Merhaba karanlık, benim eski arkadaşım… Atmosferimiz, Güneş’e olan yakınlığımız ve diğer çok sayıda güzel rastlantı, canlıların hayatta kalmasına ve gelişmesine olanak sağlıyor.

Hal böyle olunca, işte buradayız; masalarda ve kahve dükkanlarında oturuyor, bu durum sanki sıradışı türden bir mucize değilmiş gibi sokakta yürüyoruz. Fakat bütün güzel şeylerin bir sonu olmalı. Günün birinde Dünya, bildiğimiz şekliyle yaşama benzeyen hiçbir şeye karşı misafirperver olmayacak.

Bu gezegen üzerindeki yaşam, şu andan itibaren milyarlarca yıl geçse bile muhtemelen sona ermeyecek. Fakat, gök fiziğindeki şartların değişmesine bağlı olarak herhangi bir zamanda da sona erebilir; belki yarın, belki yarından da yakın.

Bilim insanları, Dünya’nın pek çok şekilde ölebileceğini düşünüyor.

1) Dünya’nın erimiş çekirdeği soğuyabilir.

Dünya, magnetosfer adı verilen, koruyucu bir manyetik kalkan ile çevrilidir. Bu manyetik alan, Dünya’nın dönmesiyle oluşur. Dünyanın dönmesiyle, sıvı demir ve nikelden oluşan kalın bir katman (dış çekirdek), katı bir metal topunun (iç çekirdek) etrafında fırıl fırıl döner ve bu sayede dev bir elektrik dinamosu meydana gelir.

Magnetosfer, Güneş’ten yayılan enerjili parçacıkları saptırır ve bunlar kendisine çarptığı zaman, boyut ve şeklini değiştirir. Dünya’nın atmosferine çarpan yüksek enerjili bu parçacık seli sonucunda, hoş görünümlü kuzey ışıkları tetiklenebilir veya bazen de bozucu nitelikteki jeomanyetik fırtınalar meydana gelir.

Fakat çekirdek soğursa, manyetosferimizi kaybederdik; ayrıca bizi Güneş fırtınalarından koruyan şey de kaybolurdu ve Güneş fırtınaları, atmosferimizi yavaş yavaş uzaya doğru sürüklerdi.

Aynı şey, bir zamanlar suyla zengin olan ve kalın bir atmosferi bulunan Mars’ın da başına milyarlarca yıl önce gelmiş, bugün bildiğimiz kadarıyla neredeyse havasız ve görünüşe göre yaşamsız olan bir yeryüzüne yol açmıştı.

2) Güneş ölmeye ve genişlemeye başlayabilir.

Güneş (ve bizim ona göre olan konumumuz), belki de narin varoluşumuzun en önemli parçasıdır. Fakat Güneş sonuçta bir yıldızdır ve yıldızlar er ya da geç ölür.

Şu an Güneş, ömrünün yarısında bulunuyor; hidrojeni, kaynaşma yoluyla sürekli şekilde helyuma dönüştürüyor. Ancak bu durum sonsuza kadar sürmeyecek. Şu andan itibaren milyarlarca yıl sonra, Güneş’in hidrojeni azalacak ve helyum kaynaştırmaya başlayacak.

Bu tepkime daha fazla enerji içereceği için, Güneş’in tabakalarını dışa doğru itecek ve muhtemelen Dünya’yı Güneş’e doğru çekmeye başlayacak. Önce yanıp kül olacağız, ardından da buharlaşacağız.

Bu durum veya Güneş’in genişlemesi, Dünya’yı yörüngesinden dışarı doğru itecek. Dünya, herhangi bir yıldıza bağlı olmaksızın, boşluğa doğru kayan serseri bir gezegen şeklinde donarak ölecek.

3) Dünya, ölümcül bir yörüngeye itilebilir.

Serseri gezegenlerden bahsetmişken, gezegenler oluşum esnasında sık sık kendi yıldız sistemlerinden kovulurlar. Aslında, son zamanlarda yapılan canlandırmalara göre Samanyolu‘nda bulunan serseri gezegenlerin sayısı, yıldızların 100.000 katı olabilir.

Bu serseri gezegenlerden biri, Güneş Sistemimize sürüklenebilir ve Dünya’nın istikrarını bozarak, onu olağanüstü ve yaşanması zor bir yörüngeye sokabilir.

Yeterince büyük olan ve yeterince yakına sürüklenen bir gezegen, bizi Güneş Sisteminin tamamen dışına bile çıkarabilir. (Ya da Venüs veya Merkür gibi yakındaki bir gezegen ile çarpışmamıza sebep olabilir.)

Dünya da bir kar topu haline gelerek kendi başına serseri bir gezegen olabilir. Bu arada, kayda değer büyüklükteki bir kütle çekim itişi, şiddetli soğukluk ve kavurucu sıcaklık arasında değişen, uç noktada ve ölümcül mevsimler oluşturabilir.

4) Serseri bir gezegen, Dünya’ya çarpabilir.

Sürüklenen bir gezegen, sadece yakın mesafeden geçmek ve Dünya’nın yörüngesini bozmak yerine doğrudan ona çarpabilir.

Bu beklenmedik bir olay olacaktır. Yaklaşık 4.5 milyar yıl önce küçük bir gezegen, Güneş Sistemimizde yer alan daha büyük bir gezegene çarpmıştı; bunun sonucunda da Dünya ve uydusu Ay oluştu.

Yeni bir çarpışma, benzer şekilde, çarpışmadan çıkan enkazları Güneş Sisteminin her tarafına fırlatacak ve Dünya’yı baştan sona yüzde 100 eritecektir. Ayrıca muhtemelen, yeni gezegen sonunda yeniden biçimlenecek ve soğuyacak olsa da, yaşanabilir olup olmayacağını bilemeyiz.

5) Asteroitler, gezegenimizi bombardımana tutabilir.

Hollywood senaristleri, asteroitlerden kaynaklanan ölümü ve kıyamet senaryolarını çok seviyor. Uzaydan gelen kayalar epey yıkıcı olabilir (büyük bir kaya, muhtemelen dinozorları yok etmişti) fakat gezegenin tamamını iyice silip süpürmek daha büyük veya çok sayıda asteroit gerecektir.

Yine de, böyle bir şey gerçekleşebilir. Dünya, oluştuktan sonraki yüz milyonlarca yıl boyunca asteroitlerin bombardımanına uğradı. Çarpışmalar o kadar şiddetli oldu ki, okyanuslar uzun yıllar boyunca kaynadı. O noktada yaşamın tamamı tek hücreliydi ve sadece sıcaklığa en dayanıklı olan mikroplar kurtulmayı başardı.

Günümüzde daha büyük olan yaşam formları, bundan neredeyse kesin olarak sağ kurtulamayacaktır. Eğer benzer bir darbe yaşarsak, hava sıcaklıkları haftalar boyunca 480 Celsius dereceden daha yükseğe çıkabilir.

6) Dünya, başıboş gezen bir kara deliğin çok yakınından geçebilir.

Kara delikler, Hollywood’un en sevdiği ikinci ölüm gezegeni şekli olabilirler. Bunun sebebini görmek zor değil. Bunlar gizemli oldukları kadar korkutucular da. İsmi bile uğursuz.

Haklarında pek bir şey bilmiyoruz fakat bildiğimize göre o kadar yoğunlar ki, bir kara deliğin olay ufkundan ışık bile kaçamıyor. Üstelik bilim insanları, ‘geri tepen’ kara deliklerin uzayda başı boş şekilde gezdiklerini düşünüyorlar, tıpkı serseri gezegenler gibi.

Bunlardan birinin güneş sisteminden geçmesi, akıl almaz bir durum değil. Küçük bir kara delik, Dünya’nın yanından sorunsuzca geçebilir fakat Ay’ın kütlesinden daha büyük olan bir kara delik, büyük sorunlara yol açabilir. Eğer ışık kaçamıyorsa, Dünya da kesinlikle kaçamayacaktır. Yeterince büyük ve serseri bir karadelik olursa, geri dönüşün olmadığı noktadan sonra neler olabileceğine dair iki tane görüş var.

Olay ufkunun ötesinde, atomlar tamamen kopana kadar esneyebilir. Diğer fizikçilerin kuramına göre ise, evrenin tam sonuna düşebiliriz veya kendimizi tamamen farklı bir evrende bulabiliriz (bunlar bilimsellikten uzak spekülatif, sadece kişisel düşüncelerdir).

Geri tepen bir kara delik, Dünya’yı ıskalasa bile, depremlere ve başka yıkımlara sebep olacak kadar yakından geçebilir, bizi Güneş Sisteminden kovabilir veya döne döne Güneş’e doğru gitmemize yol açabilir.

7) Dünya’nın atmosferi, bir gama ışını patlamasıyla yok olabilir.

Gama ışını patlamaları veya GRB’ler, Evren’deki en güçlü doğa olaylarından birisidir. Bunların çoğu, devasa yıldızlar öldüğü zaman çökmelerinin sonucunda meydana gelir. Küçük ve kısa bir patlama, güneşimizin ömrü boyunca üreteceği enerjiden daha fazla enerji yayabilir.

Bu enerjinin ozon tabakasını yok etme, Dünya’yı tehlikeli morötesi ışıkla istila etme ve ani, küresel soğumayı tetikleme potansiyeli var. Aslında, Dünya’ya doğrulmuş eski bir GRB, Yeryüzünde gerçekleşen 440 milyon önceki ilk kitlesel yok oluşa sebep olmuş olabilir.

Neyse ki Fermi Gama Işını Uzay Teleskobunun proje yönetici vekili David Thompson, National Geographic dergisine GRB’lerin aslında pek endişe kaynağı olmadığını söylüyor. Kendisi dergiye, söz konusu tehlikenin, “ABD’nin Maryland eyaletindeki Bowie şehrinde yer alan evimin tuvaletinde bir kutup ayısı bulduğu zaman karşılaştığı tehlikeye eşdeğer” olduğunu söylüyor.

8) Evren, nihai “Büyük Yırtılma”sında parçalara ayrılabilir.

Bu şey aslında sadece Dünya’nın değil, bütün evrenin sonunu getirebilir. Fikir şöyle: Karanlık enerji adı verilen gizemli bir güç, giderek artan bir hızda evreni parçalara ayırıyor.

Eğer bu durum, tıpkı şimdilerde olduğu gibi hızlanmaya devam ederse, belki şu andan itibaren 22 milyar yıl sonra, atomları bir arada tutan kuvvet başarısız olacak; ve evrendeki bütün maddeler çözülerek ışınım haline gelecek.

Fakat “Büyük Yırtılma”nın gerçekleşeceğini varsaymak işe yaramaz bir şeydir; insanların hayatta kalmayacağı küresel bir felâketten sonra ne olacağını kim bilebilir ki? Bazı mikropların hayatta kalıp, daha karmaşık bir yaşamın tohumlarını yeniden ekmeleri mümkün.

Fakat gerçekleşen yıkım topyekun olursa, en azından bir yerlerde bazı başka zeki yaşam şekillerinin var olmasını ümit edebilir ve onlara saygılarımızı sunabiliriz.

Çeviri: Ozan Zaloğlu

Kaynak: Business Insider