Kimin söylediğini hatırlamıyorum ama, şuna benzer bir söz vardı: “Genç ve başarılı bir bilim insanı bir şeyi olabileceğini söylüyorsa, büyük ihtimalle olur. Yaşını başını aşmış tecrübeli ve başarılı bir bilim insanı olamayacağını söylüyorsa, büyük ihtimalle yanılıyordur”…

Son zamanlarda oldukça aykırı ve bolca karamsar söylevlerini duymaya başladığımız Stephen Hawking, içinde bulunduğumuz dönemin en başarılı fizikçilerinden biri. Bu başarılı bilim insanının söyledikleri bir süredir tartışmalar yaratıyor ve büyük ilgi çekiyor. Son olarak Oxford Union Society’de bir konuşma yaptı ve “Dünya üzerinde kaldığımız sürece insanlığın ömrünün 1.000 yıldan uzun olmadığını” dile getirdi.

Hawking aslında şunu ısrarla belirtiyor son zamanlarda: İnsanoğlu, uzayı keşfe çıkmalı ve diğer gezegenlerde yerleşik koloniler kurarak yayılmalı. Bir anlamda Dünya’ya olan bağımlılığına son vermeli.

Kişisel görüşüm, Hawking’in bu düşüncesinin doğru olduğu yönünde. Evet, eğer evrende yüzbinlerce, milyonlarca, hatta milyarlarca yıl boyunca insanoğlunun neslinin devam etmesini istiyor ve umuyorsak, Dünya’ya olan bağımlılığımızı sona erdirmeli ve başka gezegenlere yayılmanın yollarını aramalıyız. Bu ilk etapta Mars olur, sonrasında Jüpiter ve Satürn’ün uyduları ve devamında uzak yıldızların çevrelerinde dolanan başka gezegenler olur. Bu sadece benim kişisel düşüncem değil, hemen bütün bilim insanları böyle düşünüyor.

Çünkü, gezegenimiz Dünya bize dost canlısı bir yaşam ortamı sunuyor olmasına rağmen, önünde sonunda yetersiz hale gelecek. Dünya’nın kaynakları sınırsız değil, ama insanoğlunun isteklerinin sınırı yok, kaynakları tüketiyoruz. Ayrıca gezegenimiz göktaşları, gamma ışın patlamaları, büyük küresel iklim dönüşümleri gibi insanlığın sonunu getirebilecek tehlikelere son derece açık durumda. 100-200 yıl içinde dev bir göktaşının gezegenimize çarpıp yaşanmaz hale getirmeyeceğini kimse iddia edemez. Bu tehlikeler belki binlerce, hatta yüzbinlerce yıl boyunca gezegenimize uğramayabilir, ama önünde sonunda gerçekleşecek. Bunlardan korunabilmemizin tek yolu ise, yaşayabilecek başka bir gezegenimizin olması.

Bununla beraber, Hawking artık abartmayı seviyor.

Az önce anlattığım gibi, insanoğlu yeni bir ev veya evler bulmak zorunda. Ama bu zorunluluk, eğer yapamazsak insanlığın maksimum bin yıl içinde yok olacağı anlamına gelmiyor. Yüz bin yıl içinde yok olacağımız anlamına bile gelmiyor. Kimbilir, belki 10 milyon yıl daha gezegenimiz üzerinde kaza bela yaşamadan var olmamız mümkün olabilir. Evet, süre uzadıkça türümüzün hayatta kalma oranı düşüyor ama, bu kadar karamsar olmamız için de bir neden yok.

Sözün kısası, insanoğlu önümüzdeki yüzyıllarda Mars’tan başlayarak kendine yaşayabileceği yeni gezegenler bulacaktır. Bundan hiçbirimizin şüphesi yok. Şu anda bile son derece yetersiz teknolojimizle Mars’ta kolonileşme hayalleri kuruyoruz, atılımlar yapmaya çalışıyoruz.

Hawking, kötümser bakış açısını belki bizi kamçılamak için bir silah olarak kullanmaya başlamış ve bundan keyif alıyor da olabilir. Fakat biz bu kadar kötümser değiliz; başka gezegenlere yerleşmez isek birkaç bin yıl içinde yok olacağımızı da düşünmüyoruz. Çünkü insanlığın, çok büyük felaketler haricinde her türlü sorunu çözebilecek zekaya ve hayatta kalma güdüsüne sahip olduğunu biliyoruz.

Çoğu canlı türü evrimleştiği ve alışık olduğu coğrafya dışında yaşayamazken; biz insanlar çöllerden kutuplara, dağ başlarından kurak ovalara kadar her yere yayılmış ve buralarda başarıyla yaşayabilen bir türüz. Gezegenimiz tümüyle yaşanmaz hale gelmedikçe, her şekilde hayata tutunup varlığımızı devam ettiririz.

Yani, artık karamsar fikirlerini bize sık sık dile getiren Hawking’i ciddiye alalım. Ancak, karamsarlığa kapılmamız için bir sebep olmadığını da unutmayalım. Yaşını başını almış başarılı bilim insanlarına saygı duyup, önümüze bakmaya devam edelim…

Zafer Emecan