Marduk (Nibiru); bilim insanlarının “olmaz öyle saçmalık” demelerine aldırmadan; “yok var valla, mayalar yazmış, onlar bizden çok ileriymiş, her şeyi biliyorlarmış” geyiklerine inanan ve bu boş inançlar yoluyla cebini dolduran simsarlara kananları hayal kırıklığına uğratmış bir uydurmaydı… Çok büyük iddialarla ortaya atılmıştı bu saçmalık:
—— ——
“Bir başka astronomi uzmanı eski toplumun, Babil’in kozmolojisine göreyse, güneş sistemimizde henüz bizim farkına varamadığımız bir “Onuncu Gezegen” vardır; son derece yoğun ve büyük kütleye sahip bu gezegene Sümerler “Nibiru” (Geçiş Gezegeni) demiş; Babil astronomlarıysa en büyük tanrıları Marduk’un adını vermişlerdir. Söz konusu gezegen, kuyrukluyıldızlara benzeyen eliptik yörüngesini 3600 yıl dolayında tamamlamaktadır ki bu rakam, Mezopotamya altmışlı matematiğinin de temelini oluşturmuştur.”
—— ——
İlk kez 2003 yılında Türkiye’de yayınlanan bir kitapla kamuoyunun gündemine taşınan ve basından sosyal medyaya kadar oldukça büyük bir kesimin dikkatini çekip ciddi ciddi varlığına yönelik argümanlar ortaya konulan bu gezegenin, 2007-2008 yılları arasında teleskopla görülebilecek kadar yakına geleceği, daha sonrasında ise giderek yakınlaşmasının çıplak gözle bile takip edilebileceği iddia ediliyordu. Üstelik bu iddiya inananlar arasında gazeteci ve televizyoncu ağır abiler/ablalar bile vardı. Bunlara göre Marduk gelecek, seller, depremler, yanardağ patlamaları ile Dünya sarsılacak, yer yerinden oynayacaktı… Üstelik ciddi ciddi bunun daha önce birçok kez olduğunu, yine olmasının “çok güzel” olacağını, uygarlığımızın yeniden şekilleneceğini iddia ediyorlardı.
2008 yılı geçip de gezegen ortada görünmeyince, bu sefer de; “yörüngesi tam Güneş’in Dünya’ya göre arka tarafına denk geliyor, o yüzden görünmüyor” saçmalığı öne sürüldü.
Bilim insanları yine böyle bir şeyin olamayacağını söylediler ama nafile… Milyonlarca insan, Güneş’e karşı çekilen fotoğraflarda oluşan lens efektlerini Marduk gezegeni olarak görmeye ve üzerine efsaneler üretmeye devam ettiler.
Kaldı ki işin içinde, Marduk büyüklüğünde ve düzenli olarak Merkür, Venüs, Mars ve Dünya’dan oluşan İç Güneş Sistemi’ne giren böylesi büyük bir gezegenin yörüngesel arızalar ve sapmalar oluşturacağı gerçeği vardı.
Eğer böyle bir gezegen her 30 küsür bin (veya 100 bin) yılda bir buralarda geçip gidiyorsa, Dünya’nın, Venüs’ün, Mars’ın yörüngesinde düzensizlikler olmalıydı. Oluşan bu düzensizliklerin “yeniden” normale dönmesi ve gezegenlerin tekrar kararlı yörüngelere dönmeleri ise onbinlerce, hatta yüzbinlerce yıl sürmeliydi.
Hele ki asteroid kuşağı üzerinde oluşacak bunun gibi bir etki, kuşaktaki asteroidleri onbinlerce yıl boyunca hallaç pamuğu gibi savurmalıydı. Geçmiş “Marduk geçişleri”nden kaynaklanan etkilerin bugün amatör astronomların bile ölçebileceği biçimde açıkca gözlemleniyor olması gerekirdi. Tabi, buna da kulak tıkamayı tercih etti Mardukseverler…
2012 yılının ortaları geldiğinde ise Mardukseverler sessizliğe gömülmeye, aynı tarihe başka saçmalıklar ekleme gayretine bürünmeye başladılar. Foton kuşağı, aydınlanma çağı, galaktik hizalanma vs vs… Akıllarına o anda gelen neyse, 21 aralık 2012’ye yamadılar. Peki Marduk? O unutuldu…
Ama Marduk efsanesinden çok kişi ekmek yedi: Zecharia Sitchin, Immanuel Velikovsky, Alan Alford, Burak Eldem gibi yazarların konu hakkındaki kitapları Dünya genelinde milyonlarca, Türkiye’de ise yüzbinlerce satıldı. Yine her zaman olduğu gibi, hiçbir bilimsel temeli olmayan hayal ürünü fantastik hikayeler gerçekmiş gibi sunularak birilerinin para kazanmasına, birilerinin de boş inançlar peşinde koşmasına neden oldu, hepsi bu kadar…
Zafer Emecan
Bunları da okumalısınız, okumak güzeldir:
Bir Astroloji Uydurması: Mars'ın Geri Gitmesi (Mars Retrosu)
Astrologların anlatmaya bayıldığı h...
Güneş Her Gün Aynı Yerden Mi Batar?
Dünya’nın yörüngesindeki hareketi v...
Astroloji Bir Bilim Dalı Mı?
Biraz kabaca bulabilirsiniz ama, ön...
Roketle Yörüngeye Çıkmadan Dünya'nın Düz Olmadığını Nasıl Kanıtlarsınız?
İki bin yıllık inanış yanlış olabil...