Depremler, çoğunlukla dünyanın çekirdeğindeki dinamik süreçlerin bir sonucudur. Dağlar ve tepeler de benzer süreçler sonucu oluşur. Plakalar birbirine girmeye başladığında yükselti oluşur. Bunlar yılda birkaç santimetre civarındadır. Milyon yıla vurulduğunda ortaya dağ sıraları ortaya çıkar. Bir insan ömrü için bu değişim çok çok küçüktür.

Tektonik plakaların birbirine girmesi ve kırılması sonucu ortaya çıkan enerji yeryüzünde depremler oluşturur. Bazen volkanik bir dağın patlaması sonucu deprem oluşur. Ama insanların oluşturduğu depremler de vardır. Maden ocağı veya tünel göçükleri, yer altında patlatılan atom bombası denemeleri böyledir.

Dünya üzerinde sürekli deprem olur. Yılda 800.000’den fazla sarsıntı meydana gelir. Bazıları karada, bazıları deniz diplerinde yaşanır. Bunların büyük kısmını (%95’den fazlasını) insanlar hissetmez.

Yer altında kayaçlar kırıldığı zaman ortaya çıkan enerji sismik dalga şeklinde yayılmaya başlar. Bu dalgalar saniyede 6-14 km hızla ilerler. Boylamasına giden bu dalgalara P dalgaları denir. Bunun yarı hızında S dalgaları vardır; dikey hareket eder ve sadece katı maddelerin içinden geçer. Geçen sene Ankara’da bir deprem olmuş ve oturduğumuz evde babam koltuğun altından biri vurdu demişti.

Bir de bu dalgaların haricinde Love ve Rayleigh dalgaları vardır. Depremlerde hissedilen dalgaların çoğu Rayleigh dalgalarıdır. Rayleigh dalgaları dikey eliptik hareket eder.

Görsel Kaynağı: Jens M. Turowski/Research Gate

 

Dünya üzerinde ateş çemberi (ring of fire) diye bilinen bir sınır vardır. Büyük okyanusun (Pacific Ocean) çevresindedir. Depremlerin %90’ı ve büyük depremlerin %81’i bu sınırlarda olur. Japonya, Alaska, Kalifornia, Meksika ve Şili bu sınırdadır.

Tarihte Depremler

En fazla insanın öldüğü deprem Ming hanedanlığı zamanında Çin’de yaşanmış. 23 Ocak 1556 tarihinde 8.0 ölçeğindeki deprem 830.000 insanın ölmesi ile sonuçlanmış.

Richter ölçeğine göre ise en fazla 9.5 kaydedilmiş. Bu deprem Şili’de 1960’da olmuş. Sonrakiler sırayla Alaska 9.2 (1964), Sumatra 9.1 (2004), Japonya Sendai 9.1 (2011) şeklinde gidiyor. 1999 Marmara depremi sıralamada ilk 20’de yok.

Sendai depremi sonrası Japonya’ya gittim. Deprem çok bir şey yapmamıştı ama ardından gelen tsunami birçok yeri silip süpürdüğü gibi TEPCO (Tokyo Electrical Power Company)’ya ait bir nükleer reaktörü kısa devre yaptırmıştı. Bildiğim kadarıyla burası hâlâ kontrol altına alınamadı. İyonlaştıran radyasyon yayılımı devam ediyor.

Zaten tarihte deprem kadar deprem sonrası çıkan olaylar da çok büyük etkilere sebep olmuştur. 1906 San Francisco depreminden sonra çıkan yangın çok büyük hasar vermişti. Sendai depreminde de tsunami çok zarar verdi.

Tarihte tsunami birçok defa yaşandı. 1755 Portekiz depreminden sonra Lizbon şehri sular altında kalmıştı. Şimdiye kadar kaydedilmiş en yüksek tsunami 52 metre civarındadır. Tsunami suyla doldurduğu yerlerden çekilirken birçok şeyi yutarak geri döner. Tsunami’nin etkisini azaltmak için erken uyarı sistemi geliştirilmiştir. Bu sistem tsunami yaşanabilecek bölgelere kuruluyor ve bilginin bir kısmı deniz su seviyesini ölçen uydulardan alınıyor.

Türkiye deprem kuşağı üzerinde bir ülke. Birçok deprem yaşandı. Daha bu senenin başında 6.7 büyüklüğünde Elazığ depremi, bir hafta önce ise 6.6 büyüklüğünde İzmir Seferihisar depremini gördük. Hala binaların yapımı ve denetimi konusunda alınacak yol var.

Beklenen Depremler

Önümüzdeki 50 yıl içinde “Büyük Afet” olarak beklenen çok yıkıcı bir deprem Los Angeles ve San Francisco‘da olacak. Ayrıca Marmara depremi bekleniyor.

Deprem Tahmini ve Uydular

İnsanlık, depremleri tahmin etmeye çalışıyor. Nerede ve ne zaman olacak? Tarihte tahmin edilmiş depremler de var. Ancak çoğu zaman depremlerin nerede olacağı bilinirken ne zaman ve ne şiddette/büyüklükte olacağı bilinememiştir. Bu yüzden depremlerin yıkıcı etkilerinden kısmen korunabiliyoruz. Büyük depremler şimdiye kadar tahmin edilemedi. Ancak istatistiki olarak belli zaman aralığında ve belli bir büyüklükte olması hesaplanabiliyor.

Şimdiye kadar geliştirilen sistemlerde depremler maksimum bir dakika öncesinde haber veriliyor. Bu uyarı çoğu zaman da yanlış çıkıyor. Japonya’da böyle bir sistem var ve deprem öncesi şehirde belli bir siren sesi ile duyuruluyor. Orada depremleri birkaç defa yaşamış biri olarak söyleyebilirim: Bu bile önlem almak için faydalı.

Depremleri Tahmin Etmek İçin Ne Yapabiliriz?

  1. Sismik aktiviteyi izlemek için çeşitli metotlar geliştirilmiştir. Sismograflar kullanılarak sismik aktivite izlenir. Küçük büyük bütün depremler kayıt altına alınır.
  2. Deprem öncesi hayvanlar garip davranışlar sergilemeye başlar. Ama bu her zaman olmaz. Dünyanın manyetik alanındaki değişimler izlenir.
  3. Ayrıca başka yollar da denenmiştir: Bulutlarda oluşan iyonları takip etmek, kayalardan sızan elektrik yüklü oksijeni takip etmek gibi…

Ancak bunların hepsi henüz emekleme aşamasında olan metotlar. Dikkate değer başarıya ulaşmış bir sistem henüz bulunamadı.

DEMETER Uydusu

DEMETER, 2005 yılında fırlatılmış Fransa’ya ait bir mikro uydudur. 660 km yüksekte konumlandığı için bir alçak yörünge uydusu olarak tanımlanır. DEMETER, depremlerden veya volkanik aktivitelerden kaynaklı iyonosfer tabakasındaki değişimleri izliyor. 2006 Haziran’ında Toulouse’da yapılmış bir sempozyuma katılmış ve konuyu orada tartışmıştık. Acaba iyonosfer tabakasındaki değişimler incelenerek depremler tahmin edilebilir mi?

 

DEMETER, 2010 Haiti depreminde ULF bandında bir RF sinyalinde yükselme görmüştü. Ayrıca yine aynı yıl Merapi Volkan Dağı’nın patlamasında iyonosferdeki değişiklikleri tespit etti. Uydu 2010 yılında görevini tamamladı.

Gözlem ve radar uyduları depremin etkisinin izlenmesi ve tespiti açısından birçok bilgi verir. Afet bölgelerini izlemek için optik, radar ve lidar uyduları yapılmıştır.

Çok düşük frekansları izlemek için küpsatlar yapılmıştır. Quakesat bunlardan biriydi. Kopernik programı kapsamında Sentinel-3B uydusu okyanusları izlemek için yapıldı. 2018’de fırlatıldı. Ayrıca multispektral resim almak için başka Sentinel uyduları da fırlatılmıştır.

Uydulardan alınan bilgiler işleniyor, inceleniyor ve birçok bilgi çıkarılmaya çalışılıyor. Deprem tahmini ile ilgili çalışmalarda uydular tamamlayıcı bilgi sağlıyor. Ancak bu konuda daha gidilecek çok uzun yol var.

Prof. Dr. Lokman Kuzu