Modern zamanların gözdesi herkesin bildiği gibi Mars. Fakat şaşırtıcı bir biçimde Venüs, biz dünyalıların incelemek için en fazla uzay aracı gönderdiği gezegen. Yüzeyine bir aracı indirebilmek için olağanüstü zor şartlara sahip olmasına karşın, ABD ve SSCB arasındaki “önce ben keşfedeceğim” rekabeti sayesinde bıkmadan usanmadan araştırma sondaları gönderip durduk bu kızkardeşimize…

Bizler aslında onu halk arasında Akşam Yıldızı, Sabah Yıldızı, veya Çoban Yıldızı olarak biliriz. Güneş’e Merkür’den sonra ikinci en yakın gezegen olan Venüs, akşamları Güneş battıktan hemen sonra batı ufkunda veya sabahları Güneş doğmadan hemen önce doğu ufkunda en parlak cisim olarak kendini gösterir.

Venüs, büyüklük ve kütle bakımından Dünyamıza çok benzer ve deyim yerindeyse ikiz kardeş gibidirler. Gezegen, Dünya’mızın % 91 i oranında kütleye sahiptir.

Venüs
Venüs ve şu an çevresinde dolanan “gözümüz kulağımız” Venus Express uzay aracı. 

Merkür’e nazaran Güneş battıktan sonra gökyüzünde çok daha uzun süreler (4-5 Saat kadar) kalabilir ve bu sebeple teleskop ile gözlemlenmesi çok daha kolaydır. İşin kötü tarafı, Venüs’e bir teleskop ile bakabiliyor olmak maalesef ki çok fazla bir anlam da ifade etmez. Dünya’nın Venüs ile olan konumundan dolayı, tıpkı uydumuz Ay gibi gezegenin sürekli değişim gösteren evrelerinden başka ne yazık ki görebileceğimiz başka hiç bir şey yoktur. Bu durum sadece bizim bahçelerimizdeki ya da teraslarımızdaki mütevazi küçük teleskoplar için değil; Dünya’daki en büyük ayna çapına sahip devasa optik teleskoplar için de geçerli.

Bunun tek sebebi, gezegenin tüm yüzeyini kaplayan yaklaşık 20 Kilometre kalınlığındaki sülfirik asit bulutlarıdır. Ayrıca gezegenin bu denli parlak görünmesinin sebebi de tahmin edeceğiniz üzere yine bu bulutlar. Venüs, çok yüksek albedoya sahiptir ve Güneş’ten aldığı ışığın % 80 ine yakınını geri yansıtır.

Gezegenin bu yoğun ve kalın atmosferi Güneş’ten gelen ısıyı da yüzeyde hapseder ve bunun sonucu olarak gezegende çok yoğun bir sera etkisi hakimdir. Venüs, ortalama 108 milyon km uzaklığı ile Güneş’e en yakın gezegen değilse de, yüzey sıcaklığı bu sera etkisi sebebi ile yaklaşık 480 santigrat dereceye ulaşabilmektedir.

Gezegeni sadece teleskoplarla gözlemleyebildiğimiz geçmiş yıllarda, bilim insanları kalın bulut tabakası nedeniyle yüzeyi göremedikleri için Venüs’ün yüzeyi ormanlarla kaplı tropik bir gezegen olacağını hayal etmişlerdi. Bu hayallerinde haklılardı, çünkü eğer sera etkisi olmasa, gezegenin yüzeyinde sıvı sudan göller, nehirler ve okyanuslar barınabilirdi.

Venüs
Venüs yüzeyinde büyük ihtimalle manzara bu şekilde (Gerçekçi bir sanatçı betimlemesi).

Ayrıca gezegenin atmosferi yüzeye korkunç bir basınç uygulamaktadır. O kadar ki, basınç Dünya’da atmosferin uyguladığı basıncın 92 katıdır. Bu da Dünya’daki okyanusların 1 Kilometre derinliğinde maruz kalınabilecek basınca eşdeğerdir diyebiliriz. Varın siz düşünün…

İşte bu olumsuzluklar, Güneş’in yaşam kuşağı (habitable zone) içinde yer almasına rağmen Venüs’ü yaşanmaz hale getirmiştir. Bu arada şunu not olarak belirtelim; kimi astronomlar Venüs’ün Güneş’in yaşam kuşağında olduğunu kabul etmezler. Bu, biraz tartışmalı bir konu anlayacağınız.

Venüs’ü diğer tüm Güneş Sistemi gezegenlerinden farklı kılan bir diğer özelliği de kendi ekseni etrafında ters yönde dönüyor olması. Yani anlayacağınız, Güneş bu gezegende sabahları batıdan doğup akşamları doğudan batmaktadır. Tabii, Venüs’te sabah veya akşam olmasını beklerseniz, çok uzunca bir süre beklemek zorunda kalacağınızı bilin. Çünkü gezegenin kendi etrafındaki bir dönüşü 243 Dünya günü sürer. Bu da, gezegenin Güneş’in çevresindeki 224 Dünya günü süren dönüşünden daha fazladır. Venüs’ün neden bu şekilde bir dönme eksenine sahip olduğu net olarak bilinmemekle birlikte yüz milyonlarca / milyarlarca yıl önce meydana gelmiş bir çarpışmanın bu durumun sebebi olabileceği düşünülmektedir.

Venüs’ün keşfi konusuna devam edelim isterseniz:

Bugün Mars ve Ay konusunda ABD’ye yenilmesine rağmen, Venüs yarışını daha “cesur” ve “inatçı” davranan Sovyetler kazandı. Venüs’ün atmosfer ve yüzeyine ait tüm bildiklerimizi SSCB’nin “bitmek bilmeyen” Venera araçlarına borçluyuz. Öyle ki, Venüs şu anda dünya’dan sonra yörüngesinde en fazla “uzay çöpü” barındıran gezegen konumunda. dahası, gönderilen araçların “uçuş” modüllerinin bir kısmı, binlerce yıl sonrasının paha biçilemeyecek arkeolojik eserleri olarak Güneş yörüngesinde 30 yıldan fazladır dönüyorlar.

Venüs Venera
Venüs yüzeyine inip veri ve fotoğraf göndermeyi başaran Sovyet Venera uzay aracının müzede sergilenen bir benzeri.

Venüs’ün keşfi için gösterilen bu büyük çabadan ve gönderilen 40 civarında araçtan pek fazla kimsenin haberi yok artık. Bunun en büyük nedeni, sonunda bu gezegenden yakın gelecekte hiçbir şekilde yararlanamayacağımızı anlamış olmamız. Bir süre önce Güneş’in önünden yaptığı geçiş olmasaydı, neredeyse unutulup gitmişti. Önümüzdeki 100 yıl boyunca yeni bir geçiş olmayacak, yani hatırlamamız için önemli bir neden pek yok artık.

Şartları bizim için o kadar zor ki, üzerine insan göndermemiz şu anki bilgimizle hiçbir şekilde mümkün değil. Malesef Venüs’te yürümek isteyecek ilk insan, günümüz uzay elbiseleri ile birkaç saniye içinde aşırı basınçtan dolayı ezilerek ölmek gibi bir talihsizlikle karşı karşıya. Bildiğimiz en sağlam basınç kıyafetleri ile dahi yüzeyindeki atmosfer basıncına (ki, denizin 1 km derinliğine denktir) dayanmamız mümkün değil. Bir de yaşadığı aşırı “küresel ısınma” nedeniyle herhangi bir fırından çok daha sıcak hale geldiğini düşünürsek, fazla maceraya girmemek gerektiğini anlayabiliriz.

Haliyle, “belki” yörüngesine gelecekte kurabileceğimiz bir istasyon haricinde, bu gezegenden faydalanabileceğimiz, bildiğimiz bir yol yok. Zaten yüzeyinde olağanüstü önemli bir keşif yapılmadığı sürece kimsenin de Venüs’e insan göndermek isteyeceğini sanmıyorum.

Venüs Venera
Sovyet Venera uzay aracının Venüs yüzeyinden gönderebildiği nadir birkaç fotoğraf. Bunlar, gezegene ait elimizdeki tek yüzey görüntüleri.

Venüs’ün keşfine dair kişisel düşüncem; gezegenin çok ama çok zor şartlarına karşın 30 yıldan uzun zaman önce buraya bir araç indirmenin ve onu çalışır halde tutabilmenin olağanüstü bir başarı olduğu yönünde. Bugün bile, gelişmiş askeri denizaltıların zorla inebildiği bir derinliğe denk gelen 90 atmosferlik basınca ve 480 santigrat derecelik yüzey sıcaklığına dayanabilecek bir sonda tasarlayıp bunu yüzeye indirebilmek çok büyük bir başarı.

Burada, Venüs’e indirilmeye çalışılan araçlarını çoğunun iniş bile yapamadan, yüzeye 30-40 km kala yüksek basınç ve sıcaklıktan dolayı çalışmaz hale geldiği bir ortamdan söz ediyoruz. Her gönderdiğiniz araç, atmosfere girdiğinde konserve kutusu gibi ezilip parçalanırken siz ne kadar ısrarcı olabilirdiniz yıllar boyunca?

Son bir not olarak; Mars’a gönderilen araçların başarı oranı %35 iken, söz konusu olan Venüs olduğunda, çok daha fazla araç göndermemize karşın bu oranın %10’lar düzeyinde olduğunu hatırlatalım.

Hazırlayanlar: Sinan DuyguluZafer Emecan

Not: Venüs, Yunan tanrıçası Aphrodite için Roma döneminde kullanılan isimdir. Yine, başka bir çok uygarlık ve kültürde Venüs’e denk veya ondan esinlenmiş çok sayıda tanrıça bulunur.