Büyük Patlama Teorisi, evrenin tek ve belirsiz bir hacme sahip bir noktadan hızla genişleyerek bugünkü halini aldığını söyler.

Teoriye göre; ilk andan itibaren evren bu tekil yoğunluktan genişlemeye başlamış, genişleme süreci içinde evrenimiz zamanla atom çekirdeklerinin oluşabileceği düşük yoğunluk ve sıcaklığa ulaşmıştır.

Evrende ilk ortaya çıkan atomların yaklaşık olarak yüzde 75’i hidrojen, kalan yüzde 25’i helyum ve eser miktarda lityum‘dur. Bunlar günümüzde de evrenin büyük kısmını oluşturan en hafif elementlerdir.

Teori, ilk oluşan galaksilerin içerdiği yıldızların ağır elementleri (yani hidrojen ve helyum harici diğer hiçbir elementi) içermediğini, bugün bildiğimiz tüm elementlerin bu yıldızlar sayesinde oluşup evrene saçıldığını anlatır. Yani ilk yıldızlar, evrendeki kullanılabilecek yegane atomlar olan hidrojen ve helyumdan oluşuyor, diğer elementlerin (demir, karbon, silisyum, oksijen vs) içermiyorlardı.

Vücudumuzdaki her atom, aldığımız her nefes, üzerine bastığımız toprak, 13 milyar yıl önce var olmuş olan ilkel yıldızlardan bir parça taşır.
Vücudumuzdaki her atom, aldığımız her nefes, üzerine bastığımız toprak, 13 milyar yıl önce var olmuş olan ilkel yıldızlardan bir parça taşıyor.

 

Bu aynı zamanda, ilk yıldızların birbiri ardına oluşup yok olduğu evrenin ilk zamanlarında Dünya, Venüs veya Mars benzeri karasal gezegenlerin bulunmadığı anlamına gelir, çünkü bunları oluşturacak elementler henüz ortaya çıkmamıştır. Eğer bu dönemde, ilkel yıldızlarımızın çevresinde bazı gezegenler var idiyse bile, bunlar sadece gaz devlerinden ibaret olmalıdır.

Bugün gerek Dünya, gerekse evrenin her köşesinde gördüğümüz diğer tüm elementlerin bazıları (karbon, oksijen, berilyum, azot, demir vs.) yüz milyonlarca, yıllık sürede, bu ilk oluşmuş olan ilkel dev yıldızların içinde, demirden daha ağır olanları ise (çinko, nikel, altın, gümüş, cıva vs) yine bu ilkel yıldızların gerçekleştirdiği (ve sonrasında diğer dev yıldızlarla da sürdürülen) süpernova patlamaları sırasında oluşmuştur.

Aradan geçen milyarlarca yıl içinde bu ilk (Bkz: Çok büyük kütleli) yıldızlar patlayarak çekirdeklerinde oluşan ağır elementleri uzay boşluğuna saçtı. Sonraki kuşak yıldızlar, bu ağır elementleri de içerdiği için, daha küçük ve yaşamı destekleyebilecek karasal gezegenlere ev sahipliği yapabilen yıldızların oluşması mümkün oldu. Bu yıldızların ortaya saçtığı ağır elementler olmasaydı, Güneş veya daha küçük (kırmızı ve turuncu cüceler gibi) uzun ömürlü yıldızların oluşması mümkün olmayacaktı. O nedenle, evrenin ilk dönemlerinde sadece hidrojen ve helyumdan oluşan devasa ilkel yıldızların oluşturduğu süpernova patlamaları, bugünkü bildiğimiz evren için hayati önem taşıyordu.

Not: En üstteki görsel, bu ilkel dev yıldızları betimleyebilmek için NASA tarafından bir sanatçıya hazırlatılmış.

Zafer Emecan