Ay’ın Dünya’dan bakıldığında görülemeyen tarafı için halk ve medya tarafından sıklıkla kullanılan, oldukça popüler (ve tümüyle yanlış) olan bir ifadedir Ay’ın karanlık yüzü.

Karanlık olduğu, görülemediği ve bilinmediği düşünüldüğü için UFO’cuların ve komplo teorisyenlerinin gözdeleri arasındadır. Fakat genelde bilim insanları tarafından kullanılan bir ifade değildir, daha da önemlisi bilimsel makalelerde böyle bir ifadeye rastlanmaz.

Dünya ile Ay, yerçekimsel kitlenmede oldukları için biz Dünya’dan sadece Ay’ın bir yüzünü görüyoruz. Göremediğimiz tarafının ise Güneş ışığı almadığı düşüncesi aklımıza gelebilir. Ay’ın kendi etrafında dönen bir gök cismi olduğunu unutmamamız gerekiyor.

Ay kendi çevresinde dönmesine rağmen, niçin aynı yüzünü gördüğümüzle ilgili bu linkteki videomuzu izlemeniz aklınızdaki soru işaretlerini silmeye yetecektir. 

Ay'da hava yoksa, Nazi bayrağı nasıl dalgalanıyor? Şaka bir yana, komplo teorisyenlerinin iddialarına göre Almanlar Ay'a 1940'larda gitmiş ve arka tarafından gizli bir Nazi üssü kurmuş.
Ay’da hava yoksa, Nazi bayrağı nasıl dalgalanıyor? Şaka bir yana, komplo teorisyenlerinin iddialarına göre Almanlar Ay’a 1940’larda gitmiş ve arka tarafından gizli bir Nazi üssü kurmuş. Beyin bedava demiş miydik?

 

Ay 1,54° yörünge eğikliği ile kendi etrafında döndüğü için yüzeyinde her bölge zamanla Güneş’e bakar ve Güneş ışığı alır. O yüzden bu bölgeyi tanımlarken Ay’ın karanlık yüzü demek yerine; Ay’ın arka yüzü veya Ay’ın uzak tarafı denilmesi daha doğru olmakta. Ay’ın karanlıkta kalan bir yüzü yok. Kesin bilgi, yayalım

1960’lara kadar, Dünya’dan göremediğimiz ve uzay aracı gönderemediğimiz için gözleme şansımız olmamıştı bu bölgeyi. 1959 yılında; üstünde sadece fotoğraf makinesi, radyo ünitesi, bataryası ve jiroskobu olan Luna 3 isimli Sovyetler Birliği (bugünkü Rusya) uzay aracı ilk kez Ay’ın arka tarafını görüntüledi. Günümüz standartlarına göre basit olsa da iddialı bir düzeneği vardı. Fotoğraf makinesi, fotoğraf filmleriyle görüntü alıyordu ve çekilen filmler bu insansız uzay aracının içinde taranıp dijital bilgiye dönüştürülüp Dünya’ya radyo dalgalarıyla yollanıyordu.

LUNA3
Sovyetler Birliği’ne ait Luna 3 uzay aracı ve Ay’ın arka yüzüne dair insanlığın elde ettiği ilk fotoğraflardan biri.

 

Luna 3, toplamda 29 fotoğraf çekebildi ve Dünya’ya dönüş yolculuğunda 17 tanesini iletebildi. 22 Ekim 1959’da ise iletişim kesildi. Atmosfere girip yandığı veya Dünya’nın yörüngesinde bir süreliğine dolanmış olabileceği düşünülüyor.

1965 yılında ise yine Sovyetler Birliği uzay aracı olan Zond 3, Ay’ın arka tarafıyla ilgili bilgilerimizi arttırdı. Fakat Zond uçuşlarının ana görevi aslında Mars’a ulaşmak, Mars-Dünya arasındayken uzay aracıyla iletişim kurabilecek teknolojinin olduğunu göstermekti.

İki kamerası, kızılötesi ve morötesi spektrometresi, manyetometresi, kozmik ışın dedektörü, güneş parçacığı dedektörü ve meteorid dedektörü olan bu uzay aracı kalkışından 33 saat sonra Ay’a ulaşıp etrafında dolanırken Luna 3’ün fotoğraflayamadığı yerler de başta olmak üzere Ay’ın 68 dakika boyunca, Luna 3’e oranla oldukça kaliteli fotoğraflarını çekti. Dokuz gün sonra ise çektiği fotoğrafları birkaç ay boyunca Dünya’ya iletmeye devam etti. Zond 3 ile, Mars yolculuğunda, Dünya’dan 95 milyon km uzaklıktan sonra bir daha iletişim kurulamadı dolayısıyla ana görevi Mars olan Zond, bu hedefini yerine getiremedi.

image-zond3
Zond 3’ün bizlere ilettiği Ay’ın arka yüzüne ait kaliteli fotoğraflardan biri.

 

Zond 3’ün çektiği fotoğraflar ile Ay’ın arka yüzeyindeki dağlar, kraterler ve düzlükler ayırt edilebilmiştir. Dolayısıyla Ay’ın arka yüzündeki bir çok bölgenin isimlendirmesini -bazı isimlendirmeler bir süreliğine Uluslararası Astronomi Birliği’nde tartışmalara neden olsa da- Sovyet bilim insanları yaptı.

ABD ise 1966 ile 1967 yılları arasında Ay Yörünge Aracı Programı dahilinde beş insansız uzay aracı yolladı. Bunlaradan özellikle ilk ikisi gelecekte yapılacak insanlı keşifler için iniş yeri belirlemeye yöneliktir. Ay yörünge aracı programında radyasyon yoğunluğu, Ay’ın yerçekimi alanı ile fiziki yapısı ve mikrometeorit çarpma verileri incelenmiştir. Ay’ın arka yüzüyle ilgili kapsamlı verilerin çoğu ise Lunar Orbiter 5 ile elde edilmiştir. 633 tane yüksek çözünürlüklü, 211 tane orta çözünürlüklü fotoğraf çekilmiş, yörünge araçları toplamda Ay’ın yüzeyinin yüzde 99’unun yüksek kaliteli haritasını çıkarmışlardır. (Çekilen fotoğraflarda ayırt edilebilen en ufak nokta bir metre boyutundadır.) Bu uzay araçlarının hepsi de Apollo uçuşlarında iletişim tehlikesi oluşturmamaları için Ay’a çarptırılmışlardır.

Hemen bir yıl sonra, 1968’de Apollo 8 görevi ile ABD’li Astronot William Anders, Ay’ın arka yüzünü gören ilk insan olmuştur. Apollo 10’dan Apollo 17’ye kadarki bütün uzay araçlarındaki astronotlar da Ay’ın arka yüzünü görme fırsatını yakaladılar.

aydandunyayabakis484
Apollo 8 astronotlarının, Ay’ın arka yüzünden dönüş yaptıkları sırada çektikleri bu fotoğraf, tarihteki yerini “Dünya doğumu” olarak almıştı…

 

Fakat nasıl biz Dünya’dan baktığımızda Ay’ın arka tarafını göremiyorsak, Ay’ın arka tarafından da Dünya gözükmüyor. Ay’ın etrafında dönen bu uzay araçları, Ay’ın arka tarafına geçtiklerinde Dünya ile iletişim kuramamaktalar. Apollo görevlerinde, servis modülü uzay aracı Ay’ın arka tarafındayken ateşlenirdi ve uzay aracı tekrar görünür olana kadar Houston ile iletişim içinde olamazlardı. Dünya’daki kontrol ekibinde çalışanlar iletişimin olmadığı bu önemli dakikaların oldukça gerilimli geçtiğini söylerler. Ay’ın arka yüzüne iniş yapılmamasının ana nedeni de aslında budur. İletişimin olmaması, görev kontrolünde bir aksilik çıkması ihtimalinde yönlendirici müdahalede bulunma şansını yok eder.

Ay’ın ön ve arka yüzünün jeolojileri birbirlerinden oldukça farklıdır ve bu en ilginç özelliklerinden biridir.

ay-on-ve-arka
Solda, Ay’ın Dünya’dan görülen tarafı. Sağda ise, göremediğimiz yüzü.

 

Ön yüzeyinde çokça gördüğümüz, yüzde 31′ini kaplayan koyu renkli düzlüklerden arka tarafta pek yoktur. Sadece yüzde 1‘lik yer kaplarlar. Yüzeye çarpan göktaşının şiddeti, dış kabuğu kırmaya yettiği zaman, sıvı olan iç yüzey yani lavlar ortaya çıkar ve katılaştığı zaman daha düz bir yüzey oluşturur.

Bu bazaltik kısım, yüzeydeki yükseltilere göre demir içeriği bakımından çok zengin oldukları için koyu renkli gözükmektedirler. Eski astronomlar bu yüzey yapılarını gerçekten deniz sandıkları için latincede deniz anlamına gelen mare (çoğulu maria) adını vermişlerdir.

Japon Uzay Ajansı JAXA’nın Kaguya (Selene) uydusu tarafından alınmış Ay’ın arka yüzüne ait detaylı bir fotoğraf.

 

Ay’ın arka tarafına dair en çarpıcı yerlerden biri Tsiolkovsky krateridir. 185 km genişliğinde olan çarpma kraterinin etrafı koyu renkli olduğu için çabucak göze çarpar. Kraterin ortasında 3200 m yüksekliğinde bir tepe vardır. Apollo 17 astronotu ve aynı zamanda jeolog olan –Ay yüzeyine ayak basan ilk ve tek bilim insanı– Harrison Schmitt, diğer bilim insanlarıyla birlikte, Apollo 17’nin Tsiolkovisky’ye indirilmesini istemişlerdir.

Servis modülüne ufak iletişim uyduları koyup Ay’ın arka yüzeyinden bağlantı sağlanabileceği fikrini ortaya atmışlardır. Fakat NASA fazla riskli bulduğu için ön yüzeydeki Taurus-Littrow vadisini seçmiştir. Farkedilen en büyük yapılardan bir diğeri ise Mare Moscoviense yani Moskova Denizi’dir. Derinliği oldukça fazla olan bu çarpışma havzasına Ay’ın ön yüzeyindeki o kadar havzadan yakın derinlikte olanların sayısı çok azdır.

Ay'ın karanlık yüzü
Yüksek çözünürlüklü bu fotoğrafın üzerine tıklayarak, uydumuzun arka yüzünü çok detaylı biçimde inceleyebilirsiniz.

 

Ön tarafında katılaşmış volkanik yüzeyler baskınken ve haliyle ön taraf daha düzken, arka tarafı daha derin kraterlere ve dağlık bir yapıya sahiptir. Bunun içsel nedenleri olabileceği gibi (yerçekimsel kitlenmenin yarattığı ısının etkisi, magmanın asimetrik kristalizasyonu) dış nedenlere de bağlı olabiliyor.

Yapılan simülasyonlar Theia hipotezine bağlı olarak Ay oluşum öncesi diskinde daha ufak uydular da oluşabildiğini göstermekte. Çok ufak bir çekirdeği olan veya hiç çekirdeği bile olmayan, Ay’dan ortalama üç kat ufak bir uydunun ses altı bir hızla Ay’a çarpması, krater oluşturmak yerine bu şekilde bir akresyon ile birleşmelerine olanak vermekte. Böyle bir olay iki yarım küredeki kabuk inceliği farkını ve Ay’ın arka yüzeyindeki dağ yapılarının çokluğuyla da uyumlu oluyor.

Dunya-Ay-4588
Geçtiğimiz yıllarda Deep Space Climate Observatory uydusu tarafından çekilen bu fotoğrafta, Ay’ın arka yüzü ve gezegenimiz bir arada görülüyor.

 

Günümüzde uzay ajanslarının uyduları Ay’ın yörüngesinde dolanmakta ve çok yüksek çözünürlüklü görüntüler çekebilip bilimsel analizler yapabilmekteler. Bu uydular sayesinde Ay’ın yapısı ile ilgili hipotezler sınanıyor ve teoriler geliştirilmeye devam ediyor. Fakat 1972’de Apollo 17 döndüğünden beri insanlık Ay’a ayak basmadı hatta insanlı uçuşlarda Alçak Dünya Yörüngesi’nden (yerden 160-2000 km yukarısı) uzağa gitmedi. NASA insansız denemelerine başladığı Orion uzay aracı ile 2021 yılından sonra tekrar Alçak Dünya Yörüngesi’nden uzağa, Ay yörüngesine insanlı uçuş gerçekleştirmeyi planlıyor.

Yani önümüzdeki 20 yıl içinde insanlık tekrar uzayı keşfe çıkmaya hazırlanmakta. Gidilecek yerlerden biri de tabii ki Ay’ın uzak tarafı olacaktır. Dünya ve Ay’ın evrimini daha iyi anlamak için bu kraterleri incelemek, Ay’ın iki yüzünün jeolojisi oldukça farkı olduğu için ciddi derecede önem taşımakta. Burada yapılacak araştırmalar sonucunda düşündüğümüzden daha karmaşık bir oluşum süreci ortaya çıkabilir.

cinuzayaraci
Çin’in geçtiğimiz yıllarda Ay yüzeyine gönderdiği robot uzay aracı. Şu anda, Ay yüzeyinde olup da Dünya ile hala iletişimde olan tek araçtır.

 

Fakat Ay’ın arka tarafında Dünya ile iletişim şansı olmadığını söylemiştik yukarıda. Bunu aşmanın yolu var elbette. Ay-Dünya sisteminin L2 Lagranj noktasına yerleştirilecek bir uydu hem Dünya’yı hem de Ay’ı görebiliyor ve Ay’dan 65 bin km uzak olan bu noktada sabit durabiliyor. (Dünya’dan ortalama 35 bin km uzakta sabit duran iletişim uydularımız gibi) NASA’nın Ay Bilimi Enstitüsüsü’nden profesör Jack Burns Bu L2 Lagranj noktasına uydu yerleştirmesiyle başlayacak olan -önce robotik, daha sonra insanlı- L2-Uzak bölge görevlerinin  Apollo programlarından çok daha düşük maliyetli olacağını söylüyor ve bu görevler bir çok ilki de yanında getirecekler.

Taylan Kasar

Kaynaklar:
https://en.wikipedia.org/wiki/Far_side_of_the_Moon
http://www.nature.com/nature/journal/v476/n7358/full/nature10289.html
http://arxiv.org/abs/1211.3462
http://www.planetary.org/blogs/guest-blogs/bill-dunford/20130429-dark-no-more-exploring-the.html
http://news.discovery.com/space/history-of-space/zond-3-saw-the-moons-far-side-on-its-way-to-mars-130718.htm
Bu yazımız, sitemizde ilk olarak 3 Kasım 2017 tarihinde yayınlanmıştır.