Henüz cep telefonlarınının bilimkurgunun ötesine dahi gidemediği, Kaptan Kirk’ün elindeki ütopik bir cihaz olarak görüldüğü dönemlerde, insanlık milyonlarca kilometre öteden ilk gezegenler arası iletişimi Verena 4 (Венера-4) sayesinde 1967 yılında gerçekleştirdi.
Venüs’ü keşfetmek ve hakkında bilgi toplamak isteyen bilim insanları, daha öncesinde bu çılgın gezegene birçok keşif aracı göndermişti fakat, onca araç arasında hiçbiri başarılı olamamıştı.
Venüs ve Venüs’ün keşif serüveni hakkında detaylı bir ön bilgi almak için öncelikle şu yazımızı okumanızı öneririz.
Verena 4’ten biraz bahsedelim: Venera 4’ün ana merkezinde enerjisini sağlayan 4 metre genişliğinde ve 2.5 metrekare yüzey alanına sahip güneş panelleri vardı. Göbeğinde bir manyetometre, bir iyon detektörü, bir kozmik ışın detektörü ile, çeşitli gazları tespit edebilen bir ultraviyole spektrometresi ve Dünya ile iletişimi sağlayacak koca bir radyo anteni bulunmakta idi. İki parçalık Venera 4, bir yörünge aracı ve Venüs’ün atmosferine girmesi planlanan 383 kg ağırlığında bir atmosfer sondasından oluşuyordu.
12 Haziran 1967 tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) Venüs’e bu aracı gönderdi. Bu tarihten önce SSCB 11 tane, ABD 2 tane olmak üzere toplamda 13 tane uzay aracı (1964-1965 yılları arası) gönderilmiş ve hepsi başarısız olmuştu.
Burada şu detayı vermek gerekir: Venüs’ün atmosfer basıncı çok ama çok yüksektir. Öyle ki, yüzeyindeki atmosfer basıncı denizin kilometrelerce altındaki su basıncının yarattığı etkiyi yaratır. Rahatlıkla şunu diyebiliriz ki; bugün en derinlerine inebilen insanlı nükleer denizaltılar dahi Venüs’ün yüzeyindeki atmosfer basıncına dayanmakta çok zorlanırlar. Bu dayanılmaz basıncın üzerine, bir de Venüs’teki 450 santigrat derece civarındaki muazzam sıcaklığı eklerseniz, bunca aracın neden başarısız olduğunu anlayabilirsiniz. Gönderilen her araç ya konserve kutusu gibi ezilip parçalanıyor, ya sıcaklık yüzünden kavruluyor, ya da her ikisi birden başına geliyordu.
Sovyet yetkililerin her denemeden sonra bilim insanlarına şunu söylediği bilinir:
-Araç neden başarısız oldu?
-Basınç yüzünden ezildi malesef…
-O halde daha yüksek basınca dayanıklı bir araç yapın!
İşte Venera 4 bu makus talihi yenebilen ilk insan yapımı araç olacaktı. 18 Ekim 1967 tarihinde 2 termometre, bir barometre, bir radyo altimetre, bir atmosfer yoğunluğu ölçme cihazı ile çeşitli gaz analiz cihazları bulunan sondayı paraşütle Venüs’e yaklaşırken bıraktı.
Atmosfere gönderilecek sondanın pilleri 100 dakika boyunca veri göndermeye yeterliydi. Ancak, uzun yolculuk sırasında bu pillerin boşalabilme riski olduğundan, fırlatılış öncesi boş olarak eklenen piller aracın Venüs’e olan seyahati boyunca Güneş panellerinden elde edilen elektrik ile yavaş yavaş doldurulmuştu.
Sonda, paraşütlerce yavaşlatılmadan önce saniyede 1.000 km hızla girdiği gezegen atmosferinden elde ettiği verileri önce yörünge aracına, yörünge aracı da yeryüzüne gönderdi. Dünya ile olan iletişim 922 mhz dalga boyunda gerçekleşiyor ve 48 saniyede bir gönderilen sinyal saniyede 1 bit’lik veri içeriyordu. İletişim çok çok yavaş, ama sorunsuz gerçekleşmişti. Bugün sıradan bir cep telefonunun internet bağlantısı saniyede milyonlarca bit veri iletebiliyor. Buradan, yapılan işin ne kadar muazzam bir çaba gerektirdiğini anlayabilirsiniz.
Aracın yeryüzüne iletti bu sinyaller, sadece aracı Venüs’e gönderen SSCB tarafından değil, Dünya üzerindeki o an uygun konumda olan her yerden alınıp kaydedilmişti. Aynı durum şu anda da geçerlidir. Gezegenlere NASA, ESA, JAXA, RSA gibi uzay ajanslarınca gönderilen bilimsel amaçlı uzay araçlarının sinyalleri şifreli değildir ve uygun konumlarda yer alan her ülkeye ait alıcılar tarafından yakalanabilmektedir. Ve bu arada belirtmeliyiz ki, gezegenler arası iletişim günümüzde dahi çok yavaştır. Veri gönderim hızı saniyede 1-2 kb’ın altındadır ve bu nedenle birkaç megapiksellik sıradan bir fotoğrafın iletimi dahi saatler sürer.
Venera 4’ün aldığı bu verilerde Venüs’ün atmosferinde öncelikle karbondioksit ve az oranda azot olduğunu ayrıca %1 civarında oksijen ile su buharı bulunduğu öğrenilmiş oldu. Oran olarak yazarsak; 90-93%, karbondioksit, 0.4-0.8% oksijen, % 7 azot ve % 0,1-1,6 su buharı ölçümü yapılmıştı.
Venera 4, Venüs’ün zayıf bir manyetik alanı bulunduğunu da bize söyledi. Sonda, Venüs atmosferinin o dönemki bilim insanlarının beklentisinden çok daha yoğun ve son derece sıcak olduğunu kanıtlayan ilk doğrudan ölçümleri bize ulaştırdı. Ayrıca uzun zaman önce Venüs’te su olduğunu, ancak bu suyun çoğunu kaybettiğini öğrenmemizi sağladı.
Sonda yüzeye 25 km kala, o yükseklikte bile Dünya’nın 22 katı kadar olan atmosfer basıncına ve 277 santigrat derecelik yüksek sıcaklığa dayanamayarak tahrip oldu. Gönderdiği bilgiler, yeni Dünya arayışı içinde olan insanlar için Venüs’ün yaşanabilecek bir yer olmayacağının ilk verileri oldular.
Sovyet mühendisler, bu başarılı aracın ardından elbette durmadılar. Amaçları yüzeye inmekti ve sadece biri başarılı olan bunca tecrübeden sonra bir yüzey aracını Venüs’e indirmekte ısrarcıydılar. Amaçlarına ulaşmak için çok çalışmaları gerekecekti ama, Venera 4’ün gönderdiği bilgiler sayesinde bunu nasıl yapacaklarını artık biliyorlardı.
Bir süre sonra insanlık SSCB’nin öncülüğünde Venüs yüzeyine inerek çok daha detaylı bilgiler ve fotoğraflar almayı başardı. Bir başka Venera aracının başardığı bu görevi, ayrı bir yazımızda ele alacağız.
Hazırlayan: Süleyman Yeşil
Geliştiren: Zafer Emecan
Bu yazımız sitemizde ilk olarak 14 Mayıs 2016 tarihinde yayınlanmış, elden geçirilip geliştirilerek tekrar yayına sunulmuştur.