Güneş Sistemi’nin Jüpiter ve Satürn’den sonraki en büyük üçüncü gezegeni; Miranda gibi sıradışı bir uyduya ev sahipliği yapan; solgun mavi-yeşil tonlarıyla dikkat çeken buz devi Uranüs gezegenidir.

Güneş’e yaklaşık olarak Satürn’ün iki katı yani ortalama 19 Astronomi Birimi (1 Astronomi Birimi; 150 milyon kilometre) uzaklıkta olan Uranüs, ilk bakıldığında aslında çok sıkıcı ve pek ilgi çekici özellik barındırmayan bir gezegen gibi görünse de detaylı bir inceleme ile çok etkin ve karmaşık bir atmosfer sistemine sahip olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Kızılötesi dalga boyunda kendisini gösteren koyu şeritler ve Jüpiter’dekilere benzeyen fırtına sistemleri şaşırtıcı düzeylerdedir. Ayrıca Dünya’nın 50 katı kadar bir güce sahip manyetik alana sahiptir. İnce bir halka sistemine de sahip olan Uranüs’ün bilinen 27’den fazla uydusu mevcut. Bunların en büyükleri sırasıyla Titania, Oberon, Umbriel, Ariel ve Miranda’dır. Uranüs’ün uyduları hakkında daha fazla bilgi için bu makalemize bakabilirsiniz.

Miranda “aşırı hırpalanmış” yüzeyiyle birçok bilinmeyeni bünyesinde barındırıyor. Fotoğraf kaynağı: Voyager Uzay Aracı, NASA/JPL

1948 yılında Gerard Kuiper tarafından keşfedilen Miranda, diğer yukarıda saydığımız başlıca beş büyük uydu arasında en küçük olandır. Yaklaşık olarak 472 km gibi bir çapa sahip olan Miranda, bizim uydumuz Ay’ın ancak yedide biri kadar bir büyüklüğe sahiptir. Gezegeni Uranüs’e oldukça yakın (yaklaşık 130 bin km) uzaklıkta dolanan bu küçük uydu, tıpkı Ay gibi kütle çekim kilidine kapılmış halde gezegenin çevresindeki dönüşünü de 34 saat gibi kısa bir sürede tamamlar.

Küçüklüğüne nazaran Miranda’yı bu kadar önemli kılan başlıca özelliği tuhaf görüntüsü ve yüzey şekilleridir. Uydunun şekli tam bir küre biçiminde olmamakla birlikte, yüzey şekilleri bakımından Güneş Sistemi’ndeki diğer hiçbir gezegene, uyduya, asteroide vs. materyale benzemez.

Gezegenimizin en büyük kanyonu olan ABD’deki Büyük Kanyon, Miranda’nın Verona Rupes uçurumunun yanında küçük bir yükselti gibi kalmaktadır.

Yüzeyinde meydana gelmiş ve iki farklı bölgenin sınırlarını keskin bir şekilde belirleyen hatlar ve yükseltiler hala bilim insanlarının kafasını kurcalamaya devam etmektedir. Miranda, Güneş Sistemi’nin bilinen en yüksek uçurumunu da yine bünyesinde barındırır. Verona Rupes isimli bu uçurum yer yer yaklaşık 20 km yüksekliğe kadar erişebiliyor. Yani bizim bildiğimiz Büyük Kanyon’dan 10 kat daha yüksektir.

Bu tuhaf bölgelerin, alt tabakalarda yer alan sıvıların yüzeye çıkıp donması sonucu oluştuğunu savunanlar olduğu gibi, Miranda’nın çok uzun süreler önce yaşadığı bir çarpışma sonucu parçalandığını ve kendi kütle çekimi altında parçaların tekrar bir araya gelip bu eciş bücüş vaziyeti oluşturduğunu düşünenler de bir hayli fazlacadır. Bu ikinci görüşün, günümüzde ilkine nazaran çok daha fazla kabul gördüğünü söyleyebiliriz.

Bugün bu tuhaf uydu ile ilgili elimizde bulunan bilgilerin neredeyse tamamını, 1986 yılının Ocak ayında uyduya yakın geçiş yaparak incelemelerde bulunan ve detaylı fotoğraflar çeken Voyager 2 uzay sondasına borçluyuz.

Hazırlayan: Sinan Duygulu

Kaynaklar ve ileri okuma:
http://www.seasky.org/solar-system/uranus-miranda.html
https://www.britannica.com/place/Miranda-astronomy
https://solarsystem.nasa.gov/moons/uranus-moons/miranda/in-depth/