebiliyorlar. Pekii, daha hızlı uzay araçlarımız olsa?
Aracımız saniyede 300 bin km değil de, saniyede 100 km hızla yol alsa, Mars’a 97 saatte gidebiliyoruz. Saniyede 200 km hızla gidebiliyor olsak, sadece 48 saat, yani 2 gün içinde Mars’a ulaşmış olacağız. Saniyede 400 km hızla yol almayı becerebilirsek, 1 gün içinde mars’ta oluruz.
Yani gördüğünüz üzere, ışık hızından çok çok çok düşük olan saniyede 400 km’lik hıza ulaşmak, bizi Mars’a kapı komşusu yapıyor. Aynı hızla yine günler içinde Jüpiter, Satürn, Neptün, Uranüs gibi gezegenlere de ulaşabiliyoruz. Özetle, saniyede 400 km’lik hız bile bize Güneş Sistemi’nde elimizi kolumuzu sallayarak dolaşabilme imkanı veriyor.
Burada öncelikli amaç, evreni keşfe başlayabilecek yeterli hıza ulaşabilmek. Ve bu hız da ışık hızı değil, makul oranda hızlı gitmenin yollarını bulmamız yeterli.
Şimdi gelelim işin “özel görelilik” kısmına:
ışık hızına ulaşamayacağımızı, bugünkü bilimsel bilgilerimiz ve teknolojimiz eşliğinde biliyoruz evet. Ancak, ışık hızına çok yakın hızlara ulaşabilmemiz mümkün ve bu sadece teknoloji ve mühendislik sorunu.
Işık hızına çok yakın hızlara ulaşmak bize görelilik gereği zaman yavaşlaması şansı veriyor. Yani, aracın içindekiler için zaman çok yavaş akıyor. Örneğin, bize 4.2 ışık yılı uzaklıktaki Proxima Centauri yıldızından ışık bize 4.2 yılda ulaşıyor ama, biz çok yakın bir hıza ulaşırsak, aracın içindekiler için 4.2 yıl geçmeyecek!
Şimdi Proxima Centauri’ye ışık hızının %99’u hızla yol alan bir araçla gittiğinizi düşünün. Bu aracın içindekiler için zaman genleşecek ve (bu hızda) oraya ulaşmaları kendileri için sadece 7 ay sürecek.
Aynı araçla eğer ışık hızının %99.9’u hıza ulaşabiliyor olsaydık, bu yolculuk sadece 2 ay sürecekti. Işık hızının %99.98’i hızla yol alsaydık, yolcularımız 4.2 ışık yıllık bu mesafeyi birkaç gün içinde katetmiş olacaklardı.
(Evet, elbette yolcularımız için zaman yavaşlıyor ve gidecekleri yere çok kısa sürede varıyorlar ama, Dünya’da onları bekleyen veya izleyen bizler için yine 4.2 yıl geçmiş olacaktı.)
Umarız anlatabilmişizdir. Yakın çevremizdeki evreni (Güneş Sistemi’ni) oyun bahçemiz haline getirmek için saniyede birkaç yüz km hıza ulaşmamız yeterli ve bunu yakın zamanda yapabilecek durumdayız. Aynı şekilde, çok uzak yıldızlara rahatça gidebilmek için yine ışık hızına çok yakın yüzdelere ulaşmamızda hiçbir sorun yok ve ileride bunu da başaracağız.
Bunca yazdığımız şeyin özeti: Işık hızına ulaşmak veya geçmek güzel, süslü hayaller gibi görünebilir. Ancak, hayallerinizi bu kadar büyük değil, “makul” tutarsanız, aslında yine aynı şeyleri yapabileceğinizi göreceksiniz.
Bizim şimdiki ihtiyacımız saniyede 300 bin km’ye ulaşmak değil! Saniyede 100 veya 400 km’ye ulaşalım, önce şu kendi sistemimizi keşfedelim, gerisine sonra bakarız.
Zafer Emecan
Kapak fotoğrafı: “The Expanse” dizisindeki, ışık hızından çok daha yavaş yol alan Rocinante gemisi. Telif: https://www.deviantart.com/cannikin1701/art/Rocinante-717649267