Uzun yıllar önce bulunan ve elektrik üretme kapasitesine sahip olduğu anlaşılan Bağdat Pili isimli ilkel bir düzenek, komplo teorisyenlerinin ve “mistik” olaylara meraklı kesimlerin temelsiz argümanlarına maruz kalıyor.

Keşfedilen düzeneğin geçmiş “çok gelişmiş” kültürlere ait olduğundan tutun da, uzaylılara varana kadar geniş bir gizem hikayeleri zincirinde “o devirde böyle bir şey mümkün olamazdı” denilerek manüplasyon aracı olarak kullanılıyor.

2000 yıllık bu pil düzeneğini daha iyi anlayabilmek için, bilimin ve bilginin nasıl oluştuğuna ve bugünlere geldiğine dair kısa bir açıklama yapmak faydalı olur:

İnsanlığın bugünkü teknolojik gelişiminin altyapısını “iletişim” sağlamıştır. Ortaçağ’da bilimle ilgilenen insanların “mektup” kullanarak iletişim kurma imkanına kavuşması, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önünü açmış, bilginin dar coğrafyalarda kaybolup gitmesinin önüne geçilmistir. Nihayetinde, iletişimde telgraf ve telefon gibi keşiflerin ardından, bilimsel gelişim olağanüstü bir ivme ile 150-200 yıl içinde bugünkü seviyesine ulaşmıştır.

Geçmiş dönemlerde, bugün bildiğimiz bazı “temel” bilimsel bilgilere ulaşabilen insanlar olabileceğini kabul etmek yerinde olur. Örneğin; Dünya’nın yuvarlak olması gibi coğrafya ve astronomi bilgilerine, kimi antik toplumlarda, birçok düşünür ve bilim insanı vakıftır. Bu bilgilere kimileri uzun ve yorucu gözlemler sonucu ulaşırken, kimi düşünürler sadece akıl yürüterek ispatsız bir biçimde ulaşabilmiştir. Atomdan söz eden eski Yunan düşünürlerinin ellerinde tek bir delil veya bu sonuca nasıl vardıklarıyla ilgili gözlemsel veriler bulunmaz ve zaten mantık yoluyla ispat etme haricinde bir çaba içinde değillerdir. Tümüyle akıl yürütme sonucu bu kanıya varmışlardır. Fakat, iletişim yetersizliğinden dolayı bu insanlar ve toplumlar bilgilerini paylaşarak artırma, kanıtlarla destekleme imkanına kavuşamadıkları gibi, yanlarında götürerek yok olmuşlardır.

battery1b
Antik Bağdat Pili’ne benzer bir düzenek oluşturursanız, gerçekten de elektrik ürettiğini görebilirsiniz.

 

Bağdat pilini de bu bağlamda değerlendirmek hatalı olmayacak. Kaldı ki, statik elektrik (kehribar çubuğunun saman çöpleri çekmesi) çok eski zamanlardan beri biliniyordu. Fakat ne olduğu, neden cisimleri “kendine çektiği” tarif edilememişti. Çok eski çağlardan beri insanlığın asit dediğimiz kimyasallardan haberdar olduğunu, hatta savaşlarda ve sihirbazlık gösterilerinde kullandıklarını biliyoruz. Bunun gibi, kimyasal asidik karışımlarla elektrik üretme yöntemlerinin de biliniyor olması mümkün. Dolayısıyla, bu buluntuyu yüksek bir teknolojinin ürünü olarak değerlendirme yanlışına düşmemek gerekiyor.

Sonuçta, elektrik üreten bu “pil”, bildiğiniz “toprak çömlek” kullanılarak üretilmistir. Yani, deneysel bir çalışma olduğu ve bir bilim insanı/gurubu tarafından incelendiği, yahut dönemin sihirbazlarından birinin numaralarını gerçekleştirdiği bir düzeneğin parçası olduğunu düşünmek çok daha akıllıca olacaktır.

Bağdat pilinin üretebileceği elektrik akımı kısıtlıdır ve yüksek ihtimalle ne için kullanacaklarını da bilememiş olmalılar. Yine de, kolaylıkla pilin kutuplarını birbirine bir metal telle bağladıklarında ısı ürettiğini farketmiş olmaları gerekir ki, araştırmalarını bu ısının nasıl oluştuğu ve nasıl kullanılabileceği üzerine yönlendirmiş olabilirler. Ne yazık ki, başta bahsettiğim “iletişimsizlik” gibi sebeplerle bu bilim insanlarının veya sihirbazların çalışmalarını kaydettikleri yazılı eserler günümüze ulaşamamıştır.

Tüm bunlar ışığında, Bağdat pili ve benzeri nesneleri birer gizem objesi olarak değerlendirmek, varlıklarını insanüstü mistik, dünya dışı güçlere bağlamak, doğrudan insan zekasını küçük görmekten başka anlam ifade etmez.

Zafer Emecan