Dünya’ya yaklaşık 47 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Messier 77 (M77) ya da diğer adıyla NGC 1068 olarak bilinen bu galaksi, Balina Takımyıldızı (Cetus) yönündeki çubuklu bir sarmal gökadadır.

1780 yılında Pierre Méchain tarafından keşfedilen Messier 77, Messier kataloğunun en büyük gökadalarındandır. Etkin gökada çekirdeğine sahip olduğu için aktif bir gökada olan NGC 1068’in görünen dalgaboylarında yıldızlararası toz görünümü gizlenmektedir. Bu gizlenen madde, moleküler disk ve sıcak plazma ile birlikte ilk defa VLBA ve VLA radyo dalgaboylarında ölçülmüştür.

Işıma gücünün büyük bir kısmını yıldızlardan değil de, merkezdeki dev kütleli bir cisimden alan Messier 77, tıpkı Messier 106 gibi seyfert tipi bir gökadadır. Kollarında kırmızımsı yıldız oluşum bölgeleri bulunan bu gökadayı en belirgin kılan şey ise, merkezinden çıkan koyu toz diskidir ve aslında merkezinden yayılan enerjinin sebebi de budur.

Messier 77
Messier 77’nin gökyüzündeki konumu.

 

Astronominin bugünkü kadar gelişmiş olmadığı zamanlarda Messier 77, Pierre Méchain tarafından bir bulutsu olarak tanınmıştı. Bunun sebebiyse, o zamanlarda gaz bulutları ile gökadalar arasındaki farkın tam ayırt edilememesinden geliyordu; fakat bilim tarihi ilerledikçe, Messier 77’nin aslında bir gökada olduğu tespit edildi ve Messier kataloğunda bir gökada olarak yerini aldı.

Merkezinde güçlü ışımaların olduğu M77’nin 15 milyon Güneş kütlesini bulan aktif kara delikleri bünyesinde bulundurduğu bilinmektedir. Bu karadeliklerin çevresini saran malzeme, karadeliğin içine doğru girerek ısınıp güçlü bir şekilde parlamaktadır. Hatta kendisinden çok daha büyük olan gökadalardan bile fazla parlayarak yüksek iyonize gazla dolu olduğunu kanıtlamaktadır.

Messier 77’nin merkezinde şişkin ve çubuklu bir diski bulunmakta beraber, merkezine bağlı sarmal kolları da mevcuttur. Sarmal kolları o kadar parlaktır ki, her biri üzerinde boğumlu kırmızı kümeler oluşmuştur. Bu kırmızı kümelerin olduğu bölgeler, yeni yıldız oluşum bölgeleri, yani bulutsular (nebula) olarak bilinir. Henüz yeni oluşan yıldızlar, güçlü ışıltılarıyla çevrelerindeki gaz bulutlarını adeta kırmızı renkle boyarlar. Toz ve gazla dolu olan bölgelerse, buradan gelen ışığın emilmesi ile paslı bir renk ortaya çıkarırlar.

Seda Yüce