İnsanların çoğu icin bir romantizm kaynağı, insan davranışlarını etkileyen astrolojik bir cisim veya karanlık gecelerin aydınlatıcısı iken, diğer bir kısım insan için bilimsel bir merak konusu. Hatta bazıları Ay’ı görmüyor, merak bile etmiyor. Etmez de, işleri var, güçleri var. Ya da ilgileri yok, olmak zorunda değil ki…
Plüton-Charon ikilisini saymazsak, bir gezegenin kendi kütlesine göre sahip olabileceği en büyük ve en yakın uydu. Aslında uydudan öte; bir eş… Dünya ve Ay, tam olarak öyle olmasa da birer çift gezegen olarak nitelenir bazen, tıpkı Plüton ve Charon gibi.
Görece dünyaya çok yakın olması yüzünden Dünya’nın kütleçekim kilidine kapılmış Ay. O yüzden kendi cevresindeki dönüş hızıyla Dünya çevresindeki dönüş hızı aynı. Dolayısıyla bize aynı yüzünü gösteriyor sürekli.
Benzer bir durum biraz daha yumuşak olsa da, Güneş ve Merkür arasında söz konusu. Merkür de Güneş’e çok yakın oldugu icin çekim kilidine yakalanmış durumda. Yani bir yüzün uzun süreler boyunca yanarken, diğer yüzü soğuktan donuyor, Allah düşmanıma vermesin…
Oluşumu icin farklı görüşler mevcut: kimine göre Dünya’nın henüz katılaşmadığı dönemde bir gökcismi ile çarpışması sonucu oluşmuş. Kimine göre ise milyarlarca yıl önce Dünya’nın çekim kuvvetine kapılıp hapsolmuş bir gökcismi.
Dev gezegenlerin Güneş’e yakın konumlarından yavaşca uzaklaşırken, cekim etkileriyle yörüngelerini darmadağın ettiği kayaç iki gezegenin yakınlaşması belki de…
Nedir, ne değildir bilemem… Bildigim Ay’ın güzelliği ve bizim var olmamıza olan katkıları. O kadar uzaktan ne yapıyor demeyin, üzerindeki kraterlere bakarsanız anlayabilirsiniz. Bazen birilerinin kalkan olmasi gerekiyor diğerlerine gelecek tehlikelere karşı… Dahası da var ama anlatmak uzun sürer. Gel-git döngüsünün Dünya’nın içinde yarattığı sürtünmenin gezegenimizin hala jeolojik olarak “canlı” kalmasına destek olduğunu söyleyip geçeyim. Efendim, deprem ve volkanlar gereklidir yaşam icin; zaman zaman çok can alsalar da geleceğimizi garanti altına da alırlar.
Ay iyidir, güzeldir… Yavasca, her yıl 4 santimetre kadar uzaklaşıyor Dünya’dan. Bir gün, uzun yıllar sonra bir gün, çok ama çok uzak olacak bize. Yine de; ne ben, ne o, ne sen, ne de torununun bilmemkaç bin kuşak sonrası Ay’ın yokluğunu göremeyecek. Hatta belki onun gittiğini görecek hiç kimse kalmayacak buralarda. Öyle olsa da, şimdilik bakmakla yetinelim, henüz o ve biz buralardayken.
Zafer Emecan