NASA’nın California’da bulunan “Jet Propulsion Laboratory – Jet İtki Laboratuvarı” (romanda JİL olarak geçen) kurumu, hayali astronot Mark Watney’in tüm ekip ve teknolojisiyle birlikte dünyadan epeyce uzakta, Kızıl Gezegen’de yalnız başına mahsur kalması sonucu yaşadığı macera dolu serüvende astronotun hayatta kalmasında önemli bir rol oynuyor.

Marslı’ya Destek Olmak
Belki de Marslı’daki en önemli hikaye; 1997’de JPL tarafından tasarlanıp üretilen ve üç ay boyunca Mars yüzeyinde faaliyet gösteren Mars Pathfinder ve onun gezicisi olan Sojourner’dir. Pathfinder’ın dayanıklı sondası, Watney’in Dünya ile iletişime geçmesinde ve zorlu hayat mücadelesinin başlamasında belirleyicidir. Marslı’nın hikayesinde geçen ve gerçek olan bir diğer teknik konu da, Pathfinder’ın astronotların tekrar programlayabilecekleri ve kontrol edebilecekleri bir bilgisayarın oluşudur.

Not: Mars’a bugüne kadar gönderilen gezgin araçların bilgisayar sistemleri hakkında bilgi için şu yazımıza bakabilirsiniz.

480873-the-martian

Hikaye, JPL mühendislerinin, mahsur kalan astronotla apar topar iletişime geçmesi ve sonrasında hayatını idame ettirmesi için gerekli olan malzemelerin gönderilmesi konularındaki tutumlarını da gösteriyor. Uzay çağının başlamasıyla beraber, diğer gezegenlerin yer çekimi kuvvetlerinin kullanılmasından tutun da Satürn ve uydusu Cassini üzerindeki alçak uçuşlara kadar, derin uzay yolculuklarında JPL, Dünya’nın önde gelen kurumlarından.
Hikayedeki JPL yöneticisi Bruce NG, tıpkı gerçekte olduğu gibi, geçmiş ve şu anki yöneticilerin teknik bilgi birikiminden ötürü, hikayeyi destekleyici asıl karakterlerden biri konumunda. (Gerçek hayatta JPL yöneticisi giyim kuşam bakımından biraz daha resmi takılıyor 😉 )

Marslı’da, astronot Watney’in tek başına verdiği yaşam mücadelesinde, JPL tüm insan ve teknoloji kaynaklarını seferber ediyor.

Yalnız hikayede, NASA, JPL ve Mars Programı’nın yöneticilerinin, karar alma süreçleri bakımından inisiyatif söz konusu olduğunda, kendi başlarına karar alabildiklerine şahit oluyoruz. Ancak gerçekte durum daha farklı işlemekte. Her birimin yöneticisi, kendi ekiplerindeki bilim insanları ve mühendislerle birlikte çözüm ararlar.

Watney, soğuk Mars ortamında ısınmak için, RTG (Radyoizotop Termoelektrik Üreteç) diye adlandırılan güç sistemini çok yaratıcı biçimde kullanıyor. Bu “uzay bataryası”, içinde bulunan plütonyum-238’in doğal radyoaktif bozunumunun güvenli biçimde elektriğe çevrilmesinde kullanılmaktadır. Bugün aslında NASA’nın Curiosity aracı buna benzer bir güç sistemiyle çalışıyor. JPL, onlarca yıldır termokupl yapımında kullanılan materyallerin geliştirilmesine çabalıyor. Bu arada bu termokupllar, RTG’lerde ısı enerjisinden elektrik enerjisi elde edilmesinde kullanılan esas parçalar. Ayrıca JPL, U.S. Enerji Departmanı’yla ortaklaşa çalışarak, yeni nesil RTG’lerde kullanılmak üzere malzemeler geliştiriyor. Bu yolla şu an Curiosity’de kullanılan üreteçten yüzde 25 daha fazla verim elde etmeyi hedefliyorlar.

Marslı’nın film versiyonunun çekildiği esnada prodüktörler, teknik destek ve Pathfinder resimleri için bizzat JPL’i ziyaret ettiler. Böylece filmde kullanılan uzay aracını daha gerçekçi oluşturabildiler. Ayrıca kendi deneyimleriyle oluşturdukları “ileri nesil laboratuvar” figürünü geliştirmek için yine JPL’den yardım aldılar. Oyuncu kadrosundan Jessica Chastain (Mars görev komutanı Melissa Lewis’i oynayan şahsiyet olur kendileri) rolüne hazırlanırken JPL’i ziyaret etmeyi de ihmal etmedi.

Film yapımcıları, daha gerçekçi bir bilim kurgu için JPL’den destek aldılar. Görseller: 20th Century Fox

Gerçek Marslıların Önünü Açmak
JPL, NASA’nın Güneş Sistemi’nde robotik keşiflerinin gerçekleştirilmesine katkı sağlayan önde gelen merkezlerinden. Aynı zamanda Mars’ın atmosferinin anlaşılmasına yardımcı olan çeşitli yörünge uydularını, yüzey araçlarını ve gezicilerini sağlıyor. Tıpkı Ay’a insan göndermeden önce de yaptığı gibi NASA, Mars’a uzay araçları göndermeye devam ediyor. Bu sayede insanoğlu, Kızıl Gezegen’e indiğinde karşılaşacağı atmosferi önceden bilip ona göre hazırlıklarını yapılabilsin diye. NASA, şu anda ve geçmişteki Mars çalışmalarıyla potansiyel basit yaşam habitatını anlamak için çalışıyor.

Bu robotik görevlerle, Mars’ın yeraltı katmanlarında su izlerine rastlandı. Bu aslında astronotların hayatlarını idame ettirebilmeleri için tüketebilecekleri, bitki yetiştirmede ve hatta roket yakıtı yapımında dahi suyu kullanabilecekleri anlamına gelebilir. Curiosity gezicisinde RAD isminde, Mars’a gidiş esnasında ve inişten sonra radyasyon seviyelerini ölçen bir cihaz var. Bununla elde edilen veriler sayesinde, Mars ekibinin nasıl bir korumaya ihtiyaç duyacağı anlaşılmaya çalışılıyor. Yine NASA’nın Mars Reconnaissance Orbiter aracı üzerindeki yüksek çözünürlüklü kamera, gezegeni insan ölçeğinde haritalayarak astronotların seyahatlerini planlamada yardımcı olacak.

martian-6487

İleriye bakıldığında JPL, 1 tonluk Curiosity gezicisinden daha ağır yükleri Mars yüzeyine indirebilmek için teknolojik yeteneklerini geliştirmeye devam ediyor. Bu teknolojilerden biri, mamut paraşütlerin ve devasa şişme hız kesicilerin test edildiği; Low-Density Supersonic Decelerator (LDSD) projesi. Bu proje sayesinde insanlı görevlerin desteklenmesi sağlanacak. Su ve gıda gibi paketlerin, basınçlandırılmış gezicilerin veya Mars yüzeyinden tekrar yörüngeye çıkmak için kullanılacak roketlerin taşınması amaçlanıyor.

JPL, Marslı’da bahsi geçen ve Mars ekibinin gezegene gitmesinden önce, belirlenen yüzeye gönderilebilen, Otonom Mars Tırmanış Aracı’nda kullanılması planlanan hassas iniş teknolojilerini geliştiriyor. 2012 yılında Curiosity’de kullanılan kendinden kontrollü iniş sistemi bu projenin mihenk taşı.

Ek olarak JPL, Mars görevindeki uzay araçlarıyla NASA’’nın Güneş Sistemi’ndeki uzay araçlarıyla koordinasyonunu sağlayan hayati öneme sahip iletişim ağı Deep Space Network yönetimini de yapıyor. Bu iletişim ağı, gelecekte Dünya ile Mars arasında derin uzay yolculuğu yapacak astronotlarla iletişim kurmak için de kullanılacak.

Yazan: Preston Dyches

Çeviri: Sefa Doğan

Kaynak: http://www.jpl.nasa.gov/news/news.php?feature=4731