Uzaydan çekilen sayısız fotoğraflar bize Dünya’nın tam bir küre olduğunu gösterir. Yeryüzünden yörüngeye çıkan yüzlerce astronot, dünyamızı mavi bilye olarak isimlendirmişti ancak, ne yazık ki bu söylenenler çok büyük oranda doğru olsa da, tam olarak doğru değil.

Gerçek şu ki Dünya tam olarak “mükemmel” biçimde küre değildir.

Bu tabi ki durum dünyanın komplo teorisyenlerince uydurulduğu üzere düz olduğu anlamına gelmez. Colombus açık denizlere yelken açmadan önce Aristo ve diğer antik yunan bilginleri Dünya’nın yuvarlak olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bir dizi gözlemlerle, örneğin yola çıkan gemiler sahilden uzaklaştığında sadece küçüldüğü görülmemiştir adeta ufukta batan bir görünüme sahip olduğu ve tahmin edebileceği gibi ancak bir topun üzerinde hareket eden bir nesnenin böyle görüneceği anlaşılmıştır.

Yazımızın video versiyonunu buradan izleyebilirsiniz.
Eğer okumayı tercih edenlerden iseniz, aşağı kaydırıp okumaya devam edebilirsiniz:

Antik Yunan, Roma ve Orta Çağ Avrupa astronomları gibi, Biruni ve Uluğ Bey gibi yüzlerce İslam dönemi bilim insanı da küre Dünya gerçeğini net delillerle ortaya koymuştur. Yani, ne İlk Çağ, ne Orta Çağ, ne de günümüze kadarki bilim insanlarının hiçbiri Dünya’nın küre olmadığını iddia etmemiş, aksine küre olduğuna dair tartışılmaz delilleri uzaya çıkıp gerçekten küre olduğunu görmemize gerek dahi kalmadan yüzlerce, binlerce yıl önce ortaya koymuştur. Elbette 1950’lerden sonra uzay yolculukları ile görsel kanıtlara net biçimde ulaştık.

Mükemmel olmadığını ilk kim anladı?

Dünyanın mükemmel bir küre olmadığını ise ilk olarak Isaac Newton dile getirmiştir. Dünyanın kutuplardan basık bir sferoid şekline sahip olduğunu ileri sürmüştür. Sferoid, jeodezide ve bir çok çalışmada kolaylık sağlaması açısından düzenli bir yüzey elde etmek amacıyla, yerkürenin kutup ekseni boyunca dönmesi ile oluşan yüzeye denir. “Dönme elipsoidi” olarak da tanımlanır (Sferoid ; dönme etkisiyle oluşan kutuplardan basık ekvatorda şişkin bir görünüm olarak da tanımlanabilir). Ve Isaac Newton yanılmamıştı, çünkü ekvator yarı çapı kutuplar yarıçapından yaklaşık olarak 21 km daha uzundur.

Arizona Üniversitesindeki Jeolog Vic Baker; Dünya’nın çelik gibi sert bir yüzeyden oluşmasına karşıt olarak, çok az bir esnekliğe sahip olduğunu söylüyor. Bu esnekliğin yeryüzü şeklinin çok az deforme olmasına, yani dönen bir oyun hamuruna yakın bir esnekliğe benzediğini de belirtiyor.

Üstteki oldukça tuhaf görünen fotoğraf, yeryüzünün kütle çekim dağılımını göstermek üzere hazırlanmış çok çok aşırı derecede abartılı bir animasyondur. Temel olarak, yeryüzünde yerçekiminin düşük ve yüksek olduğu bölgeleri gösterebilmek üzere oluşturulmuştur. Dünya’nın uzaydan çekilen bir fotoğrafı veya sanıldığı gibi “okyanuslar çıkarıldığında görülen gerçek şekli” değildir. Okyanusları tümüyle boşaltsanız dahi, yeryüzü şu an olduğu gibi neredeyse kusursuz bir küre olarak görünürdü. Bu görselle ilgili daha detaylı bilgi için bu yazımıza bakabilirsiniz.

 

Ancak dünyamız kusursuz bir spheroide sahip değildir çünkü yoğunluk düzensiz bir şekilde yeryuvarına dağılmıştır. Florida Üniversitesindeki Jeolog Joe Meert’ın araştırmasına göre; yoğunluğun büyük bir konsantrasyonu güçlü yerçekim kuvvetinin etkisiyle yerkürede çıkıntılar (tümsekler) meydana getirmiştir.

Yeryüzü şekli diğer dinamik faktörlerin etkisiyle de değişmektedir. Yoğunluk bu yerçekimi anomalilerini (gravite anomalileri) değiştirerek, gezegenin içinde kaydırır. Levha tektonik hareketleri nedeniyle dağlar ve vadiler oluşur veya kaybolur. Sadece Ay ve Güneş’in çekim kuvveti etkisi değil, gezegenimizin kendi çekim kuvveti de yeryüzünün şeklinin değişmesine etkendir.

Ayrıca okyanusların ve atmosferin kütle değişimi nedeniyle yerkabuğunda deformasyonlar meydana gelir. California’da Jet İtki laboratuvarındaki jeofizikçi Richard Gross’un gözlemlerine göre, son buzul çağında yeryüzüne büyük buz plakaları oturmasından doğan etki ile manto ve yer kabuğundan geri sekme etkisiyle her yıl 1 santimetre yukarı yükselmektedir (etki-tepki kuvveti).

Dünya, düzensiz dağılımlı bir yoğunluğa sahiptir. Bütün yeryüzünün kendi ekseni etrafında dönmesiyle beraber yoğunluğu ekvator boyunca sağlamak amacıyla oluşan bu işleyiş, kutupsal dolaşım olarak adlandırılır.

Nedir bu kütle değişimi?

Bilim insanları gezegenimizdeki değişimleri izlemek için yeryüzünde bulunan binlerce yer tabanlı cihazı ve bunun yanında binlerce GPS tabanlı alıcıları kullanır ve bu gözlemler milimetre bazındaki yükseklik değişimlerini tespit etmektedir.

Bu değişimleri gözlemeye yarayan diğer metot ise SLR (Satellite Laser Ranging)’dır. Yeryüzünde bulunan istasyonlar ile alıcıları arasında gerçekleştirilen bu metodda, yörüngelerdeki uydularla eş zamanlı olarak Dünya’daki yoğunluk dağılımları ve gravite (kütle çekim) anomalilerindeki değişikler tespit edilir.

Diğer yöntemlerden VLBI (Very long baseline interferometry) tekniği de hala kullanılmaktadır. Yeryüzündeki radyo teleskopları ile gerçekleştirilir. Radyo teleskoplar; elektromanyetik tayf bölgesindeki dalgaları yakalayıp kuvvetlendirerek gözlem yapmak için kullanılan çanak şeklinde antenlerden oluşmuş alıcı veya çoklu alıcılardır. Radyo teleskop alıcısı radyoyla hemen hemen aynı işi görür ancak, çok daha farklı dalga boylarını tarar.

Radyo teleskobun radyodan farkı, kozmik cisimlerden gelen yayının çok ama çok zayıf olmasıdır. Bu da gelen yayının normal radyo yayınından milyonlarca, hatta yüz milyonlarca kat fazla kuvvetlendirilmesini gerektirir. Bu yüzden radyo teleskop alıcıları daha duyarlı yapılmak zorundadır. Antenin büyüklüğü yani dalgaları toplayan alanın büyüklüğü önemli olduğu için radyo çanakları olabildiğince büyük yapılmaya çalışılır.

Dünyanın tam olarak mükemmel bir yuvarlak olmadığını anlamak çok fazla teknolojiyi gerektirmez, sadece biraz çaba ve teknoloji gerektirmeyen basit ekipmanlarla dünyanın gerçek şeklini belirleyebiliriz. Ki, yüzyıllar önce Newton gibi bilim insanları bu durumu kolayca farkedebilmişti. Tıpkı Dünya’nın düz olmadığını binlerce yıl önce farkeden ve çevresini dahi ölçen Antik Yunan, Roma ve İslam bilginleri gibi.

Bu yazımızda Dünya’nın mükemmel bir küre olmadığını dile getirdik. Çünkü herhangi bir küre ile, kusursuz bir küre arasında dağlar kadar fark mevcut. O nedenle, gezegenimizin, “neredeyse kusursuz” bir küre olduğunu anlattığımız bu linkteki yazımızı okumanız iyi olur. Çünkü Dünya tam, mükemmel bir küre değildir ancak, gündelik hayatta görebileceğiniz en kusursuz küre kadar mükemmel yapıda bir küredir!

Hazırlayan: İpek Sarıbaşak
Geliştiren: Zafer Emecan
Denetleyen: Prof. Dr. A. Talat Saygaç

İlk olarak 30 Temmuz 2015’te yayınlanmış bu yazımız, elden geçirilip geliştirilerek yeniden yayına sunulmuştur.

Scientific American