Planetary Nebula, ya da Türkçesi “gezegenimsi bulutsu”ların tahmin edileceği üzere gezegenlerle bir ilgisi yok. Eski tarihlerde, büyütme gücü düşük teleskoplarla ilk keşfedildikleri dönemde yuvarlak bir gezegen gibi göründükleri için böyle adlandırmışlar ve bu adlandırma günümüze kadar gelmiş.

Üstte gördüğünüz fotoğraftaki NGC 7293, ya da başka bir deyişle Helix Nebulası, gezegenimsi bulutsuların en bilindik örneklerinden biri. Bu bulutsular, ölmekte olan Güneş benzeri, düşük kütleli bir yıldızın artık tüm yakıtını tükettiğinde serbest kalıp uzaya saçılmaya başlayan dış katmanlarından oluşur.

Ölü yıldızların oluşturduğu gezegenimsi bulutsular ile yıldızların içinde doğduğu devasa bulutsular çoğunlukla birbiriyle karıştırılsa da, hem yapıları, hem de kaderleri çok farklıdır.

Bir yıldız, ömrünün sonuna yaklaştığında çekirdeğindeki aşırı boyutlara ulaşan nükleer füzyon sonucu hidrostatik dengesini yitirir ve şişmeye başlayarak kırmızı dev evresine girer. Bu evrede yıldız o kadar fazla şişer ki, sonunda yıldızın çekirdeğinin çevresinde bulunan katmanlarının tamamı uzay boşluğuna savrulmaya başlar. Yıldızın çekirdeğinden trilyonlarca kilometre uzaklara savrulan bu maddeler, gördüğümüz gezegenimsi bulutsuları meydana getirir.

7021936soap-bubbles
Gezegenimsi bulutsuları bir sabun köpüğünü gördüğümüz gibi görürüz. Sabun köpükleri küresel yapıda olmalarına rağmen, bakış açımıza göre daha kalın yapıya sahip olan kenarlarını daha güçlü olarak algılar, halka şeklinde görürüz. 

 

Bir gezegenimsi bulutsu haline gelebilecek yıldızlar ve yaşanan süreç hakkında daha detaylı bilgi için şu makalemizi okuyabilirsiniz.

Ölen yıldızın artık “Beyaz Cüce” adı verilen çok sıcak çekirdeği bulutsunun merkezinde yer alır ve güçlü ışımasıyla uzaya saçılan bu dış katmanları aydınlatır. Tüm bu saçılan madde, birkaç yüzbin yıl içinde tümüyle uzaya dağılarak artık görünmez hale gelir ve geride sadece beyaz cüce yıldızımız kalır. Sıcaklığı yüzbinlerce dereceyi bulabilen bu beyaz cüce de, onlarca milyar yıl sürecek bir zaman dilimi içinde tümüyle soğuyarak görünmez hale gelir.

Sanıldığının (ve görüldüğünün) aksine gezegenimsi bulutsular “halka” şeklinde değil, aksine çoğunlukla küresel bir yapıya sahiptir.

Fakat yıldızın uzaya dağılan artıklarından oluşan bu enkaz o kadar seyrektir ki, biz sadece kürenin bakış açımıza göre kenar kısmında kalan, görece daha kalın bölgesini net biçimde görebiliriz. Bu durum, bir sabun köpüğünün ortasını saydam, kenarlarını ise renkli görmemizle hemen hemen benzer bir görsel yanılgıdır.

67977_199675926845561_75057499_n
Konumuza en uygun özelliği taşıyan 6.800 ışık yılı uzaklıktaki Abell39 Gezegenimsi Bultususu. Merkezdeki Beyaz Cücenin kütlesi yaklaşık 0,5 Güneş Kütlesi kadar ve geri kalan tüm maddeyi kusursuz bir küre şeklinde uzaya yaymış durumdadır.

 

Uzaya yayılan yıldızın maddesinin oluşturduğu düzgün yapılı bulutsular 18. Yüzyıllarda teleskopların yetersizliği sebebi ile dev gezegenlere benzetilmiştir. Adlarını Gezegenimsi Bulutsu olarak almaları da bu sebepten ileri gelir. 1784 yılında William Herscell, bir Gezegenimsi Bututsuyu Uranüs gezegenine benzeterek bu ismi vermiştir.

Gezegenimsi Bulutsular sayesinde yıldızları oluşturan madde, yıldızlar arası ortama geri döner. Geri dönen bu madde, milyonlarca yıl sonrasında yeni yıldızlar ve gezegenler oluşturmak üzere evrende, yavaş yavaş bulutsulara karışır.

Zafer Emecan & Sinan Duygulu