Güneş Sistemi’nde gezegenler karasal gezegenler ve gaz devleri şeklinde keskin hatlarla birbirinden ayrılırlar. Yukarıdaki fotoğraftan da anlayacağınız üzere, adım atabileceğiniz bir yüzeyi olan karasal, başka bir deyişle terrestrial gezegenlerin yapılarına birlikte kısaca bir göz atalım.

Birbirine boyut ve yapısal açıdan çok benzeyen Dünya ile Venüs, hala volkanik aktiviteler yaratabilecek sıvı bir manto tabakasına sahipken, daha küçük boyutlardaki Merkür ve Mars soğuyarak bu sıvı mantolarını yitirmiş durumdalar. O nedenle Merkür ve Mars’ta volkanik aktiviteler ve plaka tektoniği (kıtaların hareket etmesi) görülmez. Bir anlamda jeolojik açıdan ölü* gezegenler olarak nitelenirler.

Karasal Gezegenler
Resmin üzerine tıklayarak büyük boyutlu halini görebilirsiniz.

Dünya’nın uydusu Ay’ın ise iç yapısı büyük oranda soğumuştur ve hala sıcak kalabilen katı çekirdeği oldukça küçüktür. Ay’da son volkanların bundan 1.2 milyar yıl önce patladığı hesaplanıyor. O tarihten beri Ay da jeolojik açıdan ölüdür. Yukarıdaki görselde, sistemimizdeki karasal gezegenlerin iç yapılarının temelde nasıl olduğunu görebilirsiniz.

Yazımızın başında Güneş Sistemi’nde karasal ve gaz gezegenlerin keskin bir biçimde ayrıldığını belirtmiştik, açıklayalım:

Sistemimizdeki en büyük terrestrial gezegenler olan Venüs ve Dünya’nın var olan kütlesi, büyük miktarda gazı çevresinde tutabilecek kadar değildir. Dolayısıyla hem Venüs, hem de Dünya, boyutlarıyla kıyaslandığında oldukça ince diyebileceğimiz bir atmosfer katmanına sahiptirler. Yani, Dünya’yı alıp; Newton’un bir ara kafasına düştüğü rivayet edilen elma boyutuna kadar küçültürseniz, atmosferimiz ancak o elmanın kabuğu kalınlığında olacaktır.

Karasal Dünya
Dünyamızın temel iç yapısı (tıklayıp büyük halini görebilirsiniz).

Ancak, daha büyük kütleye sahip olsalardı, işler biraz değişebilirdi. Bugün gökbilimciler Dünya’dan 2, 3, 4, hatta 10 kat büyük kütlelere sahip ötegezegenler (exoplanetler) keşfediyorlar. Bunlara “süper dünyalar” deniliyor.

Keşfedilen bu süper dünyaların kütlesi 5-6 Dünya kütlesini aşmaya başladığında, ortaya bizim Güneş Sistemi’nde örneğine rastlayamadığımız yapıya sahip; Neptün gibi gaz devleri ile, Dünya gibi karasal gezegenler arasında yer alabilecek “katı bir yüzeye” ve “çok kalın ve yoğun atmosfere” sahip gezegenler ortaya çıkıyor. Böyle bir gezegen hakkındaki yazımızı bu linkten okuyabilirsiniz.

Bu arada derede kalmış gezegenlerin biraz daha büyükleri ise karasal özelliklerini yitiriyorlar. Örneğin, 8-9 Dünya kütlesinden büyük iseler, onları artık bir gaz devi olarak adlandırmamız gerekiyor. Buradan şunu anlamış olmalısınız:  

Neptün - Dünya
Güneş Sistemi’ndeki karasal olmayan en küçük gezegen Neptün’ün Dünya ile boyut kıyaslaması

Neptün, Uranüs, Satürn ve Jüpiter gibi gezegenler; aslında oldukça büyük kütleli karasal gezegenlerin çevresinin çok çok büyük miktarlarda gazla kaplanması ile oluşuyor. Bunun nedeni, büyük boyutlardaki karasal gezegenlerin kütle çekimlerinin Dünya ve Venüs gibi küçük karasal gezegenlerden çok daha güçlü olması. Böylelikle, oluşum aşamasında çevrede var olan çoğunluğu hidrojen ve helyumdan oluşan gaz, bu gezegenlerin çevresinde birikiyor.

Evet, bu dev gezegenlerin merkezlerinde tıpkı Dünya gibi kaya ve metalden oluşan yapılar mevcut. Ama artık o merkezdeki yapıya gezegen değil; “gezegenin çekirdeği” diyoruz. Örneğin, yaklaşık 120 bin km çapa sahip olan Satürn gezegeninin merkezinde yaklaşık 20 bin km çapa ve 25 Dünya kütlesine sahip bir katı çekirdek yer aldığı hesaplanıyor.

(*) Kıta hareketleri ve volkanlarla ilintili olmasa da, bu ölü gezegenlerde yer kabuğundaki çökmeler nedeniyle hala depremler oluşmaktadır.

Hazırlayan: Zafer Emecan