Her sene sonbahar dönemlerinde medyada yazılmaya başlanan haberlere aşinasınızdır. Son 10 yılın en soğuk kışı, son 33 yılın en soğuk ayı, son x yılın en soğuk şusu busu gibi haberleri sıkça duyuyor olmalısınız.

Bu sene de (her yıl olduğu gibi) son bilmemkaç yılın en soğuk kışı veya şu kadar yılda bir olan soğuklar yeniden geldi vs. gibi haberler yeniden dönmeye başladı. Bilgiler verip tartışmaya başlamadan önce bu sonbaharın gerçekten de biraz soğuk geçeceğini söyleyelim.

Yine de şöyle yanlış anlamalar var, televizyonlarda veya gazetelerde devasa kalınlıklarda kar görüntülerini veya sel felaketlerini arşivden çıkarıp haberleri bu görseller üzerine yapıyorlar. Oysa soğuk demek yağış demek değildir! Hatta Dünya’nın en kurak veya yağışsız diye tabir edebileceğimiz yerleri kutuplardır. Kutuplar bazı çöllerden bile daha az yağış alır. Bu bilgiler dahilinde soğuk olacak ise yağışlı veya yağışsız olarak tartışmayacağız. Yukarıda da belirttiğimiz gibi koşullara bağlı soğumalardan bahsedeceğiz.

Sandığınızın aksine, kutup bölgelerinde kar yağışı çok azdır.
Sandığınızın aksine, kutup bölgelerinde kar yağışı çok azdır.

 

İlk olarak Dünya’nın ısısını etkileyen faktörlerden başlayalım. Bu bilgiler ışığında bu kış mevsimini değerlendirelim.

Sera gazı etkisi; Yıllarca bu terimi duyduk tartıştık. Peki nedir sera etkisi ve etkileri nelerdir? Dünya üzerinde milyonlarca yıldır birçok doğa olayının etkisiyle yeraltına hapsolmuş karbon elementinin insan eliyle atmosfere tekrar salınımı sonucunda, Güneş’ten gelen ısının atmosferde hapsolmasına sera etkisi denir. Tabii sadece yeraltı karbonlarının etkisi ile değildir sera etkisi olayının faktörü. Biraz bu konuyu açalım: Yerin altına gönderilmiş karbon diye adlandırdığımız maddeler, milyonlarca belki milyarlarca yıl boyunca canlı organizmaların fosilleşmesi ile oluşur. Petrol, doğalgaz, kömür vs gibi. Bunların çıkarılıp bizler tarafından yakılması sonucu da atmosfere karbon salınımı gerçekleşir. Peki diğer etkenler nelerdir? Örneğin endüstriyel  hayvan yemleri. Evet yanlış duymadınız özellikle ineklere verilen bu yemler inekleri sadece şişirmemekte, aynı zamanda sağlıklarını bozup fazlasıyla metan gazı üretmelerini sağlamakta.

Peki bu karbon bileşikleri ne oluyor da atmosferde ısıyı tutuyor?

Güneş’ten gelen morötesi (uv) ışınlar atmosferde bir “O2” ve bir “O (Oksijen)” elementlerinin birleşip ozon oluşturmasını sağlıyor (O2 + O + M –> O3 + M). Bu sayede hem atmosferden içeri fazla ısı giremiyor, hem de biz uv ışınlarından etkilenip kanser olmuyoruz! Şimdi gelelim karbon meselesine: Atmosferde serbest dolaşan O2’nin karbon (C) elementi ile tepkimeye girmesi, serbest halde dolaşan oksijenin miktarını azaltıyor. Hem ozon oluşumu azalıyor, hem de Güneş’ten yeryüzüne doğrudan uv ışınlarının ulaşmasına neden oluyor. Ayrıca bu ışınların Dünya’ya getirdiği ısı atmosferden geri uzaya dönemiyor. Peki, atmosferdeki bu fazladan karbon (C) nereden geliyor? Tabii ki bizim yaktığımız fosil yakıtlardan…

gunesisigi-atmosfer-657

Evet sera etkisi 150 yıl önceki sanayi devrimi sonrasında arttı ve Dünya’nın ortalama sıcaklığı sanayi devrimi öncesi dönemlere oranla ciddi biçimde yükseldi. Şimdi gelelim başka bir etmen olan El Nino (İspanyolca’da erkek çocuk) denilen doğa olayına.

El Nino etkisi; Bilim insanlarının hala araştırdığı fakat cevabını tam biçimde veremediği bir konu var: Pasifik denizinin tropikal kuşağında oluşan alize rüzgarı olarak adlandırılan (doğudan batıya doğru esen) rüzgarlar zayıflıyor! Bu rüzgarlar doğudan batıya eserken okyanusun altından soğuk suyu yüzeye çıkarır ve batıya doğru yağışlı bulutları oluşturur. İşte olması gereken bu durum, alize rüzgarlarının yavaşlaması ile oluşmaz ve sıcak okyanus suyu, alt taraflarda bulunan soğuk okyanus suyunu dipte tutar! Tam da bu sırada okyanusun yüzeyinde biriken aşırı sıcak su bu olayın gerçekleştiği Güney Amerika kıyıları ile Yeni Gine ve Avusturalya kıyıları arasında kalan devasa bir alanın hava koşullarını doğrudan, onun dışında kalan yerleri de dolaylı etkiler.

Nasıl dediğinizi duyar gibi olduk. Şöyle ki, atmosferde ısı birikimi azalır su sıcaklığı da fazla olduğu için burada hortumlar ve fırtınalar (kimileri saatte 324 km ulaşır birazdan buna da değineceğiz) oluşur. Okyanus yüzeyi sıcaklığı sera etkisinden ötürü olması gerektiğinden fazla, stratosfer de aşırı soğur. İşte bu aralık arttıkça El Nino etkisi artar ve bizi dolaylı biçimde etkiler. Ancak sandığınızın aksine, ülkemizin bulunduğu kuşakta kışlar bu etkiden ötürü daha ılık geçer! Tek istisnası var: 1991 yılında Pinatubo Yanardağı patlamış, 1992 yılında yine bir El Nino oluşmuş ama yanardağın çıkardığı duman Güneş ışınlarının Dünya’ya gelişini bir miktar engellediğinden Dünya soğumuş.

yillara-gore-el-nino

Şu anda gerçekleşen ve 6-8 ay sürecek olan El Nino’nun son 50 yılın en güçlüsü olabileceği yönünde tahminler var. Ama bizi ılıklaştıran El Nino’nun bu denli büyük olması, bizim popülist olan gazete ve tv kanallarına “yanlış yönde iklimlendirme” yönünden bir hayli heyecanlandırmış ve en soğuk kışı haberini yapmaya itmiştir. Oysa artık biliyoruz ki El Nino bizi dolaylı etkiler, etkilese bile soğuk değil ılık bir kış geçirmemizi sağlar!

Sıcaklıklarda bir diğer faktör ise basınç kuşaklarıdır. İşte bu sonbaharın veya bir nebze kışın soğuk olmasını (fakat son bilmem kaç yılın en soğuk olacağını söylemek şimdiden mümkün değildir) düşündüren meseleye geldik: Azor yüksek basıncının çekilmesi ve diğer alçak basıncın etkisi altına girmemiz! Bunu biraz açıklamaya çalışalım ve bu bilgiler dahilinde çıkarım yaparak bu senenin en soğuk veya en sıcak kışı olup olamadığını irdeleyelim. Ama bunu yapmadan önce biraz da astronomik etkilerden bahsedeceğiz.

Basınç etkileri; Şöyle yapalım, önce hava durumu sunucularından sürekli duyduğunuz alçak basınç veya yüksek basınç terimleri nelerdir açıklayalım. Alçak basınç, atmosfer basıncının azalması ile gerçekleşir. Atmosfer basıncı az olduğundan ötürü rüzgarlar yoğun olur, bulutlar dağılmaz ve yağışlar gerçekleşir. Bulutlar dağılmadığından ötürü Güneş ışınları bulutlardan geri yansır ve yer ısınmaz! Yüksek basınçta ise tam tersi olaylar gerçekleşir! Gelelim Azor yüksek basıncına: Türkiye Azor ve Sibirya yüksek, Sibirya ve İran alçak basıncı etkisine girer. Soğuk kış bekleyen kesimlerin beklentisinin sebebi Türkiye’nin Azor yüksek basıncınının etkisinden bu sene kurtulacağı düşüncesidir. Ama yine de çok soğuklar beklemek düz mantıkla olaya bakmaktan öteye gitmez.

Buzul çağları! Evet gerçek anlamda Dünya aslında son buzul çağından sonra ısınmaya başladı. Gezegenimizin ısınması bir müddet sonra durdu ve yavaşça küresel bir soğumaya girdi. Dünya’nın 40 bin ve 100 bin yıllık buzul çağı periyotlarına girdiğini biliyoruz. Yaklaşık 10 bin yıl önce buzul çağından çıkması bize şu sonucu verir: Dünya ısınıyor, fakat sonraki buzul çağının başlangıcını da hesaba katarsak, artık yeni bir buzul çağına girmeye başladı çıkarımını yapmamızı sağlar. Böyle düşünürsek evet her senenin bir önceki seneden -çok az da olsa- soğuk geçmesi beklenir. Ama küresel ısınmaya etkilerimizi (sera etkisi) göz önünde bulundurursak aslında buzul çağına giremediğimiz görülüyor.

Sıra geldi mini buzul çağlarına. Mini buzul çağlarının temel sebebi Güneş’tir. Güneş’te sürekli patlamalar gerçekleşir. Bu patlamalar aslında periyodik olarak 11 yıllık bir çevrime sahiptir. Çevrim başladığında her sene patlamalar artar sonra azalmaya başlar.

gunes-aktiviteleri-5741

Yukarıda gördüğünüz gibi 2009 yılında başlayan patlamalar, 2012-2014 arası maksimuma ulaşmış ve gittikçe azalıyor. Burada dikkat çeken nokta 2002 yılıdır. Güneş aktivitesi bu periyotta aşırı fazla iken 2014 yılında aynı döneme denk gelen periyotta gittikçe azalmış. Buna benzer bir durum 1570–1630 veya 1675-1715 arasındaki dönemde de olmuştur. Yapılan araştırmalara göre; Güneş aktivitesi durmuş ve Dünya soğumuştur. Hatta Avrupa yazları bile buzun etkisinden kurtulamamıştır. Bu grafiğe bakan bilim insanları böyle bir durum beklemekte ama, kesin olarak olacak diyememektedir. Olsa dahi önümüzdeki 10-20 yıl arasında başlayacağı öngörülüyor! Bu koşul sağlanmadığı ve şu an Güneş’te hala patlamalar gerçekleştiği için henüz böyle bir şeyi söylemek imkansız.

Gelelim sonuca… Evet şu an yüzlerce km/saat hıza ulaşan fırtınalar Güney yarımküreyi etkilemekte. Fakat bu bize ılık bir kışı sağlar. Bir volkan patlaması gerçekleşmediği için de soğuma olmayacak. Sera etkisi hala devam etmekte ve 2015 yılı verilerine göre en büyük ozon deliği görülmekte. Bu da Dünya’nın ısınmasını göstermekte. Azor yüksek basıncı etkisini yitirmediği ve geri çekilmediği için burada da soğumayı kaybettik. Ayrıca Güneş aktivitesi devam ediyor bu yüzden Dünya soğumuyor. Fakat şu da bir gerçek; bu bahsettiğimiz öngörülerden bir ikisi tutabilir ve soğuk ve yağışlı havanın etkisi altına girebiliriz. Bu yüzden de popülizm yapan haberleri okumak yerine bu bilgilere sahip olmanız kendi çıkarımınızı yapmanızı sağlar.

Bu arada sahi, her sene basında “X yılın en soğuk kışı” haberini duymaktan ve hiçbir fark hissetmemekten sıkılmadınız mı?

Hazırlayan: Süleyman Yeşil

Bazı istatistikler: www.wunderground.com adresinden alınıp derlenmiştir.