Güneş Sistemi’nde henüz keşfedemediğimiz bir dokuzuncu gezegen mi var?

Her keşif doğrudan o bilgiyi arayarak yapılmaz. Bazen tesadüfidir, bazen başka bir gözlem sizin aradığınız bilgiyi içeriyordur; onu yorumlamanız gerekir. Buna çok iyi bir örnek Neptün gezegeninin keşfidir. Normalde ilk akla gelen bir noktanın gözlenmesi ve onun bir gezegen olduğunun anlaşılmasıdır.

Fakat bir gezegenin varlığı sadece görüntüsünden çok daha fazla sonuca sebep olur. Oluşturduğu kütle çekim etkileri gibi… Neptün gezegeni de Uranüs’ün yörüngesinde bulunan bir tedirginlik sayesinde öncelikle teorik olarak öngörülmüş, sonradan gözlenerek varlığı doğrulanmıştır. (Bkz. Neptün’ün Keşfi)

Bugün elimizde yörünge mekanikleri üzerine oldukça etkili hesaplar yapabilmemizi sağlayan bir bilgi birikimi var. Bu sayede devasa bir alan üzerinde yer alan hareketli küçücük bir nokta olan kuyruklu yıldıza iniş yapabilmeyi başardık. Caltech Üniversitesi’nden araştırmacılar da Neptün ötesinde yer alan altı nesnenin ilginç yörüngeleri üzerine düşündüler.

Dokuzuncu Gezegen
Dokuzuncu Gezegen’in olası yörüngesi ve etkilediği düşünülen cüce gezegenlerin yörüngeleri.

 

Elimizdeki yasalar bize yörüngelerin normalde nasıl olması gerektiği hakkında bir fikir verir, yani denklemler bir anlam ifade eder. Dolayısıyla nasıl olmaları gerektiğini bunlara bakarak söyleyebiliriz. Eğer öyle değilse, yani bir farklılık varsa; bunun neden olduğunu araştırmamız gerekir. Yasanın doğruluğundan emin olduğumuz için, yörüngeleri bu hale sokan bir etmen olması gerektiğini anlarız. Yani aslında orada farkında olmadığımız bir dış faktör daha vardır.

Araştırmacılar Kuiper kuşağında yer alan bu altı gök cisminin yörüngelerinin nasıl bir olasılıkla bu şekilde olabileceğini hesaplamışlar. Çünkü rastgele bir durumda da böyle bir ahenk yakalanabilir. İlla bir faktör olması gerekli değildir, belki de yalnızca şanslı bir dizilimdir. Dolayısıyla araştırmaya koyulmadan önce doğru bir yolda olup olmadıklarını teyit etmek için bir olasılık hesabı yapan araştırmacılar, bu olasılığı hesapladıklarında böyle bir durumun normal yollarla gerçekleşme ihtimalinin yüzde 0,007 olduğunu buldular. Bu değer, orada başka bir şeyler olması gerektiğini düşünmek için oldukça yeterliydi. Ayrıca ileride bu bölgede gözlenecek diğer gök cisimlerinin yörüngeleri de aynı istatistiğe katkı sağlayarak bu olasılığı neredeyse sıfıra indirebilir.

Eğer bu durum bir gezegenden kaynaklanıyorsa gezegenin yörünge parametrelerini ve kütlesini belirleyebilirsiniz. Elbette bu o kadar kolay bir hesap ve süreç değildir. Bazı bilgisayar simülasyonlarının da yardımıyla uzun bir araştırmanın ardından makale  “Evidence for a distant giant planet in the solar system” (Güneş sisteminde uzak dev gezegene ait kanıtlar) adıyla yayınlandı.

p9_kbo_extras_orbits_2_

Brown, makaleye hala son şeklini vermeye çalıştıklarını, yani ufak tefek değişikler olabileceğini fakat büyük değişikliklerin ise ancak sürpriz olacağını söylüyor. (Bu arada, makalenin yazarlarından olan Mike Brown, aynı zamanda Plüto’nun gezegenlikten çıkarılmasına sebep olan kişidir. İronik bir şekilde yerine başka bir gezegenin varlığını iddia eden bir makalede adı geçiyor.)

Yapılan hesaplamaların sonunda varlığı öngörülen dokuzuncu gezegenin 10 Dünya kütlesinde olması gerektiği ortaya çıkıyor. Bu, gezegenlikten çıkarılan Plüto’dan beş bin kat daha fazla kütleye sahip olduğu anlamına geliyor. (Ayrıca belirtmekte fayda görüyoruz ki; Neptün 17, Uranüs 14,5 Dünya kütlesindedir). Bu da aşağı yukarı Neptün boyutlarında bir gezegen olması gerektiğini bize söylüyor. Aynı zamanda gezegen Güneş’e o kadar uzak ki, Güneş etrafındaki bir turunu 10 bin ile 20 bin yıl arasında tamamlıyor.

Tekrar belirtmekte fayda görüyoruz, dokuzuncu gezegen henüz gözlenmedi ve fotoğraflanmadı. Kesinlikle böyle bir gezegen var diyemeyiz, henüz sadece varlığından şüpheleniyoruz. Fakat teorik modeller sayesinde “eğer varsa” onu nerede aramamız gerektiğini biliyoruz.

20160123_stc980_0
Dokuzuncu Gezegen eğer varsa, onu burada gösterilen bölgede keşfetmeyi bekliyoruz.

 

Üstteki görselde “olası” dokuzuncu gezegene ait olduğu öngörülen yörünge kırmızı ile gösterilmiş. Burada iç kısımda kalan gezegenimize ait yörüngenin yanında bunun ne kadar devasa bir uzaklık olduğunu görüyoruz. Dikkat ederseniz Dünya’nın yörüngesi buraya yerleştirilememiş. Yakınlaştırılmış haliyle dahi o kadar ufak bir alan olarak kalıyor ki, Güneş’e uzaklığı bizden beş kat daha fazla olan Jüpiter ancak gösterilebilmiş.

Son olarak şunu belirtmek gerekiyor: Sahte bilimcilerin ortaya attığı dokuzuncu gezegen “Marduk” veya “Nibiru” benzeri bir gezegenle olası bu yeni gezegen arasında hiçbir benzerlik, yakınlık bulunmuyor. Çünkü, gezegenin Güneş’e en yakın olduğu mesafe bile, Marduk efsanelerinde anlatılandan muazzam miktarda uzak. Yani, eğer basında “Marduk bulundu” şeklinde bir haber okursanız, görürseniz bilin ki; yine sahte bilimciler iş başındalar ve boş iddialarına bilimsel bir olguyu dayanak yapma peşindeler.

Yine, bu gezegen “Güneş’in çok uzaklarında bir kahverengi cüce eşi var” varsayımında öngörülen gezegen de değil. Ki, o türde bir kahverengi veya kırmızı cücenin zaten olmadığından da bilim insanları eminler.

Not: Biraz daha detaylı bilgi ve açıklamanın orjinali için, Astronomi Diyarı’nın şu yazısına bakmanız iyi olur.

Ögetay Kayalı

Kaynak
1. https://www.caltech.edu/news/caltech-researchers-find-evidence-real-ninth-planet-49523
2. http://www.space.com/31671-planet-nine-discovery-explained-infographic.html
3. http://www.nature.com/news/evidence-grows-for-giant-planet-on-fringes-of-solar-system-1.19182

Kapak fotoğrafı bir sanatçıya ait dokuzuncu gezegen ve Güneş çizimidir.