Sorunun genel cevabı, çoğumuz için “evet sabit” şeklinde. Astronomi bilimi ile yakından ilgilenenler için ise, “yörüngenin eliptik olması nedeniyle yıl içinde yakınlaşıp uzaklaşarak düzenli bir değişim gösterir” şeklinde olacaktır.

Bu ikinci cevap doğru, ancak eksik. Bu yazımızda, eliptik yörünge şeklimiz nedeniyle gerçekleşen yıllık değişime değil, bu eliptik yörünge uzaklığımızın yıllar geçtikçe zamanla değişip değişmediğine, her zaman sabit olup olmadığına bakacağız.

Şu yazımızda daha önce anlattığımız gibi, gezegenimiz Dünya’nın Güneş’e uzaklığı ortalama 150 milyon (tam olarak 149,597,870) km’dir. Bu rakam “ortalama“dır çünkü, yörüngemiz elips biçiminde olduğu için ülkemizde kış yaşandığı dönemlerde Güneş’e uzaklığımız 147 milyon kilometre iken, yaz başlarken 152 milyon kilometre uzakta yer alırız. Aradaki fark tam 5 milyon kilometredir.

Dünya'nın Güneş'e Uzaklığı
Eliptik yörüngemiz nedeniyle Dünya, Güneş’e periyodik bir yakınlaşma/uzaklaşma halindedir. Ancak, Dünya’nın Güneş’e uzaklığı sadece bu değişimle sınırlı değildir.

 

Peki kışın 147 milyon, yazın 152 milyon km uzaktayız ama, Dünya’nın Güneş’e uzaklığına ilişkin, bu ölçülen rakamlar sabit mi? Yani, 10 yıl, 100 yıl veya 1.000 yıl önce de mi böyleydi?

Bu sorunun cevabı, hayır!

Dünyamız, her yıl yaklaşık olarak 15 cm kadar Güneş’ten uzaklaşır. Yani, yukarıda verdiğimiz ortalama uzaklık değeri her yıl 15 cm artar. Bu da şu anlama geliyor: 80 yıl yaşayan bir insan, ömür süreci boyunca Güneş’ten 12 metre uzaklaşır. Daha başka bir örnek verelim: Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiği 1453 yılından beri Güneş’ten yaklaşık 84 metre uzaklaştık.

Güneş’ten her yıl 15 cm uzaklaşmamıza rağmen Dünya’ya niye bir zarar gelmiyor?

Güneş’ten uzaklaşmamızın birkaç sebebi var: Öncelikle, Güneş çekirdeğinde nükleer reaksiyonlarla enerji üretiyor. Bu enerji üretimi, kütlesinin sürekli azalması demektir. Ayrıca, Güneş rüzgarları yoluyla da sürekli bir kütle kaybı söz konusu.

Güneş her saniye milyonlarca ton zayıflıyor ancak, biz bunu farkedemiyoruz.

 

Yıldızımızın bu iki yolla kaybettiği kütle, her saniye milyonlarca tondur. Rakam size büyük gelebilir ama, her saniye kaybedilen milyonlarca ton madde, Güneş için pek anlam ifade etmez, çünkü kendisi çok ama çok büyüktür.

Yine de, bu kütle kaybı Güneş’in zayıflamasına ve kütle çekim gücünün çok hafif biçimde azalmasına neden olur. Kütle çekim gücü azalan Güneş, gezegenimizi az da olsa daha zayıf biçimde çekeceğinden, açısal momentumunu koruması gereken Dünya yavaşça Güneş’ten uzaklaşır.

Uzaklaşmamıza neden olan bir diğer mekanizma da, Dünya ile Güneş arasında yaşanan gel-git savaşıdır. Evet, tıpkı Ay gibi Güneş de gezegenimiz üzerinde gel-git yaratır. Aynı biçimde Dünya da Güneş’te gel-gitlere sebep olur.

Bu gel-git döngüsünün sonucu şudur; Güneş’in kendi çevresindeki dönüş hızı Dünya yüzünden her yıl 0.00003 saniye yavaşlar. İki gökcismi arasındaki yörünge sisteminde “açısal momentum” korunmak zorunda olduğundan, Güneş’teki bu yavaşlama Dünya’nın yörünge hızına eklenir. Hızlanan Dünya ise, Güneş’ten daha uzak bir yörüngeye doğru hafifçe kayar. (Bu konuyla ilgili şu yazımızı okuyarak daha fazla bilgi alabilirsiniz)

Sonuçta, hem Güneş’in kilo vermesi, hem de gel-git savaşları Dünya’yı Güneş’ten her yıl 15 cm kadar uzaklaştırır.

Uzaklaşmamızın tek nedeni bu mu?

Belirtmek gerekiyor ki, Dünya’nın Güneş’e uzaklığı sadece yukarıda yazdığımız etkenler nedeniyle değişmez. Çünkü, sistemimizde yalnız değiliz. Bize en yakın gezegen olan Venüs‘ün de Dünya yörüngesi üzerinde etkisi vardır (bizim de onun üzerinde var). Yine, Mars ve sistemimizin dev gezegeni Jüpiter de Dünya’nın yörüngesini etkiler. Gezegenlerin bu etkileri oldukça karmaşık, küçük ve düzensizdir. Fakat, yüzlerce, binlerce yıllık zaman dilimleri söz konusu olduğunda yörüngemize büyük etkiler yaptıkları görülür.

Tamam, Dünya’nın Güneş’e uzaklığı her yıl santim santim artıyor, yüzyıllar içinde bu artış metreleri, binyıllarda kilometreleri buluyor ama niçin bize birşey olmuyor?

Yeryüzünde insan hayatı onbinlerce yıldır sürüyor ve bizler için sanki herşey aynıymış, hiçbir şey değişmiyormuş gibi görünüyor. Oysa kısacık ömür sürecimiz, değişimleri algılamamıza yetmiyor, hepsi bu.

 

Bunun da cevabı şu: Güneş Sistemi’ndeki denge öyle “hassas” değildir. İlla ki bir dengeden söz edeceksek, “kaba” bir denge vardır. Bize niçin birşey olmadığı ile ilgili, “habitable zone” konusunu anlattığımız şu yazımızı okumanız faydalı olur.

Güneş Sistemi sakin, sabit bir yer değildir. Sürekli değişim içindedir ve varlık süreci boyunca büyük değişimler yaşanır. Gezegenlerin hiçbiri şu anda 100 milyon yıl önceki konumunda değil. Güneş 100 milyon, 300 milyon, 500 milyon yıl önceki Güneş değil. Çok fazla şey değişti ve çok fazla şey değişecek.

Ancak, milyon yıllık bu “kısa evrensel zaman dilimleri“ne göre insan ömrü bir hiçtir. Devletlerin ömrü bir hiçtir, imparatorlukların yüzlerce, binlerce yıllık ömür süreci yok hükmündedir. Canlı türlerinin yeryüzünde var oldukları süreler bile çok kısadır ve bu değişimleri algılayamayız. Bize her şey aynıymış gibi gelir ama, hepsi muazzam bir hızla ve düzensiz biçimde değişir.

Mutfağınızda dolaşıp sizi rahatsız eden karıncayı düşünün. O doğduğunda mutfağınız oradaydı. Ondan sonra gelecek nesilde de orada olacak, ondan sonrakinde, ondan sonrakinde de… O karınca için mutfak nesillerdir hep vardır, hep var olacaktır ve hiç değişmez. Öyle mi peki?

Hazırlayan: Zafer Emecan

Yararlanılan Kaynak:
https://www.newscientist.com/article/dn17228-why-is-the-earth-moving-away-from-the-sun/
Bu yazımız, sitemizde ilk olarak 4 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmıştır.