Neptün Gezegeni bilindiği üzere Güneş Sisteminin en ücra köşesindeki en uzak Gezegendir ve Neptün’den sonra Güneş Sisteminde başka herhangi bir Gezegen statüsünde cisim yer almamaktadır.
Neptün Gezegeni yapı ve büyüklük olarak Uranüs Gezegeni ile iki kardeş gibi görünseler de çok daha koyu mavi tonları, atmosferi boyunca uzayan büyük beyaz bulut oluşumları ve Jüpiter’inkilere benzeyen büyük fırtına sistemleri ile Uranüs’ten ayrılır.
Birbirlerine bu kadar çok benzeyip bu kadar farklı yapıda iki gezegen olsalar da Neptün Gezegeni bugün İnsanlık tarafından keşfedilmiş olmasını büyük oranda Uranüs Gezegenine borçludur.
Neptün keşfediliş şekli ile Güneş Sistemindeki hiçbir gezegene benzemez çünkü fiziki ve Gözlemsel olarak keşfedilmeden çok önce teorik olarak varlığı öngörülen ve yörünge hesapları yapılarak orada olması gerektiği üzerine kanaat getirilen tek gezegendir.
Uranüs keşfedildikten ve yörünge hesapları çıkarıldıktan sonrasında bilim insanları tarafından gözlemsel olarak da uzun süre incelendi. Fakat Uranüs, yapılan yörünge hesaplarına göre çoğu zaman olması gereken zamanda olması gereken yerde olmuyordu. Onu yörüngesi içerisinde tedirgin eden birşeyler olmalıydı.
Bilim insanları Newton’un Evrensel Küte Çekim Yasasını da kullanarak bu duruma ancak Uranüs’ün de ötesinde bulunabilecek hatırı sayılır bir kütlenin sebep olabileceği üzerinde durdular.
Ve 1846 Yılında Johan Galle tarafından Neptün Gezegeni fiziki olarak keşfedildi ve daha önce kendisi ile ilgili yapılan yörünge hesaplarına göre olması gereken yer ile arasında yalnızca 1 Derecelik bir sapma ile insanlığa merhaba dedi.
Bu durum Newton’un Kütle Çekim Yasasının da bir kez daha zaferi olarak nitelendirilmiş oluyordu
Sinan DUYGULU
Görseldeki yapay renklendirmeli fotoğraf, Uranüs’ten sonra Neptün’e 3,5 yıl sonra ulaşan Voyager 2 tarafından Yıldızlararası Uzaydaki uzun yolculuğuna başlamadan hemen önce Neptün’e gerçekleştirdiği bir yakın geçiş sırasında çekilmiştir.