
Tam 27 tane uydusu ve çok ince bir halkası olan Uranüs gezegeni, kendi içinde başlı başına bir Güneş Sistemi’ni andırıyor. Büyüklüğünün yanı sıra, büyüleyici ve esrarengiz bir sistemi barındırıyor. Beş büyük uydusunun en küçüğü Miranda, bu büyüleyici diyarın en çarpıcı farkını ortaya koyuyor..

16 Şubat 1948’de Gerard Kuiper tarafından keşfedilen, sistemimizdeki hiçbir gökcismine benzemeyen ve bu özelliğiyle diğerlerinden ayrılan Miranda hakkında hala çok net bilgilere sahip değiliz. Tuhaf yüzey oluşumları ve esrarengiz yapısıyla şaşırtıcı bir duruş sergiliyor. Miranda’yı özel kılan bir çok farklılık olmasına karşın, onun bilinirliğini arttıran en önemli özelliği; sistemimizdeki en derin uçuruma ev sahipliği yapıyor olması..

Uçurumun nasıl oluştuğu tam olarak bilinmese de tektonik bir yüzey hareketi veya çok şiddetli bir çarpışma ihtimali üzerinde kuvvetle duruluyor. Kanada’da bulunan, Dünya’nın en yüksek uçurumu Thor Dağı ‘ndan bile onlarca kat daha büyük olan devasa derinliğin 20 km olduğu tahmin ediliyor!

Bu inanılmaz yükseklikten atlamak nasıl olurdu acaba? Düşünmeden edemiyorum. Bu devasa derinlik aklıma hemen Erik Wernquist’in hazırladığı “Gezginler” kısa filmini getirdi. Gelecekte insanların diğer gezegenlere açıldığında ne gibi görüntülerle karşılaşabileceğini gösteren kısa filmin bir parçasında, Verona Rupes’ten atlayan astronotlar dikkat çekiyor. En üstte kullandığımız kapak görselimiz, bu kısa filmden bir sahneyi gösteriyor.

Gerçekleştirebilme ihtimalimiz olsaydı eğer, uydunun çok düşük kütle çekimi sayesinde bu inanılmaz bir deneyim olurdu. Kim bilir, belkide çok uzak bir gelecekte, gelişen teknoloji ile beraber Miranda’ya yapılacak bir insanlı yolculukta bunun keyfine varacağız..
Taner Göçer
Kaynakça:
http://apod.nasa.gov/apod/ap110404.html
https://en.wikipedia.org/wiki/Miranda_(moon)
http://www.erikwernquist.com/wanderers/gallery_verona_rupes.html
Bu yazımızın sitemizdeki ilk yayın tarihi, 3 Mayıs 2016’dır.