Hemen hepimiz gözümüzü gökyüzüne çevirip, evrenin sonsuzluğunu seyre daldığımızda belki de düşündüğümüz ilk şey, uzayın ne kadar devasa bir boşluk olduğudur. Bizlere göre uzay, hemen her noktası yıldızlar ile donatılmış sonsuz bir boşluktan ibaret görünüyor. Yıldızlararası maddenin varlığı aklımıza bile gelmiyor.

Gerçekte ise, işin aslı pek de öyle sandığınız gibi değil. Zihnimizi biraz daha açık tutmamız ve daha detaylı araştırmalar yapmamız bize, var oluşumuzla ilgili daha temel bilgileri verebiliyor.

Hem galaksilerdeki, hem de galaksiler arasındaki bütün boşluklar, gerçekte astronomide adına “Yıldızlararası Madde(Interstellar Medium) denilen aşırı derecede seyrek, fakat buna rağmen ölçülebilir yoğunluğa sahip olan dağınık bir madde ile dolu. Evrende yıldızların doğmasını sağlayan ve öldüklerinde de içlerine karıştıkları Yıldızlararası Madde, Gökadamız Samanyolu’nun görünür kütlesinin onda birini oluşturmakta.

Dünya yörüngesi civarında yakalanıp incelenenebilmiş olan yıldızlararası toz taneciklerinden bir örnek. Bu elektron mikroskobu görüntüsü sizi yanıltmasın, çünkü gördüğünüz bu “şey”, ömrünüz süresince görebileceğiniz en küçük toz zerresinden çok ama çok daha küçük (Telif: N. Spring).

 

Yıldızlararası toz zerrecikleri o kadar küçüktür ki, evlerimizde uçuşan en küçük toz zerrecikleri bile onların yanında devasa yapılar olarak kalır.

Yıldızlararası Madde, büyük oranda gökada (galaksimizin) merkezini çevreleyen yıldızları kapsayan, birkaç yüz ışık yılı kalınlığında ince bir tabaka halinde yer alır ve hemen tüm yıldızların etrafında yoğun veya seyrek olarak görülür. Kütlesinin yüzde 90’ından fazlası gaz halinde bulunan bu maddenin toplam kütlesi, çok büyük oranda hidrojen (yaklaşık %70-74) ve helyumdan (yaklaşık %20-24) oluşur.

Geriye kalan kütlenin yüzde 1 ile 10 arasındaki bir kısmı ise, çok küçük toz parçacıklarından oluşuyor. Bu parçacıklar, kırmızı dev yıldızların ortalığa saçtığı ağır metallerden (gökbilim dilinde hidrojen ve helyum harici her elemente metal denilir) ve süpernova patlamaları sırasında ortalığa saçılan demirden daha ağır elementlerden meydana geliyorlar.

Bu toz zerrelerinin tam olarak bileşimi ve içeriği hesaplanamıyor olsa da, karbon temelli görece karmaşık molekülleri de yoğun olarak barındırdıkları gözlemleniyor. Bu bağlamda, karbon temelli, yani Dünya benzeri hayat için gerekli olan (basit düzeyde de olsa) moleküllerin önemli bir bölümü bu yapılarda oluşabiliyorlar.

Güneş (ve tabii ki Dünya), şu anda devasa bir “yıldızlararası madde” kütlesinin içinden geçiyor ama, hiçbirinizin bundan haberi bile yok. Çünkü, bu “sıradan bir doğa olayı”dır (Telif: Linda Huff – Priscilla Frisch / Çeviri: Kozmik Anafor).

 

Yıldızlararası madde, evrende her zaman kolaylıkla gözlemlenemiyor. Fakat önünde yer aldıkları bir yıldızın ışığını soğurmaları ve çarpıtmaları sebebi ile oluşturdukları anormal görüntüler ile varlıklarını belli ediyorlar.

Yıldızlararası toz açısından zengin durumda olan molekül bulutları, ışığı soğurma özelliklerinin yüksek olması sebebi ile yıldızların ya da kendilerinden daha parlak bulutsuların önünde yer aldıklarında çok daha koyu renkte ve yoğun bir yapıda görünürler.

Çoğu zaman devasa toz bulutları, herhangi bir parlak cismin önünde yer almasa da, göze parlak şekilde görünebiliyor. Bunun sebebi, daha önceden soğurulan bir yıldız ışığının, yıldızlararası tozu ısıtması sebebi ile kızılötesi dalga boylarında görünür hale gelebilmelerinden ileri geliyor.

Hazırlayan: Sinan Duygulu
Düzenleme: Zafer Emecan

https://www.annphys.org/articles/anphys/abs/1991/04/anphys_1991__16_4_375_0/anphys_1991__16_4_375_0.html
https://www.britannica.com/science/interstellar-medium
http://casswww.ucsd.edu/archive/public/tutorial/ISM.html