Tüm gezegenler elbette yıldızıyla aynı anda ve aynı yerde meydana gelirler. Sıkışıp kendi içine çökmeye başlayan gaz bulutları içindeki yoğunlaşma çok nadiren tek bir bölgede gerçekleşir.
Çoğunlukla; aynı gaz bulutunun birçok bölgesinde gaz, yoğunlaşmaya ve dönerek kendi içinde çökmeye başlar. Yoğunlaşan bölgelerde ağır elementler merkeze çökerek yüksek kütle çekime sahip bir “topak” meydana getirirler. Bu topaklar, bulutsuyu oluşturan hidrojen ve helyum gazıyla beraber az miktarda bulunan diğer ağır elementleri de (oksijen, karbon, silisyum, demir vs) kendi çevresinde toplamaya başlarlar. Tabii, asıl büyük yoğunluk her zaman gaz bulutunun merkez bölgesindedir ve bu merkez bölgelerinde yıldızlar meydana gelir.
Bu gaz çöküntüleri içinde bir veya birkaç tanesi şansının ve konumunun yardımıyla daha fazla gazı yutup büyürken, bazıları ise diğerleriyle rekabete giremeyerek “küçük” kalır. Hatta bu küçük yoğunlaşmalar zaman zaman daha büyükleri tarafından yutularak yok edilirler. Yani bebek gezegenlerin bir kısmı, henüz yolun başındayken daha büyüklerinin yamyamlığına uğrar.
Anladığımıza göre, Güneş Sistemi oluşurken, bu “gaz yutma” savaşından Güneş çok büyük bir galibiyetle ayrılmış ve tek bir yıldız olarak doğma şansına erişmiş. Savaşın diğer galibi Jüpiter ise, diğer tüm gezegenlerin toplamından daha fazla gazı (ve belki de başka küçük gezegenleri) kendi bünyesine katarak gezegenler arası şampiyonluğu elde etmiş.
Yazımızın en başında yer alan görseldeki benzetimde; aynı gaz bulutu içinde oluşan biri büyük, diğeri küçük iki yıldız görülüyor. Büyük ihtimalle ikili bir yıldız sistemi meydana getirecek olan bu “önyıldız”ların çevresindeki diğer küçük girdaplar ise birer gezegen haline gelecekler ve eğer şansları varsa, bu ikili sistemin çevresinde yer alacaklar.
Bununla beraber, çok az sayıda ve nadir gerçekleşse de, yukarıda anlattığımız biçimde oluşmuş olan bazı gezegenler çeşitli nedenlerle (yakın yıldız geçişleri, çarpışmalar vs.) yıldızlarından koparak uzay boşluğuna savrulabilirler. Bu gezegenlerin bir kısmı, yakınından geçtiği başka bir yıldızın yörüngesine girebilir. Böylelikle konuk olduğu yıldızın bir gezegeni haline dönüşebilir. Ancak, bu senaryo belirttiğimiz gibi çok nadir gerçekleşir.
Gezegenlerin oluşumu hakkında daha detaylı bilgi almak için, Güneş Sistemi’nin oluşumuna dair günümüzdeki en geçerli yorumu (Modern Laplace Teorisi) anlattığımız şu kapsamlı makalemizi okuyabilirsiniz. Şunu belirtmemiz gerekir ki, Güneş Sistemi’nin oluşumu ile, uzaklarda keşfettiğimiz yabancı ötegezegenlerin (exoplanet) oluşumu tümüyle aynı mekanizmanın ürünüdür. O nedenle, Güneş Sistemi’nin oluşum aşamaları konusunda yeterli bilgiye sahipseniz, bunu tüm diğer yıldız sistemlerine ve gezegenlere uyarlayabilirsiniz.
Zafer Emecan
Bunları da okumalısınız, okumak güzeldir:
Titius-Bode Yasası Doğru Mu, Yoksa Rastlantı Mı?
Titius-Bode yasası, basit bir biçim...
Dev Yıldız Fabrikası: Tarantula Bulutsusu
Bu üstteki fotoğraf, Tarantula Bulu...
Güneş Sistemi'nin Coğrafyası: VENÜS
Venüs, büyüklük ve kütle olarak Dün...
Güneş Sistemi'nde Kaç Gezegen Var?
Geç olsun, güç olmasın demişler. Pl...