1967 yılında Cambridge Üniversitesi’nde çalışmalar yapan Jocelyn Bell Burnell isimli astronom, incelediği radyo dalgaları verilerinde çok farklı ve düzenli bazı radyo sinyalleri farketti.

Çalışmalarında kendisine yardımcı olan diğer arkadaşlarının da gazına gelen astronomumuz, keşfettiği bu düzenli radyo sinyallerinin uzak bir yıldız kümesindeki yabancı uygarlıkların iletişim sinyalleri olabileceğine inandırdı kendini. Akabinde keşfettiği bu sinyallere “Little Green Men” yani Küçük Yeşil Adamlar ismini vermeyi uygun gördü.

Joceyn Bell Burnell, keşfine yardımcı olan radyo teleskoplardan biri önünde.

 

Sonrasında bu Küçük Yeşil Adam sinyallerinin evrenin farklı birçok noktasından da geldiği farkedildi. Jocelyn Bell’in farketmediği şey, bu sinyallerin aslında Atarca (Pulsar) da denen nötron yıldızlarından geliyor oluşuydu. Belki de büyük bir keşif yapmış olmanın heyecanına kapılarak bu sinyallerin “doğal” olabileceği gerçeğini es geçti. Ama ona kim kızabilir ki? Evrenden bu kadar düzenli sinyaller alıyorsanız, bunun bir zeka işareti olduğunu düşünmek son derece olağan ve ilk akla gelen yargı. Bugün bile çoğumuz gökyüzünde anlamlandıramadığımız bir ışık gördüğümüzde “Dünya’yı ziyaret eden uzaylılar” diye düşünmüyor muyuz?

Neyse ki Jocelyn Bell de bu hatalı anlamlandırmanın farkına vardı ve biraz geç de olsa tarihe adını nötron yıldızlarının kaşiflerinden biri, saygın bir kadın astronom olarak kazımayı başardı. Sonrasında da çok önemli başka çalışmalara imza attı. Öyle ki; aldığı ödüller ve başarı nişanları İstanbul’dan Cambirdge’e yol olur

Keşfedilen gizemli sinyallerin kaynağı olan pulsarlar nedir?

Pulsarlar; çekirdeğine çökmüş dev kütleli yıldızlardan geriye kalan ortalama 10 ila 30 Km arası çaplara sahip nötron yıldızlarıdır. Bu yıldızlarda öylesine büyük miktarda madde, öylesine küçük bir alanda sıkışmıştır ki, atomda yer alan elektronlar bile, bu sıkışıklık yüzünden çekirdekteki protonlarla birleşerek nötron haline dönüşür. Daha başka bir ifadeyle, bir nötron yıldızı, tümüyle nötrondan oluşan dev bir atom çekirdeği gibidir. Adının nötron yıldızı olmasının asli sebebi de budur zaten…

Belki biraz klişe bir örneklemedir ama gayet doğrudur ki; bir nötron yıldızından bir çay kaşığı maddeyi koparmaya yeltenecekseniz eğer, kaşığınızda milyonlarca ton kütleyi de taşımaya hazırlıklı olmanız gerekecektir.

Bir nötron yıldızının kendi çevresindeki çok hızlı dönüşü ile, bir patencinin dönüşü tümüyle aynı prensiple gerçekleşir.

 

Pulsarlar, kendi ekseninde inanılmaz bir hızla dönerler. Bunun da tek sebebi pulsarı oluşturan asıl yıldızın çekirdeğine çökmeden önceki açısal momentumunun (yani kendi ekseni etrafında dönmesine sebep olan kuvvetin) nötron yıldızına dönüşmesi sonrasında da aynı kalmasıdır. Yani tıpkı, dönen bir buz patencisinin, kollarını kapattığında daha hızlı dönmeye başlaması gibi. Bu sebeple nötron yıldızı açısal momentumunun etkisi ve buna oranla hacminin çok küçük olması sebebiyle saniyede onlarca (hatta yüzlerce) kez dönmek zorunda kalacaktır.

Yıldızın dönüşleri sırasında kaybettiği enerji, evrene kutuplarından yayılan düzenli radyo dalgaları olarak saçılır. Bizler bu radyo dalgalarını, yıldızın her dönüşü sırasında bize yönlenen bir “atım” şeklinde duyarız. Pulsar, yani “atarca” ismi de buradan gelir. Kimi pulsarlarda dönüş hızı saniyede 1 kez iken, kimilerinde saniyede 1000 ve üzeri olabilir. Eğer pulsarların seslerini duymak istiyorsanız, bu linkteki yazımızı okuyabilirsiniz. 

Not: Nötron yıldızları; yaşamlarına biraz irice olsa da, normal bir yıldız olarak başladıkları için, çevrelerinde gezegen sistemlerinin bulunması olasıdır. Böyle bir yıldız, süpernova patlamasıyla ölüp, bir nötron yıldızına dönüştüğünde, çevresindeki gezegenlerin bazıları hala yerinde duruyor olabilir. En üstteki kapak fooğrafında, 13 bin ışık yılı uzaktaki 4U 0142+61 isimli pulsar ve çevresinde Spitzer uzay teleskobu tarafından keşfedilen gezegeninin temsili canlandırması görülüyor.

Hazırlayan: Sinan DUYGULU
Geliştiren: Zafer Emecan