UFO meraklıları ve savunucuları gökyüzünde gördükleri yıldızları, yeryüzünü ziyaret ettikleri iddiasında oldukları Dünya dışı varlıklara bağlamaya pek meraklıdırlar. Bu durum UFO fenomenini bir inanç haline getirmelerinin yanında, basit astronomi bilgilerinden dahi habersiz olmalarından kaynaklanır. Biraz uzun bir yazı olacak, ama okursunuz diye umuyoruz.
Ancak öncelikle belirtelim; biz dahil hiçbir astronom evrende yalnız olduğumuzu düşünmez. Bizler evrende hayatın, hatta zeki hayatın yaygın olduğunu bilimsel tahminlerimizle büyük bir olasılık olarak değerlendiriyoruz. Yani, hiç birimiz evrende yalnızız demiyor. Bununla beraber, konu gökyüzünde yaldır yaldır ışıklar saçıp dolaştığı iddia edilen UFO’lar olunca, inanç ve temennilerimizle değil, kanıtlara bakan bilim insanı kişiliğimizle yorum yapmak zorundayız. Yazımızı, bunu bilerek okuyun.
Bu arada, üstteki fotoğraf UFO’cuların bize delil olarak gösterdiği en net “uçan daire” fotoğraflarından biridir. Neyse, biz yazımıza dönelim:
Afrikalı bir kabile topluluğu olan Dogonlar’ın kendi kökenlerini Sirius B yıldızına dayandırdığı, Dogonlar’ın Sirius’un bir çift yıldız olduğunu binlerce yıl önceden bildikleri efsanesi, UFO meraklıları tarafından yıllardır dile getiriliyor. Bir an için bu hikayenin doğru olduğunu varsayıp, Sirius sisteminin gerçekte nasıl bir yer olduğuna göz atalım:
Şu anki kütlesine bakılarak yapılan hesaplara göre, başlangıç kütlesi yaklaşık beş güneş kütlesine sahip bir yıldızın anakol evresini tamamlayıp öldükten sonra geride kalmış olan çekirdeğidir Sirius B yıldızı. Artık enerji üretemeyen bu ölmüş yıldız çekirdeklerine beyaz cüce deniliyor.
Sirius B’nin görkemli yıldız günlerinin çok kısa sürdüğü biliniyor. Kütlesi fazlasıyla büyük olduğu için maalesef sadece 150 milyon yıl kadar parlayabilmiş, daha sonrasında dış katmanlarını uzaya salarak bugünkü haline gelmiştir. Yani bu yıldız; Sirius sisteminin oluşmasının üzerinden geçen 150 milyon yılın ardından Sirius B bir kızıl dev yıldıza dönüşmüş, bu sırada ortalıkta ne var ne yok silip süpürmüştür.
Bugün hala hayatta olan, “Dünya’dan çıplak gözle gördüğümüz” Sirius A ise, yaklaşık iki güneş kütlesinde olan deli dolu bir yıldızdır ve ömrünü tamamlamasına sadece 500-600 milyon yıl kadar kalmıştır. Sirius A, 9 bin santigrat dereceyi aşan yüzey sıcaklığıyla, Güneş’ten 25 kat daha fazla enerji yayar. Kısacası Sirius sistemi pek tekin bir yer değildir.
Bugün yaklaşık 250 milyon yaşında olan Sirius sisteminin ilk 150 milyon yılını birbirine çok yakın Sirius A ve Sirius B yıldızlarının çılgın attığı bir dönem olarak nitelemiştik.
Daha açık ifade etmek gerekirse, bu ilk 150 milyon yılda yaşananlar; değil burada yaşam oluşması, yaşama izin verebilmesi muhtemel gezegenlerin, henüz yolun başındayken kavrulup yok olması için yeterlidir. Çünkü Sirius B yıldızı ölmeden önce bir kırmızı dev yıldıza dönüşmüş, Güneş’in yaydığının binlerce katı enerji yayarak sistemdeki her şeyi kavurmuştur.
Bir an için buradaki gezegenlerin çok ama çok şanslı olduğunu ve sağlam kalabildiğini düşünelim: Sirius sisteminin şu anki 250 milyon yıllık yaşı düşünüldüğünde, bu yıldızların çevresindeki olası gezegenlerin henüz bir yer kabuğu oluşturabilecek kadar bile soğuyamamış olduğunu görebiliriz. Eğer varlarsa, bu gezegenlerin tamamı şu an hala oluşum aşamasında alev alev yanıyor.
Devasa volkanlar patlıyor, göktaşları tarafından bombardımana uğruyorlar ve yüzey sıcaklıkları bin santigrat derece civarlarında. Normalde gezegenlerin yüzey sıcaklıklarının düşmesi, volkanik aktivitelerin kabul edilebilir seviyelere inmesi ve tam anlamı ile soğuk ve katı bir yüzey oluşturabilmeleri için “en az” 1 milyar yıllık bir zamana ihtiyaç duyuluyor. Fakat Sirius sistemi henüz sadece 250 milyon yaşında, yani çok çok genç.
Bizim güneşimizle kıyaslarsak, Güneş şu anda beş milyar yaşındadır ve beş milyar yıl daha yaşayacaktır. Bu da demek oluyor ki, yeryüzünde dinozorlar gezinmeye başladığında, Sirius A ve B yıldızları henüz oluşmamışlardı bile.
Bu kadar açıklamadan sonra; Dogonlar’ın kökenlerini belirtmek için yanlış yıldız sistemini seçtiklerini söylemek zorundayım. Orası bırakın zeki bir yaşam oluşmasını, ziyaret edilip birkaç saat kalınacak bir yer bile değil. Dogonlar, Sirius’tan gelen uzaylılar söylentilerini ortaya atmadan önce biraz okuyup araştırsalardı, daha uygun bir yıldızı seçip daha inandırıcı olmaları mümkün olabilirdi. Ayrıca Dogonlar ve Sirius B mitinin oluşumuyla ilgili Evrim Ağacı’nın yayınladığı şu makaleye göz atmanızı tavsiye ederiz.
Pleiades (Ülker) Yıldız Kümesi de, tıpkı Sirius B ve Dogonlar hikayesinde olduğu gibi, astronomi bilimi konusunda temel bilgilere dahi sahip olmayan kişiler tarafından dünya dışı zeki yaşam barındırdığı öne sürülen, hatta buradan Dünya’yı ziyarete gelenlerle uyduruk röportajlar yapılan bir yıldız kümesidir. Evet, yanlış anlamadınız; bu yıldız kümesinde yaşayan uzaylılar Dünya’ya gelip röportajlar bile verirler. UFO safsatalarını ortaya atanların yaydığı bu çok ünlü röportajdan iki cümle alıntılayalım:
“Ellerimizde sadece üçer parmağa sahibiz. Çünkü, daha fazlasına ihtiyacımız olmadığını (!) gördük. Bu üç parmak, bedenimizin fiziksel manevralarına ve zihnimize karşılık verirler. Biz, eğer istersek, yerçekimine de karşı koyabiliriz.”
Neyse, bu saçmalıkları bir kenara bırakıp devam edelim: Yaklaşık 400 ışık yılı uzaklıkta ve çıplak gözle büyük şehirlerde bile rahatlıkla görülebilen Pleiades (Ülker veya Yedi kızkardeş) kümesi; çok genç, en fazla 250 milyon yaşında, yeni oluşmuş yıldızları barındıran, genç dev yıldızların güçlü yıldız rüzgarlarıyla ortalığı kavurduğu, cehennem misali bir yıldız kümesidir. Dünyadan sakin ve güzel göründüğüne bakmayın, burası bir yıldız oluşum bölgesi, yani bir nebuladır ve nebulayı oluşturan gaz bile henüz tam anlamıyla dağılmamıştır.
Kümede 500 ila 1000 arasında yıldız bulunduğu tahmin edilmektedir. Ancak bu yıldızlar sadece 45 ışık yılı genişlikte gibi dar bir alana sıkıştıkları için iç içe geçmiş gibidirler. Kümeyi çıplak gözle görmemizi sağlayan yaklaşık 10 tane dev yıldız vardır. Bu yıldızların her birinin ışıma gücü Güneş’ten binlerce kat fazladır ve sistemi güçlü yıldız rüzgarlarıyla şekillendirirler. Güneş’ten yüzlerce kat fazla ısı ve radyasyon yayarlar.
Üstelik, kümedeki “ileride daha dost canlısı hale gelecek olan” küçük yıldızların çevrelerinde var olabilecek gezegenlerin hemen tümü henüz soğuma sürecinde ve en az bin santigrat derecelik yüzey sıcaklığına sahiptirler. Yani Ülker kümesindeki gezegenlerin yer kabuğu bile daha soğumamıştır.
Daha 250 milyon yaşındaki bir yıldız sistemi, “yeni doğuyor” demektir. Burada hayat aramak, hele ki zeki yaşam olduğunu iddia etmek ise abesle iştigalden öte değil. Bir yıldız sisteminde “gelişkin” hayat arıyorsanız, onun en az iki milyar yaşında (bu da az ama neyse) olması gerekir ki, gezegenlerin soğuması, sistemde gezinen serseri meteorların makul sayıya inmesi, atmosferin dengeye oturması, ortalığın sakinleşmesi gereklidir…
Pleaides kümesi, önümüzdeki 200-300 milyon yıl içinde yavaşça dağılacak ve yıldızları Samanyolu içine saçılacak. Bu sırada bugün çıplak gözle kümeyi görmemizi sağlayan dev yıldızlar birer süpernova patlaması ile yok olacak ve kümedeki diğer dost canlısı yıldızların olası gezegenlerini radyasyon bombardımanına tutacaklar. Birkaç milyar yıl sonra ise Samanyolu’na dağılmış olan diğer küçük yıldızların çevrelerindeki gezegenler yaşama daha uygun hale gelmeye başlayacaklar. Kimbilir, belki bazılarında yaşam, bazılarında ise zeki yaşam oluşacak. Ama buna daha en az üç milyar yıl var.
Tüm bunlar bilinmesine rağmen, hala Plaiades’ten gelen uzaylılarla ilgili haberler yapıyor, bu haberleri görece “saygın” kurumlar adı altında yayma girişimlerinde bulunuyorsanız, sizleri bilim dünyasından kimsenin ciddiye almayışına şaşırmamanız gerekir. Ya da en azından bu tür gerçek dışı hikayeleri uyduracağınız, bilim insanlarının da kolay kolay itiraz edemeyeceği yıldız sistemleri seçin. Olabilecek en imkansız yerler üzerine hikaye uydurup sonra da “vay efendim niye bizi ciddiye almıyorsunuz?” diye feveran etmenin pek anlamı yok…
Yıldızımız Güneş’in çevresinde çıplak gözle göremediğimiz ama yaşam için çok daha uygun şartlar sağlayan dost canlısı yıldızlar vardır. Bu yıldızları birkaç ay önce tek tek burada anlatarak sizleri bilgilendirmeye çalıştık. Bu yıldızlar hakkında, sitemizde “yakınımızdaki yıldızlar” şeklinde aratarak bilgi alabilirsiniz.
UFO’cular astronomi ile ilgilenmedikleri ve gerçekleri bilimsel disiplinle araştırma zahmetine girmedikleri için hala yüzlerce yıl önce insanların gökyüzüne bakıp yaptıkları yorumlarla UFO fenomenine cevap aramaya çalışıyorlar. Çıplak gözle göremedikleri daha uygun yıldızlardan haberdar bile değiller. Olsalar bile, herkesin bildiği popüler yıldızları örnek vererek daha çok taraftar toplayabileceklerini düşünüyorlar. Eh tabii, Lalande 21185 veya Lacaille 8760 yıldızını anlatmaya çalışmaktansa; Vega, Sirius falan daha havalı duruyor.
Dünya’dan çıplak gözle görebildiğimiz yıldızların yüzde 99’u yaşama hiçbir şekilde izin vermeyen kısa ömürlü dev yıldızlardır. Ancak bunu bilmedikleri (merak da etmedikleri) için Sirius’tan, Pleiades’ten, Vega‘dan, Kutup Yıldızı‘ndan, Betelgeuse‘dan uzaylı geldiğini iddia ederler. Bu kadar cehalet, neyle mümkündür, bilemiyoruz!
Hazırlayan: Zafer Emecan
Bunları da okumalısınız, okumak güzeldir:
Yerçekimsiz Ortamda Cinsellik Ve Üreme
Oldukça merak edilen bir konu, uzay...
Astronotlar Uzayda Stres Çarkı Kullanırsa Neler Olur?
Şu anda stres çarkı çılgınlığının s...
Kütle Çekim Mercek Etkisi Ve Eğri Uzay
Eğer yeterince uzaktan, iyi bir tel...
Astronomi ve Sanat: Şiir Evreni
Yüzünü göklere çevirmiş insanlar pa...